Bender bin Sultan: Kral Abdullah, Esed’i yanına çağırdı ve ‘sen yalancısın’ dedi

  • 2/6/2019
  • 00:00
  • 3
  • 0
  • 0
news-picture

Independent Arabia’nın Prens Bender bin Sultan ile gerçekleştirdiği özel röportajın ilk bölümü, Hafız Esed’in taziyesi, taziye sırasında yaşananlar, Kral Abdullah bin Abdulaziz ile Beşşar Esed arasında gerçekleşen ilk görüşme ve Kral Abdullah’ın Beşşar’ın yardıma ihtiyacı olmadığından emin olmak için Şamda kalma süresini uzatmak zorunda kalması ile bitmişti. İkinci bölüm, Beşşar Esed’in ABD, İngiltere ve Fransa ile temaslarda bulunması amacıyla küresel bir atmosferin hazırlanması meselesi ile başlıyor.Kral Abdullah, Şamdaki ikamet süresini uzattı Beşşar Esed ile o sıra Veliaht Prens olan merhum Kral Abdullah bin Abdulaziz arasında gerçekleşen özel bir konuşmadan bahseden Prens Bender bin Sultan, Kral Abdullah’ın Suriyeye ilişkin kaygısının, Şamda daha fazla kalmasına neden olduğunu söyledi.Prens Bender o anları şöyle anlatıyor: “Kral bana olanları anlattıktan sonra kendilerine yöneldim ve uçağının havaalanına ulaşmasının öncesinde Beşşar ile aramızda yaşananları anlattım. Kral birdenbire Suriyede kalma süresini uzatmaya karar verdi ve Beşşar’a “Dinle, bu gece Krallığa dönmeye niyetlenmiştim. Fakat burada kalacağım. Onlara Beşşar Esed’in yanında olduğumuzu, birilerinin seninle birlikte onun kuyruğu ile oynamanı kabul etmediğimizi ve babanın bütün adamlarının senin yanında da durduklarını göstermek için Genelkurmay Başkanı Hikmet el-Şihabi, Mustafa Talas ve Devlet Başkan Yardımcısı Abdülhalim Haddam’ı göndereceğim” dedi.”"Suudi Arabistan, Kral Abdullah ve ben, Suriyenin güçlü kalmasını ve rejiminin ayakta durmasını sağlayıncaya kadar “bu çocuk” için yapabileceğimiz her şeyi yaptık."Prens Bender, Beşşar ile olan görüşmesini Kral Abdullah’ın ağzından şöyle anlatıyor: “Amerikalıların bir heyet gönderip göndermediğini sordum. Bana “Evet, Madeleine Albright -Bill Clinton başkanlığı dönemindeki Dışişleri Bakanı- yarın geç saatlerde gelecek ve başsağlığı sonrasında ayrılacak” dedi. Kral, Beşşar’a Albright’in kalmasını istediklerini söyledi. Beşşar ise “Ama ayrılacaklarını söylediler…” diyerek cevap verdi. Kral, Albright’in Suriye’de kalması ve taziyeden sonra Beşşar ile görüşmesi için ABD Başkanı Bill Clinton’la temasa geçmemi istedi. Clinton bana bunun gerekli olup olmadığını sordu. Ona bunun gerekli olduğunu söyledim. Sonra bana, ona haber ver dedi. Ben ise “Sayın başkan siz haber verin” dedim.” Beşşar Esed’e yönelik duyduğu hayal kırıklığını dile getiren Prens Bender, “Suudi Arabistan, Kral Abdullah ve ben, Suriyenin güçlü kalmasını ve rejiminin ayakta durmasını sağlayıncaya kadar “bu çocuk” için yapabileceğimiz her şeyi yaptık” dedi.Beşşar, Chirac ve Clinton ile tanışmak istiyor! Beşşar’ın iktidarın dizginlerini eline almasının ve Suriye’de siyasi istikrarı sağlamasının ardından Kralın kendisinden Şam’a gidip Beşşar’la görüşmesini istediğini söyleyen Prens Bender sözlerini şöyle sürdürdü: “Şam’a gittim. Beşşar beni birtakım taleplerle karşıladı. Bana Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ile görüşmek istediğini belirterek, nasıl davet alacağını bilmediğini söyledi ve benden Fransa ziyaretini tertip etmemi istedi. Ona nereye gitmek istediğini