Basra’dan başkent Bağdat’a kadar Irak’ın büyük kentlerinde haftalık bazen de günlük olarak düzenlenen gösterilerden birinde genç bir gösterici, siyasi ve idari reform, yolsuzluk ve işsizlikle mücadele, elektrik, su, sağlık ve konut gibi temel kamu hizmetlerin sağlanmasını isteyen sloganlardan farklı bir slogan tercih etti. Öyle ki görülmemiş bir düzeyde yayılan idari ve mali yolsuzluk nedeniyle kamu hizmetleri son yıllarda çöktü. Yolsuzlukla mücadele, 2010 yılından beri tüm gösterilerin ana sloganıydı. Fakat birkaç hafta önce Bağdat’taki Tahrir Meydanı’nda göstericiler arasında ortaya çıkan 20’li yaşlardaki genç, göğsüne net bir şekilde yazılmış şu pankartı asmıştı: “Yolsuzlukla mücadele etmek istemiyorum. Yolsuzluktan payıma düşeni istiyorum!” Basit sözcüklere sahip bu güçlü, öz ve net slogan, çoğu Iraklının duygularını dile getiriyordu. Öyle ki Iraklılar, yolsuzluğun başı olarak suçlanan iktidardaki siyasal İslam partileri tarafından yolsuzlukla mücadeleye artık ne güveniyor ne de umut besliyor. Geçmiş hükümetler ve meclisler, yolsuzlukla mücadele etme sözü vererek programlar açıkladı ve heyetler oluşturdu. Bunların hiçbiri de sonuç vermedi. Tam tersine yolsuzluk, devletin en üst kurumlarına ve sorumlularına ulaşarak, toplum ve devlet içerisinde artmaya devam etti. Irak, son 10 yıl boyunca Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün ve diğer kuruluşların raporlarında yolsuzluğun en fazla olduğu ülkeler listesinde yerini muhafaza etti. Önceki Başbakan Haydar İbadi’nin DEAŞ terör örgütüyle mücadele ettiği ölçüde yolsuzlukla da mücadele edeceğini vaat etmesine rağmen Şeffaflık Örgütü’nün geçtiğimiz hafta yayınlanan raporu, yolsuzluğun en fazla olduğu ülkeler arasında Irak’ın konumunun değişmediğini gösterdi. Şu an yolsuzlukla mücadeleyi vaat eden bir hareketlilik var. Adil Abdulmehdi başkanlığında henüz tamamlanmayan yeni hükümet, yolsuzlukla mücadele etmek için geçtiğimiz hafta yeni bir yüksek kurul oluşturdu. Abdulmehdi, hükümetin ve devletin zamanın ve çabalarının yarısının yolsuzlukla mücadeleye ayrılacağını vaat etti. Iraklıların çoğu, yeni vaadin önceki vaatlerden farklı olacağına inanmıyor. Medya ve sosyal paylaşım sitelerindeki yorumlar ve siyasi güçlerin tepkileri buna işaret ediyor. Belki de Abdulmehdi, niyetinde samimiydi. Ancak hükümetin ve liderlerin sözlerine çok fazla güvenilmiyor. Şu an çoğu Iraklının beden dili, Tahrir Meydanı’nda 20’li yaşlardaki gencin “Yolsuzlukla mücadele etmek istemiyorum. Yolsuzluktan payıma düşeni istiyorum!” şeklinde göğsüne yazdığı sloganı tekrarlıyor. Bu, mantıklı ve rasyonel bir slogan. Devlet içerisinde yolsuzluk yapanların elde ettiği paralar, her yıl 10 milyarlarca dolara ulaşıyor. Sadece bu paralar, peşin olarak Iraklılara dağıtılsaydı ya da milli ekonomiye yatırım yapılsaydı, milyonlarca yoksulun ve işsizin hayatında belirgin bir değişiklik meydana gelirdi. 