Suriye: Erdoğan ABD ve Rusya arasında kaldı

  • 2/3/2019
  • 00:00
  • 11
  • 0
  • 0
news-picture

Suriye’nin kuzeydoğusunda bir güvenli bölge oluşturulmasına ilişkin ABD-Türkiye uzlaşısına dair sinyaller kuvvetleniyor. Öte yandan, önümüzdeki günler, bir taraftan Washington ile Ankara arasında nihai bir anlaşmaya varılması bakımından, diğer taraftan ise Avrupalı gözlemcilerin bölgedeki rolünün tanımlanması ve Kürtlerin korunması için oldukça önemli olacak. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve Türk mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu, Amerikan-Türk komitesinin önümüzdeki salı günü Washington’da gerçekleştireceği üst düzey toplantıların ardından, yeni bir yol haritası üzerinde anlaşmak amacıyla ertesi gün yapılacak DEAŞ’a karşı mücadele eden Uluslararası Koalisyon Bakanlar Konferansı’nın oturum aralarında bir araya gelecekler. Konferans, devlet temsilcilerinin, Başkan Trump’ın 14 Aralık’ta Suriye’den çekilme kararını açıklamasından bu yana ilk geniş ve üst düzey bir toplantıya katılmaları dolayısıyla önemli olacak.Washington ve Ankara ne üzerine anlaştılar? ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, ABD Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ve ABD Genelkurmay Başkanı John Dunford, Trump-Erdoğan görüşmesinin ve Trump’ın sürpriz çekilme kararının ardından Ankaraya ziyarette bulundular. İlk anlaşmazlık, bölgenin adlandırılması üzerineydi. Türkiye, çıkarına olacak şekilde bölgenin güvenli bölge veya Türk milli güvenliğinin korunması gibi isimler ile adlandırılmasını istiyor ve “tampon bölge veya Türkiye ile Kürtler arasındaki güvenli bölge” gibi isimlendirmelerden uzak duruyor. Bunun yanı sıra alanın derinliğinin 20 mil, yani 30 ile 32 kilometre arasında olması ve ağır silahlar ile YPG’ye bağlı askeri üslerin bölgede bulunmaması üzerinde net bir uzlaşı var. Ankara, güvenli bölgenin dışına çıkarılacak 7 bin kadar YPG savaşçısının yerini, Irak Kürdistanı’nda bulunan Suriyeli Kürt muhaliflerden ve savaşçılardan olan Peşmerge savaşçılarının almasını istiyor. Aynı zamanda Ankara, bu bölgedeki hareket özgürlüğünün teröristlerin kovuşturulması kapsamında ele alınmasını istiyor ve halihazırda Suriye hükümet güçlerinin varlığını reddederek yerel konseylerin kurulmasını ve mültecilerin Suriyenin kuzeyine geri gönderilmesini öneriyor.   Burada, Menbiç’e ilişkin hayata geçirilen yol haritası tecrübesinin (YPG savaşçılarının şehirden çekilmesi, ortak devriyeler, güvenlik koordinasyonu, Kürt birimlerinin destekçilerinin bulunmadığı yerel meclisler) aynıyla kopyalanmasına dair bir Amerikan-Türk arzusu var. Ancak tartışma konusu olan bir düğüm var: Washington, yalnızca Suriyeli olmayan Kürtlerin ve Abdullah Öcalanın önderlik ettiği Kürdistan İşçi Partisi (PKK) mensuplarının sınır dışı edilmesini öneriyor. AB uyarıyor Trump’ın geri çekilme kararı, geçen bahar ABD’nin çağrısına cevap veren ve 2 bin ABD askeriyle birlikte savaşmaları için özel kuvvetler göndererek askeri katılım oranını arttıran Avrupadaki müttefiklerini şaşırtmıştı. Ayrıca Fransa da dahil olmak üzere bir dizi ülke, bölgeye diplomatlar göndermiş ve gönderilen diplomatlar Fıratın doğusundaki Amerikalı diplomatlarla birlikte hareket etmişlerdi. Sürprizin hemen ardından Bolton ve Pompeo Londra ve Paris ile temaslarda bulundu. ABDnin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ise iki gün önce Fransız başkentini ziyaret etmişti. Fransız mesajında, kendileri ile müttefik olan Kürtlerin korunmasının Fransız kamuoyu açısından en önemli mesele olduğu yer alıyordu. Macron mesajı Trumpa iletti. Amerika’nın Avrupalı ​​müttefiklere mesajı ise Amerika’nın en geç nisan veya mayıs sonunda kara birliklerinin bölgeden geri çekileceği ve öncesinde DEAŞ’a bütünüyle son verilmesinin gerekliliğiydi. ABD üssü olan el-Tanf birliklerin bölgeden çekilmesinden sonrada varlığını sürdürecekti.  