sordum? Paris ve Londra’ya gitmek istediğini söyledi. Ona kraldan izin almam gerektiğini söyledim ve Suudi Arabistana geri döndüm. Krala yaşananları anlattım. O sıra tesadüfen Krallıkta bulunan Lübnan Başbakanı Rafik Hariri ile temas kurdum. Hariri geldi. Hariri, Hafız hayattayken Beşşar Esed’e pek ehemmiyet vermez ve kendisinden talep ettiği şeyleri görmezden gelirdi. Bunu, Beşşar’a hakaret amacıyla değil, Hafız’a olan saygısından dolayı yapıyordu.”Prens Bender, Beşşar’ın talepleri ve kişiliği hakkındaki sözlerini şöyle sürdürdü: “Beşşar Esedin kuzeni Rami Mahluf, o sıra Savunma Bakanı olan rahmetli Prens Sultan bin Abdulaziz’e benimle ve Prens Sultan’la görüşmek istediğine dair önemli bir mesaj gönderdi. Ona meselenin ne olduğunu sordum. Suudi Savunma Bakanlığında bir proje olduğunu, projede birkaç şirketle birlikte bir Fransız şirketinin de bulunduğunu ve ihaleyi onlara vereceklerine dair söz verdiklerini söyledi. Ona büyük bir sorunun yaşanacağını beklediğimi söyledim, o ise bana bunun kendileri için önemli bir konu olduğunu söyledi. Prens Sultana gitmemelerini tavsiye ettim ve konunun Prense söylemeye değmeyeceğini belirttim. Prens Sultanı evinde ziyaret ettim ve meseleyi anlattım. Kendisinden talep edilen şeyden dolayı şaşkınlığını gizlemeyen Prens Sultan, ofisinin müdürü Ali Halife’yi aradı ve kendisine projede bir Fransız şirketi olup olmadığını sordu. Ali Halife, projede bir Fransız şirketinin bulunduğunu söyledi. Bunun üzerine projeyle ilgili olarak kendisinden talep edilen arabuluculuktan dolayı öfkelenen Prens Sultan, şirketin isminin projeden silinmesi yönünde talimat verdi.” Bu hikâyeden sonra Prens Bender, Hafızın ölümünden sonra gerçekleşen toplantıda Beşşar’ın kendisinden talep ettiği şeyler ve Kral Abdullah’ın kendisini görevlendirdiği hususlar ile ilgili sözlerine şöyle devam etti: “Chirac ve İngiltere Başbakanı Tony Blair ile görüşme talebine geri dönersek; Kral, onlarla irtibata geçmemi ve Beşşarla görüşmelerini önerdiğimizi söylememi istedi. Refik Hariri iki günlüğüne Beyruta dönmesi gerektiğini ve sonrasında döneceğini söyledi. Kral Abdullah ise ona, buna gerek olmadığını ve benim meseleyi devralacağımı söyledi. Beşşar, Paris’e gitti ve güzel bir şekilde karşılandı. Daha sonra İngiltereye geçti ve başbakan tarafından kabul edildi. Bu ziyaretlerin ardından değişmeye başladı ve aramıza soğukluk girdi.” Beşşar’ın istediklerini elde ettikten sonra gerek şahsi olarak Prens Bender’le gerekse de genel anlamda Suudi Arabistan ile olan ilişkilerinde farklı bir tutum benimsediğini dile getiren Prens Bender sözlerini şöyle sürdürdü: “Kral Abdullah, Şam’a tekrar gitmemi ve Beşşar’a, Amerikan tarafının barış görüşmeleri ve Golan Tepeleri konusunu açmakta ısrar ettiğini söylememi istedi. Gittim, beni bir gün bekletmelerine şaşırdım. İkinci günün sabahında beni aradılar ve başkanın beni beklediğini söylediler. Gittim ve onu kapıda beklerken buldum. Beni memnuniyetle karşıladı ve Kral ve ailesinin durumunu sordu. Ona karar verip vermediklerini ve ne düşündüklerini sordum. Bana, görüşmelerin konusunu tam olarak beğenmediğini söyledi. Bende ona “iyi” dedim. Suudi Arabistan tarafından üzerinde bir baskı hissetmemesi hususunda dikkat ettim ve müsaadesini istedim. Kalmam için ısrar