2003 yılından beri yolsuzluk yapanların kamu malından elde ettikleri toplam miktar, en düşük ihtimalle 400 milyar dolara ulaşırken, bazı tahminlere göre ise bu rakam, 800 milyar-1 trilyon dolara ulaşıyor. Irak’ta yolsuzlukla mücadele sorunu, siyasi iradeden daima yoksundu. Yolsuzlukla mücadele kuruluşları özellikle de Dürüstlük Kurulu, gerekli güce sahip olmadığından hedeflerini gerçekleştirip yolsuzluk yapanları takip edemiyordu. Yolsuzlukla mücadele kuruluşları, sadece kendisine sunulan meseleleri inceleme yetkisine sahip olup bu konuda hüküm vermeyi yargıya bırakıyor. Genellikle yürütme organı ve başkanları, büyük yolsuzluk meseleleriyle ilgili soruşturmaları ve yargı işlemlerini durdurmak için müdahalede bulunuyor. Öyle ki yolsuzluğa karışanların ya da yolsuzlukla suçlananların çoğu, devlette ya da siyasi süreçte üst düzey yetkililerdir: Başkanlar, bakanlar, hükümet ve parlamentoda etkili siyasi blokların ve partilerin liderleri, bağımsız kuruluşların ve devlet kuruluşlarının başkanları ve silahlı milislerin komutanları. Hatta yolsuzluk, yolsuzluğu ortaya çıkarmaktan ve yolsuzlukla mücadele etmekten sorumlu birimlerde de yayıldı. Tüm bunlar, yolsuzluk yapanları ortaya çıkartıp onları yasal soruşturmaya tabi tuttuğundan ve sahip oldukları yetki, nüfuz ve yolsuzluktan elde ettikleri paradan mahrum bıraktığı için yolsuzlukla mücadelede büyük bir engel oluşturuyor. Önceki Başbakan Nuri Maliki, 2006-2014 yılları arasında iktidarda bulunduğu dönemde üst düzey siyasetçileri yolsuzluk ve terörle suçlayacak dosyalara sahip olduğunu pek çok kez dile getirdi. Ancak Maliki, durumları alt-üst edeceğinden dolayı bu dosyaları açıklamadı. Aslında diğer hükümet başkanları ve üst düzey yetkililer gibi Maliki de kendilerine darbe yapılmasından korktukları kadar başkalarının durumlarının alt-üst edilmesinden korkmuyor. Yine söz konusu siyasetçiler de durumları alt-üst edecek dosyalara sahipler. Yeni yüksek kurula güvenilmemesinin sebeplerinden birisi de yolsuzlukla mücadeleden sorumlu aynı organlardan oluşmasıdır: Dürüstlük Kurulu, Mali Denetim Divanı, Bakanlıklardaki Genel Müfettişler Dairesi, Ana Güvenlik Organları… Yani yüksek kurul, tüm bu devlet kurumlarını hükümete bağlı tek bir kurumda topladı. Bu kurumun başında da başbakan bulunuyor. Bu da görevi yolsuzlukla mücadele olan herhangi bir kurumun bağımsızlığını gasp ediyor. Temel görevi yolsuzlukla mücadele olan Dürüstlük Kurulu’nun önündeki engel, yürütme ve yasama organları tarafından bağımsızlığının ihlal edilmesiydi. Parti ve liderlerine hizmet etmek ve yolsuzluklarını örtbas etmek için siyasi güçlerin yönettiği ve bağımsız olarak nitelendirilen tüm kuruluşlar bu durumdan yakınıyor. Şimdi Abdulmehdi, bu sorunu nasıl çözecek? Aslında o, sınırlı seçeneklere sahip. Abdulmehdi, parti olarak Temsilciler Meclisi’nde de desteklenmiyor. Güçlü partilerin çıkarlarına aykırı bir şey yaptığında bu durum, hükümetinin devrilmesi gibi büyük sorunlara yol açabilir. Şu andan itibaren yılsonuna kadar olan süreç, Abdulmehdi’nin yolsuzlukla mücadelede ne kadar ciddi olduğuna hüküm vermek için yeterli olacak. Iraklıların çoğu, bu ciddiyetten şüphe duyuyor. Zira Iraklılar, yeni yüksek kurulun güçlü sınıfın yolsuzluklarını örtbas etmesinden ve üst düzey yetkililere koruma sağlamasından endişeleniyor. Bunun için Iraklıların bir kısmı, yolsuzluktan paylarına düşeni almanın yaklaşık 15 yıldır boş yere yolsuzlukla mücadele etmekten daha faydalı olduğunu düşünüyor. Yine Abdulmehdi’nin ve komisyonunun ciddiyeti, yeni kurulun açacağı yolsuzluk dosyalarıyla ve bu dosyaların açılmasıyla görevden uzaklaştırılması beklenen üst düzey yetkililerle test edilecek.
مشاركة :