Libya, uzun bir kayıp mevsimi yaşıyor. Ölümün yok ettiği gençler, yaraları iyileşmeyen yaralılar ve büyüyen kayıp… Ülke. Sanatçıları, edebiyatçıları, yazarları ve oyuncuları kaybediyor. Libya edebiyatına yıllardır katkı yapmış edebiyatçı, oyun yazarı ve diplomat Profesör Dr. Ahmed el-Fakih’in vefatıyla Libya’da Çarşamba günü büyük bir felaket meydana geldi. Henüz ortaokuldayken Sebha şehrinde Amerikan Kültür Merkezi’nde kendisiyle bağlantı kurdum. Trablus’ta Wheelus Amerikan Üssü’nde yayınlanan “Al-Marefah” dergisini inceledim. Yazar Ahmed İbrahim el-Fakih’in “Suyu Olmayan Deniz” adlı kısa öyküsü dikkatimi çekti. Benim için öykünün başlığı tuhaftı. Zira susuz deniz nasıl olabilir?! Öyküyü birçok kez okudum. Öykünün sözcüklerini ve cümlelerini hafızama yerleştirdim. “Suyu Olmayan Deniz” öyküsünün yazarıyla ilk kez 1970 yılında yani kısa öykünün yazılışından 10 yıl sonra görüştüm. Ortak arkadaşımız ve meslektaşımız Libyalı eleştirmen Dr. Ziyad Ali aracılığıyla Kahire Üniversitesi Edebiyat Fakültesi kafeteryasında kendisiyle bir araya geldim. Dr. Ziyad, Ahmed el-Fakih’i gülerek takdim etti: “İşte karşında suyu olmayan deniz. Sürekli suyu olmayan denizden bahseden Ahmed el-Fakih.” O günden itibaren hasta döşeğindeyken iki hafta önceki son telefon görüşmesine kadar aramızda kesilmeyecek bir dostluk başladı. Libya ve ülkenin yaşadığı korkunç kanlı keder, Kahire’nin bir hastanesinde hasta döşeğinde kendisinin yoldaşıydı. 1950’lerin sonlarından itibaren Ahmed el-Fakih’in ismi, sanat, edebiyat ve gazetecilik dünyasında sürekli parladı. Fakat sanat dünyasına önceden adım atan kalemlere rağmen kısa Libya öyküsü, onun ismiyle anılmaya başlandı. Kahire Üniversitesi’nden Libya’ya döndükten sonra gazetecilik mesleği bizi bir araya getirdi. Düşünce alanında ağırlığa sahip Libyalı ve Arap yazarların yer aldığı “Kültür Haftası” gazetesinin editörüydü. Bu yazarlar arasında İtalyan Pirandello hakkında yazı kaleme alan ve birçok çeviri yapan, aynı zamanda tarihi ve kültürel yazılar yazan Dr. Halife Tillisi, şair, filozof ve tarihçi Dr. Ali Fehmi Haşim, siyaset bilimci, gazeteci ve tarihçi Ali Mustafa el-Mısrati, roman yazarı İbrahim el-Koni, eleştirmen ve roman yazarı Dr. Ziyad Ali, sanatçı ve yazar Rıdvan Ebu Şuveyşe, öykü yazarı Halife Hüseyin Mustafa ve diğer yazarlar vardı. Gazete, adeta bir sanat forumu ve Libyalı aydınların buluşma noktasıydı. “Kültür Haftası” gazetesi, Libyalı genç yazarların ortaya çıkmasına katkı sağladı. Ahmed el-Fakih’in önemli yazıları gazetede yer aldı. Fakih, bu yazılarda Libya’nın sosyal ve tarihi meselelerini ele aldı. Fakat Fakih, yaşamının çoğunda içinde yaşadığı sanat dünyasını terk etmedi. Diplomat olmasına, çeşitli sanat ve basın kurumlarını yönetmesine rağmen kısa ve uzun öykü dünyasından ayrılmadı. Ahmed el-Fakih, 1942 yılında Libya’nın batı dağlarında bulunan Mizda kasabasında (Mizda kasabası, ülkenin kuzeyini güneyine bağlayan yol üzerindedir) dünyaya geldi. Dini eğitim konusunda otoriter bir aileden gelmektedir. İlköğretimini Mizda’da tamamladı. Daha sonra Trablus’a gitti ve ticaret enstitüsüne girdi. Edebiyat ve sanat toplumuna dâhil oldu. Birçok gazetede yazdı. Yazar ve oyuncu olarak tiyatroyla ilgilendi. Önde gelen müzisyenlerden Ali Maher’in seslendirdiği “Hande ve Mansur” operetini kaleme aldı. Fakih, Nasreddin el-Miladi Sanat Enstitüsü’nün yönetimini üstlendi. Önde gelen Arap kısa öykü yazarlarından Dr. Yusuf İdris’le erken dönemde güçlü bir ilişki kurdu. Fakih, Yusuf İdris’i hocası olarak gördü. Yusuf İdris de Fakih’e karşı aynı sevgiyi gösterdi. Fakih, Yusuf İdris’in kendi hocası olarak kalmasında ısrar etmesine rağmen ikili arasında hiç kesilmeyen sohbet aracılığıyla sanat ilişkisi kuruldu. Fakih, nicelik ve nitelik bakımından romana yöneldi. Yaşam çölünde gezen insanın sosyal ve psikolojik dünyasının düşüncelerini yaydı. Tarihte yolculuk yaparak, tarihi nefes alan ve hisseden bir canlıya dönüştürdü. Dünyanın doğusuna ve batısına seyahat etti. Felsefeyi romana dâhil etti ve dünya yolculuğunda insanı terk etmeyen soruların girdabına daldı. Yüzlerce kısa ve uzun öykü yazdı. Düşünce kitapları yayımladı. Çoğunlukla roman yazarı, felsefesini fikri çalışmalarından ziyade sanatsal çalışmalarıyla yayar. Birçok araştırmacının dediği gibi Jean-Paul Sartre, “Varlık ve Hiçlik” eserinde doğrudan ifade etmek yerine varlık felsefesini üçlemesinde yayınladı. Ahmed el-Fakih, tarihteki en uzun roman olan 12 bölümlük “Ruhun Haritaları” romanında sanatsal bir teknikle insan ve yaşam alanında karmaşık bir yolculuk yaptı. Fakih, söz konusu romanın yaşamın bir ürünü olmasını istedi. Sanırım öyle de oldu. Uzun ve farklı yolculukta kaderin bir araya getirdiği büyük dostumuz ve meslektaşımız, ebedi âleme göç etti. Fakih, “Kültür Haftası” gazetesini kurdu ve editörlüğünü yaptı. Kendisinden sonra gazetenin başına ben geçtim. Daha sonra diplomatik çalışmalarda bir araya geldik. Fakih, Libya’nın çeşitli diplomatik heyetlerinde farklı görevlere geldi. Harfler, roman ve sanat, yurtiçinde ve yurtdışında görevi ne olursa olsun ömrünün her anında Fakih için alıp verdiği nefes gibiydi. Birçok Arap gazetesinde yazı kaleme aldı. Hasta yatağında bile yazmaktan vazgeçmedi. Konuşmaktan acizdi; ancak sanat ruhu, bedeniyle birlikte ayrılana kadar nefes haritalarında varlığını sürdürdü.
مشاركة :