etti, fakat buna gerek olmadığını söyledim. Birdenbire bana nasıl ulaşabileceğini sordu. Ona cep telefonu taşımadığımı söyledim, fakat beraberimde bulunan memurun telefon numarasını kendisine verdim. Ona, doğrudan kendileri ile nasıl temasa geçebileceğimi sordum. Bana, Muhammed Süleyman adından çok güvendiği biri olduğunu söyledi. Tuğgeneral Muhammed Süleyman, nükleer reaktörler konusunda Kuzey Kore ile ilişkileri olan biriydi ve aynı zamanda Beşşar ile devlet organları arasında önemli bir role sahip kilit isimdi. Tartus’taki evinde misafirlerini ağırladığı sırada İsrail donanmasından bir keskin nişancı tarafından öldürüldü. Beşşar o sıra Tahran’da bulunuyordu. Suudi Arabistana geri döndüm ve krala olanları anlattım. Kral bana, “Ona yardım etmek istiyoruz” dedi.”"Lübnan’a arabayla gittiğimiz sırada Prens Necef bin Abdulaziz kalp krizi geçirdi. Bu nedenle Kral, zirveden sonra Beyrut veya Şamda fazla vakit geçiremedi. Fakat Beşşar’la şahsi olarak konuştu ve ona, “Dinle, Beşşar. Sen ve Refik Hariri birsiniz ve benim çocuklarım gibisiniz. Onun başına gelen her şeyden seni sorumlu tutuyorum” dedi." Beşşar gün geçtikçe daha tuhaf davranmaya başladı. Artık İran’a ziyaretlerde bulunuyor ve Lübnan’da Suriye adına garip faaliyetler gerçekleştiriyordu. Ortada bir şeylerin döndüğünü hissettik. Fakat kral, bu ilişkiler ve hamlelerin ülkesine hizmet edip etmeyeceğini bileceğini söyledi.Refik Hariri Hariri’nin Beşşar Esed’in isteklerini görmezden geldiği ve babası Hafız Esed’in onayını şart koştuğu görünüyor. Refik Hariri’nin, Beşşar’ın davranışlarından rahatsız olmaya başladığını dile getiren Prens Bender, şu açıklamalarda bulundu: “Hariri, milletvekili Velid Canbolat’ı, Nebih Berri’yi ve bazı Hristiyanları Emile Lahhud’un devlet başkanlığı süresinin uzatılmaması gerektiğine ikna etmeyi başardı. Lübnan İç Güvenlik Şefi Cemil es-Seyyid, Beşşar’ın talimatıyla Meclis Başkanı Nebih Berriyi ziyaret etti. Ziyaretin bir tehdit olduğu görünüyordu. Cemil es-Seyyid ve Nebih Berri arasında gerçekleşen görüşmenin ardından tekrar oylama yapıldı ve Lahhud’un süresi uzatıldı. Hariri bu duruma öfkelendi ve istifa etti. Selim Huss başbakan olarak atandı. Bir süre sonra seçimler yapıldı. Refik Hariri, Hıristiyanlar, Dürziler ve Sünniler ile birlikte çalıştı ve seçimler onun lehine sonuçlandı. Olaylar biliniyor. Suriyeliler çılgına döndüler ve Lübnandaki Suriye Askeri İstihbarat Şefi Gazi Kenanı geri çağırdılar. Gazi Kenan Suriye İçişleri Bakanı oldu. Onun yerine Rüstem Gazali tayin edildi. Refik Hariri ölüm tehdidi aldı ve Suudi Arabistana gelerek Kral Abdullaha olanları anlattı.”Görüşme sırasında başka bir konuya değinen Prens Bender, tekrar Hariri meselesine dönerek şunları söyledi; “Arap Zirvesi 2002de Beyrutta yapıldı. Kral Abdullah’ın uçağını hedef alacak bir terör eylemi gerçekleştirileceğine dair haber aldık. Güneydeki Hizbullah bölgesinin sınırları Refik Hariri Uluslararası Havalimanına kadar uzanıyordu. Kral Abdullaha önce Şama gitmeyi ve oradan arabayla Beyruta geçmeyi teklif ettik. Refik Hariri ve Emile Lahhud Kral Abdullah’ı almak için Lübnan-Suriye sınırına geldiler. Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat, zirve sırasında bir konuşma yapacaktı. Suriyeliler, Yaser Arafatın Beyruttaki Arap zirvesine katılmasını engellediler ve televizyonda bir konuşma yapmaya hazırlanan Arafat’ın bunu gerçekleştirdiği takdirde Emil Lahhud’dan yayını kesmesini istediler. Lübnan’a arabayla gittiğimiz sırada Prens Necef bin Abdulaziz kalp krizi geçirdi. Bu nedenle Kral, zirveden sonra Beyrut veya Şamda fazla vakit geçiremedi. Fakat Beşşar ile şahsi olarak konuştu ve ona, “Dinle, Beşşar. Sen ve Refik Hariri birsiniz ve benim çocuklarım gibisiniz. Onun başına gelen her şeyden seni sorumlu tutuyorum” dedi. Bir buçuk yıl sonra Refik Hariri istifa etti.”Prens Bender sözlerini şöyle sürdürdü: “Refik Hariri tatildeydi. Elinden yaralanmıştı. Rüstem Gazali kendisine gelip Beşşar Esed’in onu derhal görmek istediğini söyledi. Hariri pek çok kişiyle istişarelerde bulundu. Velid Canbolat ona gitmemesini söyledi. Nebih Berri ise ona, “Eğer gidersen ve başına bir şey gelirse sorumlusu onlardır” dedi. Hariri istifa etti ve Şama gitmeye karar verdi. Gitmeden önce, Esed’in söyledikleri hakkında yorum yapmamasını isteyen Abdulhalim Haddam’la görüştü. Haddam ona, Esed’le görüşmesi sonrası Beyruta geri döndükten sonra Krallığa gitmesini, çünkü şüphe uyandıran hareketlere ve görüşmelere tanık olduğunu söyledi. Haddam bununla, Beşşar ile güvenlik hizmetleri ve diğer çevreler arasında gerçekleşen görüşmeleri kastediyordu.”Prens Bender bin Sultan daha önce bazıları tarafından Hariri ve Esed görüşmesine ilişkin yayınlananlara ek olarak bazı ayrıntıları dile getirerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Beşşar Esed ile görüşmeye giden Hariri, Dışişleri Bakanı Faruk Şara’yı ve Abdulhalim Haddam’ı göremedi. Fakat –daha sonra kafasına üç el ateş ederek intihar eden- Gazi Kenan oradaydı. İlk defa birinin intihar ettikten sonra silahı masanın üzerine koyduğuna tanık olduk. Haririnin ölümü üzerindeki perdeyi aralayabilecek her delil gizlendi. Esed ile Hariri arasında neler geçtiği biliniyor. Esed, Hariri’ye küfretmeye ve saldırmaya başladı. Ona, Lahhud’un kendisinden yapmasını istediği her şeyi yerine getirmesini söyleyen Esed, “Kral Abdullah, Suudi Arabistan ve Jacques Chirac ile olan ilişkinin seni koruyacağını mı düşünüyorsun? Vallahi Lübnan’ı senin ve Velid Canbolat’ın başına geçiririm” dedi. Ağır hakaretler ve saldırıların sonrasında oluşan kan basıncı nedeniyle Hariri’nin burnundan kan geldi. Haddam Hariri ile birlikte çıktı ve ona “Sana dememiş miydim?” dedi. Hariri ise ona istifa edeceğini, kimse ile konuşmayacağını fakat Lübnan’dan ayrılmayacağını söyledi. Hariri, Canbolat’ın yanına gitti ve ona olan biteni anlattı. Olaydan birkaç hafta sonra Hariri suikastı gerçekleşti. Kral Abdullah Beşşarı aradı ve çok sert konuştu. Beşşar olayla hiçbir ilişkisi olmadığına dair yemin etti. Kral ise ona, “Sizin müdahaleniz olmadan Lübnanda hiçbir şeyin olamayacağını hepimiz biliyoruz” dedi ve aranan kimseleri kendisine teslim etmesini istedi.”Olayın ardından uluslararası toplumda bir hareketlilik başladı. Ortada pek çok soru geziniyordu. Prens, Hariri’nin suikastından sonraki ilk günleri şöyle anlatıyor: “Fransa Cumhurbaşkanı Chirac geldi, başsağlığı diledi ve Birleşmiş Milletler’i (BM) harekete geçirdi. İrlanda başkanlığında bir komite oluşturulması üzerine anlaşıldı. Komite Beyruta gitti, detayları gözden geçirdi, delilleri