Cezayirde siyasi partiler ve sendikalar sınıfta kaldı

  • 6/3/2019
  • 00:00
  • 8
  • 0
  • 0
news-picture

Cezayirli partiler, aniden patlak veren ülkedeki ayaklanmaya ayak uydurma girişimlerinin ardından ülkedeki siyasi sahneden geri çekildi. Eski cumhurbaşkanı döneminde olduğu gibi, siyasi parti çalışmalarının “çölleşmesinden” ve umutların kaybolmasından sonra iktidar ve sokak arasında aracı olmaksızın doğrudan bir diyalog gerçekleşti. Özellikle başkent Cezayir’de patlak veren barışçıl yürüyüşlerin ilk haftalarında parti liderleri, 22 Şubat’ta bir sürpriz yaparak, gösterilere katılanlar arasında yer aldı. Çok sayıda parti yetkilisi de Buteflika rejimiyle bir şekilde “işbirliği” halinde göstericiler arasında yer bulmaya çalıştı. İslamcı, solcu ve laik partilerin başkanları ise eylemler kapsamında reddedici pozisyonlarla karşı karşıya kaldı.Cezayirlilerin hoşnutsuzluğu Cezayir Toplumsal Barış Hareketi lideri ve Cezayir Cumhurbaşkanı adayı Abdurrezzak Makri, emekli Tuğgeneral Ali Ğadiri ve siyasi alandan birçok kişiyle karşı karşıya kaldı. Bu da Cezayirlilerin, Abdulaziz Buteflika’nın iktidardaki dönemine ilişkin birikimlerden dolayı partizan eylemlerden hoşnutsuzluğuna neden oldu. Siyasi analist ve araştırmacı Nasır Cabi, konuya ilişkin olarak “Cezayirli siyasi partiler, anormal bir durumda değil. Herhangi bir çerçeve olmadan, kapsamlı bir partizan olgu ve liderliğin yokluğunda vatandaşların sokaklara çıkışlarını seyrediyor. Bu, Cezayir’deki ayaklanmada, ulusal parti liderlerinin ilk yürüyüşlere katılımının reddedilmesine neden olan bir durum. Ayaklanma kitleleri, siyasi ilişkileri ne olursa olsun, bilinen tüm parti liderlerine temas eden bir pozisyonda” ifadelerini kullandı. “Gençler, yeniden siyasi gündeme ilgi göstermeye başladı. Resmi siyasi olan her şeyden tüm tecrübeleri doğrultusunda açık şekilde uzaklaşıyorlar” diyen Nasır Cabi, “Ayaklanma, tüm resmi faaliyetleri ve özellikle seçim sürecini bütün detaylarıyla kapsadı. Gençler, mevcut muhalefet şekillerinden biri olan siyasi seçimleri boykot gruplarının en ön saflarında yer aldı” dedi.Buteflika’nın partileri kurumsallaştırma planı; “düzenlemeler” Cezayir ayaklanması; Cezayir partilerini, sendikaları ve sivil toplum kuruluşlarını eski rejimin uygulamalarını ortaya koymakla suçluyor. Partizan faaliyet, genellikle yasa adı altında yürütülen paralel bir darbe mekanizması olarak “düzeltmecilik” olgusu uyarınca 20 yılda birçok sayıda partinin eşlik ettiği yeni olaylarla besleniyor. Bazı taraflar düzeyinde yürütülen birçok bilimsel komplonun yanı sıra siyasi partilerin, sendikaların ve kuruluşların içerisindeki darbe olgusu, Ulusal Kurtuluş Cephesi, daha sonra kurucusu Abdullah Cabullah’a darbe olarak bilinen Nahda Hareketi’nden bazı liderlere kadar uzandı. Ancak bu yol, yalnız başına iktidara da tahammül edemezken, aksine olayların aktif ve hareketli isimleri de bunun sorumluluğunu taşır oldu. Birçok partizan eylem sahnesi, aynı iktidarın uygulamalarına benzer şekilde, bağımsızlıktan bu yana çoğunluk hükümetini yöneten Ulusal Kurtuluş Cephesi ile temasa geçti. Son on yıldaki sert krizler bile, mevcut dönemde yaşananlar gibi belirsiz bir gidişata sahip değildi. İşçi Partisi Genel Sekreterinin 27 Mart’ta Said Buteflika ile görüştüğü haberi, partilere acı veren bir darbe oldu. Zira Louisa Hanun, Şubat başından bu yana yürüyüşlere katılarak, “yolsuzluk ve ihanet” gibi sloganlar atıyordu.Ulusal Kurtuluş Cephesi, çatışmaların parçası Birçok gözlemci, Ulusal Kurtuluş Cephesi’nde anlaşmazlıkların var olduğunu belirtti. “Mevzii savaşı” kapsamındaki mevcut krizin birçoğunun, “ideolojik farklılıklar veya parti politikaları” ile herhangi bir ilgisi bulunmuyor. Eski çoğunluk partisinin tanık olduğu kriz düzeyinin aksine, 1990’lı yılların ortalarında partiyi muhalefete götürme veya Cezayir iç siyasetinin bir “lokomotifi” olarak tutma hususunda anlaşmazlık yaşadı. Eski Genel Sekreter Abdulhamid Mehri, Cezayir’in Tunus Büyükelçisi Abdul Kadir Hacar liderliğindeki “bilimsel komplo” adlı bir operasyonda görevden ayrıldı. “Bilimsel komplo”, liderlerine karşı “darbe” yapıldığında daha sonra yandaş veya muhalif partiler tarafından kabul edilen bir terime dönüştü. 2013 yılında, Kurtuluş Cephesi tarihindeki ikinci kriz, bağımsızlıktan bu yana parti tarihindeki “en şiddetli” kriz oldu. O dönemde parti krizi, eski Genel Sekreter Abdulaziz Belkadim önderliğinde “düzeltici” bir ekip tarafından, eski rakibi Ali Benflis’e karşı Abdulaziz Buteflika lehine “ülke krizi” olarak nitelendirildi. Kriz, Butelika’nın parti anahtarı ve 2004 yılında ikinci kez cumhurbaşkanı seçilmesiyle sona erdi. Benflis de parti sekreterliği ve cumhurbaşkanlığı yarışını kaybederken, 10 yıl boyunca da siyasi sahneden kaybolmuş oldu.Partilerin statüsü, ayaklanmanın temsilini bozdu Çünkü kolektif eylem fikri, son 20 yılda Cezayir sözlüğünden geri çekildi. Sendikal bir parti çerçevesinin olmaması, ayaklanmanın temsili ve ayaklanma için sözcü belirlenmesi meselesini de açık bir şekilde geciktirdi. Partilerin, yürüyüşlerin ilk saflarına katılmaya çalıştığı açık. Zira aniden siyasete ilgi duyan birçok Cezayirliyi de içeren alternatifler aranmaya başlandı. Aynı durum, sendikalar için de geçerli. Öyle ki Cezayirli İşçiler Sendikası Birliği, Cezayir halkının gözünde “siyasi yolsuzluğun” sembolü haline geldi. Durum, genel olarak siyasi eylem yolsuzluğunun bir uzantısı olarak algılandı.Atıf Kadadre - Independent Arabia

مشاركة :