Filistinliler ile bazı Arap yetkililer ve siyasetçiler, ABD’nin İsrail ile Filistinliler arasındaki çatışmalara son vermek amacıyla öne sürdüğü ve duyurulmasının üzerinden iki yıl geçen, ancak halen nihai bir sonuca ulaşılamayan “Yüzyılın Anlaşması”nı Filistin davasını tasfiye etme planı olarak görüyorlar. Her ne kadar planın genel çerçevesi henüz tam olarak açıklanmasa da, taslak plan hakkında bilgi sahibi olan Filistinli ve Arap kaynaklar, ABD Başkanı Doanld Trumpın damadı ve kıdemli danışmanı Jared Kushner’ın İsrail ile birlikte Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze Şeridi’nde bağımsız bir Filistin devleti şeklinde ABD ve uluslararası toplum tarafından kabul gören iki devletli bir çözüm fikrinden vazgeçtiğini söylüyorlar. Öte yandan Washington bir dizi gecikmeden sonra, Bahreyn’deki “Refah için Barış” adlı ekonomik çalıştayın, planının ekonomik temellerini ortaya çıkaracak ilk resmi toplantısını ay sonunda yapmayı planlıyor. Planla ilgilenen üç Arap yetkili yaptıkları açıklamada, diplomatik tecrübeden ziyade gayrimenkul sektöründe tecrübeye sahip olan Kushner ve Trump’ın, İsrail ile Filistinliler arasındaki anlaşmazlığa, şuana kadar çözülememiş bir iş anlaşması gözüyle baktıklarını düşünüyorlar. Üç yetkili, bu planın ardındaki mantığın, siyasi düzeyde başarısızlığın devam etmesi halinde, Arap ülkeleriyle, Filistinliler için refahı, İsrailliler için ise güvenliği sağlayacak on milyarlarca dolarlık bir anlaşma yapmanın cazip olabileceğini düşündüğünü belirttiler. Reuters’a konuşan Filistinli yetkililer, planın siyasi düzeyde Gazze Şeridinin Mısırın kuzeyine doğru genişlemesini öngördüğünü söylediler. Bununla birlikte plana göre Filistinlilerin, Batı Şerianın küçük bir alanı ve Kudüsün dışındaki bazı bölgelerin sınırları üzerindeki kontrolü de sona erecek. Batılı ve Arap kaynaklar, planın genel çerçevesini bu şekilde doğruladılar. Ancak Başkan Trump’ın Ortadoğu özel temsilcisi Jason Greenblatt, Gazze Şeridi’nin Mısır’ın Sina çölüne doğru genişlemesiyle ilgili “söylentilerin” yanlış olduğunu söyledi. Açıklanmadan önce siyasi planın ayrıntılarına ilişkin detay vermeyeceğini belirten Greenblatt, “iki devletli çözüm” ifadesini kullanmama kararıyla ilgili olarak ise, “Belirli ifadelerin ve açıklamaların kullanımının yararlı olmadığına inanıyoruz. Çünkü ayrıntı ve doğruluktan yoksunlar. Farklı insanlar için farklı çağrışımları oluyor. Planın ayrıntıları açıklandığında, neden her iki taraf için de en iyi çözüm olduğunu düşündüğümüzü ortaya çıkacak” ifadelerini kullandı. Arap bir yetkili Reuters’a, “Plana baktığımız da gördüğümüz şey, bu planın Filistinlileri yok edecek olmasıdır. Plan, Filistinliler için adil değil” diye konuştu. Filistinli önde gelen liderlerden biri ise Reuters’a, “Filistin sorunu tasfiye ediliyor. Bağımsız bir Filistin devletinin başkenti olarak Kudüs yok. Mültecilerin dönüş hakkı ve egemen bir devlet yok. ABD’nin bu projesi oldukça tehlikeli” dedi. "Yüzyıl Anlaşması’nı adım adım uygulamaya başladılar" Öte yandan plan, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas liderliğindeki Batı destekli Filistin Yönetimi tarafından reddedildi. Abbas, 18 ay önce Trump yönetimiyle siyasi ilişkilerini