topladı ve uluslararası bir mahkemeye ihtiyaç olup olmadığını teyit etti. Sonuç ortaya çıktı ve komite, bir suç işlendiğini açıkladı. Lübnan mahkemeleri bu davayı takip edemedi. Çünkü çeşitli davalar hakkında hüküm verilmeden önce dört hâkim suikasta uğramıştı ve soruşturmalar 20 yıldır devam ediyordu. Uluslararası bir mahkemenin kurulması kararlaştırıldı.”Hariri soruşturması ve Beşşarın Suudi Arabistanı aldatması Hariri suikastına ilişkin detayları anlatmaya devam eden Prens Bender sözlerini şöyle sürdürdü; “Kral Abdullah benden Beşşar Esede gitmemi istedi. Bu sanırım onu sondan bir önceki görüşümdü. Şam’a gittim ve ona uluslararası mahkeme ile işbirliği yapmasını söyledim. Bana, “Bender kardeşim, herhangi bir delil yok” dedi. Buna soruşturma ekibinin karar vereceğini ve Refik Haririnin son ziyareti ile kendisinin ona söylediklerini bildiğimizi söyledim. Esed bana, “Söylediklerin yanlış. Geldi ve istifa etmek istediğini söyledi. Bende ona, bunun kendisinin iradesine kalmış olduğunu söyledim” dedi. Ben ise ona söylediklerinin yanlış olduğunu ve ilk önce istifa ettiğini sonra kendisi ile görüştüğünü söyledim.”Suudi Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Prens Bender bin Sultan, 2005’te Şam’da Beşşar Esed’i ziyareti sırasında Hariri suikastının sonuçlarından bahsederken (AFP) “Beşşar ile görüşmemiz sırasında kendisine, Kral Abdullahın öfkesinden kaçınması yönünde tavsiyede bulundum. Ona uluslararası bir soruşturma komisyonunun kurulacağını, bu arada mahkemenin teşekkülüne de başlanacağını ve bunun biraz zaman alacağını söyledim. Ayrıca ona ilgili komisyonun Beyrut’a giderek soruşturmalara başlayacağını ve kendisinden birtakım isimler talep edildiği takdirde bunu kabul etmesini söyledim. Bana onların kim olduklarını sordu. Ona, kardeşi Mahir’in de aralarında bulunduğu bazı isimler söyledim. Dakikalarca sessiz kaldıktan sonra “Soruşturma nerede olacak?” dedi. Güvenliğin sağlanması dolayısıyla komitenin karargahında yapılacağını ve şüpheli ve tanıkların oraya götürüleceklerini söyledim. Beşşar, subaylarının soruşturulmak üzere Lübnan’a götürülmelerine izin vermeyeceğini söyledi. Ona her ne kadar komisyon üyelerinin Lübnanlılardan değil, BM’den seçildiğini söyledimse de beni dinlemedi ve reddetti. Ona, Şam’a gelmelerini teklif etmesini söyledim. Bunu kabul etti. Amerikalıları ve Fransızları bunun için ikna ettik. Şam’a gelen ekip, Beşşar Esed ekibi ile görüştü ve gizlice ifadelerini aldı.Beşşar Esed tarafından aldatıldıklarını hisseden sadece Suudiler değildi. Bilakis soruşturma ekibi üyelerinden olan bir Alman, Şamdan döndükten sonra ayrılmak zorunda olduklarını söyledi. Prens Bender bunun sebebi ile ilgili olarak şunları söyledi: “BM genel merkezine gelen soruşturma ekibi, Beşşar Esedin tercümanının soruları ve cevapları doğru çevirmediğini ve girmeden önce arandıklarını söyledi. Jacques Chirac, Kral Abdullahı aradı ve Beşşar’ın oynadığı oyunu anlattı. Şu anki Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın o sırada ABD’de olması ilginç bir tesadüftü. Avn, Beşşar ve Suriye’ye yaptırım uygulanması ve Suriye güçlerinin Lübnan’dan çekilmesini talep etmek için Kongrede lobicilik yapıyordu.”Prens Bender bin Sultan: İran-Irak savaşında gizlice arabuluculuk yaptık

مشاركة :