​Filistinliler ve İsrailliler

  • 2/6/2019
  • 00:00
  • 1
  • 0
  • 0
news-picture

"Yüzyılın Anlaşması" İsrail seçimlerinden sonra tekrar gündeme getirilse ya da hiç getirilmese de asıl önemli olan ve bütün asırların anlaşmasını geçerli ve anlamlı kılacak olan şey Filistin ve İsrail tarafının bu anlaşmayı onaylamasıdır. Sağcısından solcusuna, laiğinden dindarına, şahininden güvercinine her iki tarafın farklı renk ve gruplarının ifade ettikleri karmaşık gerçekler budur. Bilindiği gibi iki taraf, 1993 yılında Oslo Anlaşması olarak bilinen bir anlaşma imzalamışlardır. Bu anlaşmanın imzalanmasından günümüzde var olan duruma ulaşana kadar geçen çeyrek yüzyıl boyunca birçok müzakare ve pazarlık yürütüldü. Bilhassa ABD’nin bir girişim hazırlığında olduğuna yönelik haberler sızdırıldığında “Filistin sorunu”nda  zaman zaman bir uyanış ve canlanma yaşansa da aslında bu sorun ile başa çıkabilmek için ilk önce iki halkın da anlaşmanın özü olan “iki devletli çözüm” hakkında ne düşündüklerini bilmemiz gerekir. Buna ek olarak; sahadaki gerçeklerin ister Apartheid benzeri ırkçı ayrımcılığı ister baskıcı sömürgecilik özelliklerini taşısın tek devletli çözüme daha yakın olduğu göz önüne alınırsa Filistinliler ile İsraillilerin bu konudaki görüşlerini de bilmeliyiz. Bu meseledeki en önemli unsur ise iki halkın birbirine karışmasının; bu iki seçeneğe ek olarak farklı seçenekleri mümkün kılabilecek bir durum yaratmış olmasıdır. Bu bağlamda yakın bir zamanda“Filistinliler ile İsraillerin Nabzını Ölçmek İçin: (2016-2018) Ortak  Anketler ve İsrail- Filistin Çatışmasının Devamı Ve Çözümünde Kamuoyunun Rolü” adıyla yayınlanan ve iki tarafın da duyguları, yönelimleri ve eğilimleri hakkında gerçek bilgiler sunan ciddi bir rapordan bahsetmek istiyorum. Bu rapor her ne kadar Halil Şakaki ile Dalya Şendelin tarafından yazılmış olsa da Ramallah’taki Filistin Siyaset ve Anket Araştırmaları Merkezi, İsrail Demokrasi Ensitüsü ve Tel Aviv Üniversitesi’ndeki Tami Stanmitz Merkezi’nin ortak çalışmasının bir ürünüdür. Ayrıca  AB, Hollanda, Japonya ve BM Kalkınma Programı tarafından finanse edilen bir İsrail-Filistin işbirliğini ifade etmektedir. Raporun hazırlanmasında katkıda bulunan 3 kurum; 2016 yılının haziran ayından 2018 yılının haziran ayına kadar her iki taraftan kişilerle yüz yüze anketler yaparak 5 adet kamuoyu yoklaması yapmış. Rapor özetle, son 2 yıl içerisinde Filistinli ve İsraili liderler, bir anlaşmaya varmış olsalardı  iki halkın da desteğini elde edebileceklerini ortaya koymaktadır. Yine rapora göre liderlerin bir anlaşmaya varması için bir halk baskısı bulunmamasına ve bugün bu desteğin önceki yıllara göre zayıflamış olmasına rağmen iki devletli çözüm hala diğer çözümlere göre daha yüksek bir desteğe sahiptir. Bu nedenle, raporda iki tarafında onaylayacağı bir anlaşmaya varmak için her iki tarafa da teşvikler sunulması ve ek bir çaba harcanması gerektiği belirtilmektedir. Zira 2016 ve 2018 yılları arasında Filistinlilerin iki devletli çözüme verdikleri destek %71’den 43’e, İsrail tarafında ise %68’den 49’a gerilemiş. Geleceğe yönelik göstergelere göre ise iki devletli çözüm, gençler tarafından daha az desteklendiği için bu gerileme devam edecek. İsrail’de gençler arasında bu çözümü destekleyenlerin oranı sadece %27 iken bu oran 55 yaş üstü kişilerde %51’e ulaşıyor. Filistinliler arasında bu oran %41’e karşılık %55’dir. Bu gerileme; Clinton Planı (2000) veya Cenevre Girişimi (2003)  ya da Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile İsrail Başbakanı Ehud Olmert arasında 2008 yılında gerçekleştirilen ikili müzakarelerde ulaşılan uzlaşı hatlarına dayanan bir anlaşmaya karşı olan bir tutumla da desteklenmektedir. İki devletli çözüme verilen desteğin gerileme nedenleri olarak ise laikler ile dindarlar arasındaki dengelerde gerçekleşen ideolojik değişim, karşı tarafın barış istemediği veya imzalansa bile barış anlaşmasına uymayacağına yönelik iki taraf arasındaki derin güvensizlik, iki devletli çözüm üzerinde anlaşmaya varılsa bile sahadaki gerçeklerin bu çözümün uygulanmasını zorlaştıracak olması gibi nedenler sunulmaktadır. Rapora göre İsrail’de sol ile merkez arasında bu çözümün mümkün olmadığın dair var olan umutsuzluk; birçok İsraillinin aralarında ırkçı ayrımcılığın da yer aldığı diğer seçeneklere yönelmesine yol açmıştır. Ancak nedenleri ne olursa olsun iki taraf arasındaki fikir ayrılığı da çok büyüktür. Örneğin İsrailler mevcut