boykot etmişti. Bu durumu, Trump’ın 2017’de Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma ve ABD Büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararı izledi. Filistin Yönetimi’nin ABD’yi boykot etmesinden bu yana ABD yönetimi Filistin Yönetimi’ne yönelik yardımlarını kesti. Washington’daki Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ofisi kapatıldı ve Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu’na (UNRWA) yapılan yardımlar sonlandırıldı. Öte yandan, Washington İsrail’in ilhak ettiği Golan Tepeleri’ndeki egemenliğini tanıdı. Filistinli lider şöyle devam etti; “Aslında ‘Yüzyıl Anlaşması’nı adım adım uygulamaya başladılar. Bugün ortada iki devletli çözüm diye bir şey kalmadı. Abbas, Amerikan planına yönelik tutumunda yalnız değildir.” "Kushner planı sadece esaret altında kalmamızı sağlayacaktır” Öte yandan Filistinli siyasetçi, düşünür ve aktivist Hanan Aşravi Twitter hesabından yazdığı mesajda, “Kushner planı ve Bahreyn çalıştayı sadece esaret altında kalmamızı sağlayacaktır” ifadelerini kullandı. Önde gelen İsrail yanlısı bir araştırma merkezi olan Washington Yakın Doğu Politika Enstitüsü (WINEP) İcra Direktörü Robert Satloff, Mayıs ayında WINEP konferansında Kushner ile yapılan röportajın ardından anlaşmanın terk edilmesi gereken siyasi bir felaket olduğunu yazdı. Satloff makalesinde, anlaşmadaki Filistinlilerin haklarının ihlal edilmesi girişimi nedeniyle ekonomik açıdan olumlu unsurları olan bir takım yönlerin sonsuza dek kaybedileceğini ifade ederek, “Planın uzun vadede işe yaramasının tek yolu onu ortadan kaldırmak” dedi. Diğer yandan Filistinli lider, Trump yönetiminin, İsrail’in özellikle Batı Şeria’daki Yahudi yerleşim bölgelerini ilhak etmesinin önünü açan yardımıyla “dünya üzerinde yeni bir gerçeklik yarattığının” ortada olduğunu söyledi. Ancak asıl mesele, iki milyon Filistinlinin İsrail ile Mısır arasındaki küçücük bir toprak parçasında sıkışıp kaldığı Gazze Şeridi olduğunu vurgulayan Filistinli lider, planın bir havalimanı, bir deniz liman, bir sanayi bölgesi ve elektrik santralleri gibi büyük projelerin kurulmasını içerdiğini, ancak iki yıldır herhangi bir adım atılmadığının altını çizdi. Yine aynı isme göre plan Batı Şeria’da, İsrail’i daha fazla yerleşim bölgesi inşa etmeye, Ürdün Vadisi’ni ele geçirmeye ve Ürdün’le sınırını birleştirmeye itiyor. Bununla birlikte “kendi kendini yönetecek mikro bir devletçik olarak” Filistinlilere talep edilenden daha küçük bir alan bırakılmasını öngörüyor. Bununla birlikte Filistinli lider, Kudüs ile ilgili olarak ise Filistinlilerin alacağı Ebu Dis, Beyt Hanina ve Silvan gibi mahallelerin, asla gerçek Kudüs olamayacağını düşünüyor. İlgili bağlamda bölgedeki Batılı diplomatlar ve istihbarat kaynakları, bu planın özellikle Mısır ve Ürdün üzerindeki olası etkilerinden çekiniyor ve Mısırlıların Gazze Şeridinin sorunlarını çözmek için gönül rızasıyla topraklarından vazgeçeceklerinden şüphe ediyorlar. Kaynaklar aynı şekilde Trump yönetiminin İsrail’in eski bir söylemi olan Ürdün’ün Filistin olduğuna ilişkin konunun yeniden gündeme gelmesi ve Batı Şeria’daki Filistinlilerin buna katılmasından duydukları endişeyi dile getiriyorlar.
مشاركة :