Tel Aviv’de, İsrail güvenlik teşkilatlarındaki üst düzey yetkililerin, İsrail’in geçtiğimiz yıl İran nükleer projesinin sırlarını ifşa edilmesi ile ilgili gelişmelerden bir rapor hazırladıkları ortaya çıktı. Rapor, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, Tahran’da nükleer arşive girme sürecini açığa çıkarmasının İsrailin çıkarlarına ve güvenlik hizmetlerine büyük zararlar verdiğini de belirtti. Tel Avivdeki güvenlik kaynakları, bu yetkililerin, bu zararların bir kısmını, konunun ele alındığı toplantılarında bir raporda sunduğunu doğruladı ancak bu zararlar hakkındaki ayrıntıları sızdırmaktan kaçındıklarını söyledi. Netanyahu’nun o dönemde kamuoyuna dramatik bir basın toplantısı gerçekleştirmek için aceleci davrandığını düşünüyor. Hatta bunun gerekli, olmadığını ve tiyatral bulduklarını ifade ettiler. Çünkü verdiği bilgiler, aslında Tahranla büyük güçler arasındaki nükleer bir anlaşmaya varmadan önce, dünya tarafından çok iyi biliniyordu. Netanyahu, 30 Nisan 2018’de dramatik bir basın toplantısı gerçekleştirmişti. Binyamin Netanyahu, söz konusu basın toplantısında İsrail’in birkaç hafta önce, İran yönetiminin bir nükleer silah planı hazırladığını belirten çok büyük miktarlarda gizli belgelere ulaştığını söylemişti. Mossad’ın elinde 55 bin sayfadan oluşan belgeler, 55 bin internet dosyası, iddialarını doğrulayan 183 kaset bulunduğunu ifade etti. Bunu istihbarat tarihinin en büyük başarılarından biri olarak niteledi. İsrail medyası, Mossad ajanlarının Tahrana nasıl sızdığı, yaklaşık yarım ton ağırlığındaki bu belgeleri nasıl dışarı çıkardıkları ve üçüncü bir ülke aracılığıyla Tahran’dan Tel Aviv’e taşınması hakkında hikayeler yayınlamaya başlamıştı. İsrail güvenlik yetkililerine göre, Netanyahunun açıkladığı konuların, 2015 yılında İran ile büyük güçler arasındaki nükleer anlaşmanın imzalanmasından önceydi. Bu, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının (IAEA) İranın nükleer programını militarize etme planını sona erdirdiği bir dönemdi. Güvenlik kaynakları, IAEA Genel Sekreteri Yukiya Amano, Netanyahunun nükleer arşiv hakkında açıklama yapmasının ardından, “İran’ın 2009’dan sonra çabasını sürdürdüğüne dair hiçbir kanıt bulunmuyor” demişti.