Çünkü Moskova ve Şam üzerindeki baskıyı sürdürmeyi sağlayan bu üs, aynı zamandan İran nüfuzunun gözlemlenmesini mümkün kılıyor ve İran ile Suriye arasındaki kara yolunun kesişiminde bulunuyor. Amerika, üssü korumak amacıyla askeri imkanlarını seferber ediyor ve Fıratın doğusundaki müttefik ülkelerin özel kuvvetlerinin ve istihbaratının varlığını sürdürmesini istiyor. Buna karşılık ise Amerika, istihbarat desteği sağlıyor ve DEAŞ veya herhangi bir tehdide karşı seri bir şekilde müdahale edilmesi için Iraktaki güçlerini kullanıyor. Burada bir ikilem ortaya çıkıyor. Amerika, müttefiklerinin askeri taahhütte bulunmasını istiyor. Böylece hava ambargosu hususunda ilerleme kaydetmeyi ve güvenlik için istihbarat desteği sunmayı amaçlıyor. Avrupa ülkeleri ise Amerika’nın hava, istihbarat ve Tanf üssü kapsamında varlığını sürdüreceğine dair taahhütte bulunmasını istiyor ve böylece özel kuvvetlerin ve istihbaratın bölgedeki varlığını tartışabileceklerini belirtiyorlar. Aynı zamanda, ABD yetkililerinden gelen vaatlerin yerine getirilmesi imkanı karşısında Fransa ve İngiltere’nin üç sebep dahilinde dile getirdiği birtakım uyarılar var. Bu nedenlerden ilki, Trump yönetiminin kararlarının istikrarına duyulan güven sıkıntısı. İkinci sebep, Rusya’nın (ve Tahran ile Şam’ın) ABDyi birkaç kez test edecek ve askeri olarak engelleyecek olması. Üçüncü sebep ise DEAŞ’ın hezimete uğramasının ardından bölgede kalma hususunda ABD Kongresi’nin izninin olmaması. Bölgedeki ABD varlığının sürdürülmesi ile ilgili olarak, Iraktaki ABD güçlerine destek olmak gibi birtakım gerekçeleri öne sürenler var. Ancak bazı Avrupa ülkelerinin Suriye’nin doğusundan, ABD’den önce çekilmeleri muhtemel.Rus teklifi Moskova ve Şam, çarşamba günü koalisyon bakanları tarafından Washington’da gerçekleştirilecek görüşmeler ile bir yandan Washington ile Ankara arasındaki anlaşma ve diğer yandan Amerika ile müttefikleri arasındaki ihtiyatlı müzakerelere yönelik karşı saldırıda bulundu. Suriye,  Kuzey Irak’tan Fıratın doğusuna Peşmerge gönderme seçeneğinden vazgeçmesi için Barzaniye bir elçi gönderdi. Moskova ise Şamın güçlerini Hamanın kuzeyinde seferber etmesi ile birlikte İdlib’le ilgili olarak Ankara’ya baskı uyguladı. Bu,  Türkiyenin “Soçi anlaşmasını uygulamamakla” suçlanmasıyla eşzamanlı olarak geldi. Rus hamlesi, ABD’nin geri çekilmesinin ciddiyeti hakkındaki şüphelerini, ABD’nin Suriye’nin doğusundaki ağır silahlarının ve ABD üslerinin bir listesinin ve bunların kapatılmasına ilişkin bir zaman çizelgesinin sunulması için yazılı bir talepte bulunulmasını içeriyor. Ancak Rusya’nın oyuna sürdüğü asıl kartı, güvenli bir bölge oluşturulmasına yönelik ABD-Türkiye planı yerine 1998de Ankara ile Şam arasında imzalanan Adana Mutabakatı’nın masada bulunması. Adana Mutabakatı Ankara’ya, Suriye’nin kuzeyinde 5 kilometre derinliğine kadar PKK’ya yönelik operasyonlarda bulunma hakkı tanıyor ve 1939 yılında Türkiye’ye bağlanan Hatay ili ile ilgili olarak Şam’ın herhangi bir hak talebinde bulunamayacağını öngörüyor. Anlaşmanın uygulanması aynı zamanda Ankara’nın Esed rejiminin meşruiyetini tanıdığı anlamına geliyor. Çünkü bu anlaşmanın uygulanması; ortak bir komitenin oluşturulması, güvenlik servisleri arasında aktif bir iletişim hattının kurulması, dolaylı temaslar yerine doğrudan siyasi temaslarda bulunulması ve Şam’daki Türk elçiliğinin yeniden etkinleşmesi gibi birçok prosedürü içeriyor. Ayrıca Esed güçlerinin sınırda konuşlandırılması ile birlikte Akdenizden Iraka kadar olan mevcut sınırların tanınması anlamına geliyor.Türkiye Rusya ve ABD’yi dengeleyecek Ankara, Rus ve ABD tekliflerini dengelemeye çalışıyor ve elinde, Mart ayındaki yerel seçimler ile Mayıs ayında ABD’nin bölgeden çekileceği zamana kadar teklifleri değerlendirebileceği bir karşılaştırma fırsatı var. Ankara, her iki teklif arasından en iyi olanını tercih etmek için uğraşıyor. Ancak Batılı diplomatlara göre Erdoğan, büyük olasılıkla yerel seçimler öncesinde Türkiye ekonomisini yerle bir etmekle tehdit eden Trump’a karşı sert bir dil kullanmayacak.

مشاركة :