durumun sürdürülmesinde hiçbir sorun görmez, yarısı durumun çok iyi olduğunu ve sadece  %18’i kötü olduğunu belirtirken Filistinliler  bu durumdan hiç memnun değiller. Filistinlilerin sadece %15’i mevcut durumun iyi olduğunu belirtirken durumun çok kötü olduğunu düşünenlerin oranı ise %61’dir. Mevcut durum bir yana Filistin devletinin silahsızlandırılması, Filistinli mültecilerin dönmesi, Kudüs’ün bölünmesi ve iki devlet arasındaki sınırlar gibi iki devletli çözümün gerektirdiği düzenlemeler gibi konularda da Filistinliler ile İsrailliler arasında anlaşmazlıklar bulunmaktadır. Tüm bu anlaşmazlıklara rağmen iki devletli çözüm, kamuoyunun en çok desteklediği seçenek olmayı sürdürmektedir. Filistin ve İsrail’de bu çözüme verilen desteğin oranı %43, demokratik tek devletli çözüme verilen destek ise Filistin’de %9, İsrail’de %19 oranındadır. Filistinliler arasında kamuoyunun %8’i Yahudilere hiçbir hakkın verilmediği tamamen Filistinli bir devlet isterken İsrail’de  Filistinlilerin hiçbir hakka sahip olmadıkları bir devlet isteyenlerin oranı %15’dir. Rapora göre her iki tarafın da iki devletli çözüme şimdi olduğundan daha dazla destek vermeleri için bir dizi teşviğe ihtiyaç duymaktadır. Filistinliler açısından tutukluların serbest bırakılması bu çözüme verdikleri desteği %56’ya çıkarırken Filistinlilerin İsrail’de çalışmaya devam etmelerine izin verilmesi %44’e, İsrail’in Filistinlilerin tarihi Filistin’deki tarihi köklerini tanıması %44’e çıkarmaktadır. Bu bağlamda; İsrail’in Filistin devletinin Arap ve İslami kişiliğini tanıması, halihazırda kamplarda yaşayan Filistinli mültecilerin Filistin devletine dönmesine izin verilmesi, iki devlet arasında seyahat özgürlüğü, İsrail’in Filistin Nekbesi’ndeki (Büyük Felaket) rolünü itiraf etmesi, Filistin’de demokrasinin benimsenmesi, Mervan El-Bergusi’nin serbest bırakılması, İsrail’in Filistinli mülteciler sorunundaki rolünü itiraf etmesi gibi Filistinlilere verilecek her teşvik bu oranı biraz daha arttırmaktadır. Diğer tarafta İsrail’e verilebilecek teşvikler arasında İsraillilere Mescidi Aksa’nın içinde yer aldığı Harem El Şerif bölgesini ziyaret etme hakkı verme, Filistin devleti ile İsrail arasında güvenlik alanında  halihazırda var olan işbirliğinin sürdürme, Filistin’in İsrail devletinin yahudi kimliğini tanıması, Arap ülkelerinden göç ettirilen Yahudilere tazminat ödeme, Filistin devletinin demokratik  olması, ABD, Mısır ve Suudi Arabistan’ın barış anlaşmasının garantör ülkeleri olması, barışın bölgesel olması ve Arap Barış Girişimi’ni temel alması, Filistin’de okul kitapları yer alan İsrail karşıtı ifadelerin kaldırılması gibi teşvikler yer almaktadır. Bu teşviklere bakıldığında iki taraf arasındaki mesafe ne kadar uzak olursa olsun 3 noktada anlaşmış oldukları görülmektedir: Filistin devletinin demokratik olması, ABD ve Arap ülkeleri tarafından anlaşmanın desteklenmesi, Arap Barış Girişimi’nin de önerdiği gibi İsrail’in Ortadoğu bölgesine entegre olmasını sağlayacak şekilde Arap ülkeleri ile İsrail arasında kapsamlı bir şekilde ilişkilerin normalleştirilmesi. Bu ortak noktalardan yola çıkarak bu kamuoyu yoklamalarını gerçekleştirenler iki tarafa da verilecek teşvikleri şu şekilde eşleştirmiştir: Taraflardan her biri diğer tarafın bu topraklardaki tarihi köklerini tanımalıdır. İsrail’in Yahudi kimliği Filistinliler tarafından tanınırken İsrail de Filistin’in Arap ve İslami kimliğini tanınmalıdır. Filistin tarafı toprakları içerisinde yaşayan Yahudi yerleşimcilerin varlığını kabul etmesi halinde İsrail de Filistinli mültecilerin dönmesine ve  İsrail’de ikamet etmelerine izin vermelidir. İki taraf arasında güvenlik alanında var olan işbirliği sürdürülmeli, iki tarafa da kutsal yerleri ziyaret hakkı verilmeli, Arap ülkelerindeki Yahudilere tazminat ödenmelidir. Okul kitaplarındaki kışkırtıcı ifadelerin kaldırılması karşılığında İsrail de Nekbe’deki rolünü itiraf ederek özür dilemelidir. Filistinliler İsrail’e karşı yürüttükleri boykot kampanyalarını durdururken İsrail de Filistin’in uluslararası kuruluşlara üye olmasına karşı yürüttüğü kampanyaları durdurmalıdır. Rapora göre bunların gerçekleşmesi iki devletli çözüme verilen desteğin İsrailliler arasında artmasını sağlarken Filistinlilerin bu çözüme verdikleri azaltmıştır. Birçok zorluğa rağmen Filistin ve İsrail arasındaki çıkmazın çıkış kapılarının da var olduğuna inanmak isteyenler bu raporda daha fazla ayrıntı bulabilirler.

مشاركة :