G20’ye katılan liderler arasındaki ikili görüşmelerin cuma ve cumartesi günü Osaka’da yapılacak olan zirveden daha önemli olduğu söylenebilir. Gözler, ABD Başkanı Donald Trump ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping arasındaki görüşmeye odaklanmış durumda. Zira bu ikili arasında cuma günü gerçekleşecek olan görüşme, neredeyse zirvenin tüm kaderini belirleyecek. Bundan dolayı liderlerin Osaka’ya birer birer varmasıyla birlikte Japonya Başbakanı Şinzo Abe, uzlaşma sağlayabilmek için ‘arabuluculuk’ çabasına soyundu. Çin ihracatına yönelik gümrük vergisi uygulayıp ihracatın tamamı üzerindeki vergileri artırmakla tehdit eden Trump’ın Osaka’da Çinli mevkidaşı ile bir diyalog başlatması konusunda uzmanlar şu üç seçeneği sunuyor: Ya iki taraf arasında bir anlaşma imzalanacak ya Washington’un desteklediği Hong Kong gösterilerinin ardından yaşanan gerilimin etkisiyle zirve henüz gerçekleşmeden başarısız olacak ya da daha önce Arjantin’deki G20 zirvesinde gerçekleştiği ancak çok geçmeden çöktüğü gibi iki lider bir ‘ateşkese’ varacak. 2020 seçimleri göz önünde bulundurulduğunda Trump için son seçenek daha muhtemel görünüyor. Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki zirve de en az Trump-Şi arasındaki zirve kadar önemli. Kremlin’in duyurduğu üzere ikili, nükleer silahsızlanmayı, Suriye ve İran’daki krizi tartışacak. İran meselesi, uluslararası ticaret, enerji arzı ve denizcilik için bir tehdit ve endişe kaynağı olmaya devam ediyor. “Özellikle de son iki ayda Washington’un Arap Körfezi’ne asker yığması ve İran’ın önce Hürmüz Boğazı’ndaki dört petrol tankerini hedef alıp sonra da seyir halindeki bir Amerikan uçağını düşürmesi, zirvenin İran dosyası ile ilişkili nasıl bir sonuca varacağı konusunda merak uyandırıyor”. Putin’in Suudi Veliaht Prens Muhammed b. Selman ile de iki ülke arasındaki stratejik ilişkilere dair bir görüşme gerçekleştirmesi bekleniyor. Putin, ayrıca İngiltere’nin istifa etmiş başbakanı Therasa May ile geçen yıl eski Rus casusu Sergey Skripal’in zehirlenme operasyonun ardından başlayan tartışmadan bu yana ilk kez görüşecek. İran özelinde başka ikili görüşmeler de yapılacak. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un dün tutum birliği sağlamak ve Trump ile “Yüce Rehber” Ali Hamaney arasında arabulucu rolü oynamak adına Tokyo’ya gerçekleştirdiği resmi ziyaret de bu görüşmeler kapsamında bulunuyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Amerika ile Türkiye arasında Rus S-400’lerine ilişkin anlaşma konusunda yaşanan gerginliği düşürmenin yollarını araştırmak için Trump ve Putin ile birebir görüşmeler gerçekleştirecek. Önümüzdeki seçimlerden önce zirvenin başarılı olmasını arzulayan Japonya Başbakanı, Trump ve Şi arasındaki hattı sakinleştirmek için elinden geleni yapıyor. Japonyalı bir yetkilinin Şarku’l Avsat’a bildirdiğine göre bugün Osaka’ya vardıktan sonra Şi ile görüşecek olan Abe, Trump ile cuma günü, ABD ve Çin liderleri arasındaki görüşmeden önce bir araya gelecek. Abe, Şi’nin Japonya’ya yönelik resmi ziyaretinden önceki Osaka zirvesinin başarılı olacağını garanti etmesine ve Trump’ın zirvenin başarılı olması yönündeki arzusuna güveniyor. Nitekim yarınki görüşme, üç ay içerisinde Trump ve Abe arasında gerçekleşen üçüncü görüşme olacak. Diğer ikisinden biri, nisan ayında Abe’nin Washington ziyareti, diğeri ise mayıs ayında Trump’ın Tokyo ziyareti ile gerçekleşmişti. Şarku’l Avsat’a konuşan yetkiliye göre Trump ve Abe, Japonya ve Amerikalı müttefik arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi, Kuzey Kore ve Ortadoğu dosyasının yanı sıra dünyanın yüzleştiği meseleler üzerine görüş alışverişi ve Osaka’daki G20 zirvesinin başarılı olabilmesi için dış politika birliği konusunda görüş birliğine varacak. Bununla birlikte ikili ilişkilerin karşılıklı güven temelinde güçlendirilmesi meselesi ele alınacak. Japonyalı yetkili konuya ilişkin açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Ticaret meselesinde herhangi bir atılım gerçekleşmeyebilir. Bunun yerine iki liderin görüşmelerin devam edip etmeme ihtimaline dair vereceği sinyallere odaklanılacaktır.” Çin Devlet Başkanı, Osaka’dan önce, ABD Başkanı ile Kuzey Kore Lideri Kim Jong-un arasında liderlerin karşılıklı olduğunu söylediği ‘hoş’ ve ‘güzel’ mesajlar üzerinden nükleer programa ilişkin bir diyalog başlatmak için çaba sarf edildiği bir zamanda Kuzey Kore’yi ziyaret etti. Öte yandan Fransa Cumhurbaşkanlığı, ‘G20 zirvesinin Çin ve ABD arasında ikili bir karşılaşma platformuna dönmemesi gerektiğini’ ifade etti. 20 yıl önce ilk kez gerçekleştiğinden bu yana G20 zirvesi, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomik belirsizliklerle mücadele etmek için toplu önlemler aldığı bir forum olarak düşünülüyor. Bununla birlikte ABD, halkçılık ve milliyetçilik hareketlerinin yükselişe geçmesi ile birlikte çok taraflı ticaretin lideri rolünden geri çekiliyor. Amerika ve Çin arasında ‘ticari savaşın’ yaşandığı bir zamanda Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), hızlı teknolojik gelişmelere ayak uyduramıyor ve bu da bu örgütün etkinliğinin sorgulanmasına yol açıyor. Bundan dolayı Osaka zirvesi, önümüzdeki yıllarda ekonomi sahnesinde tehlikeli yansımalara sebep olabilecek çok taraflı ticaretin geleceği açısından en önemli anlardan biri haline geldi. Nitekim uzmanlar, ABD’nin, yeni ekonomik sistemi düzenleme ve ticaret ile yatırımın nasıl yapılacağını dair kural koyma konusunda liderlik rolünü kaybettiği konusunda uyarıyor. Japonya ve diğer ülkelerse çok taraflı ticarete ilişkin bazı alanlarda bir ilerleme sağlamaya çalışıyor. Çalışma gündemleri arasında ticari anlaşmalarda idareci ve ticari çekişmelerde hâkim konumunda olan DTÖ’nün modernleştirilmesi de bulunuyor. Ancak DTÖ’deki çekişmeleri çözümleme sistemini boşa çıkaran ve onu ‘içişlerine bir müdahale’ olarak gören Trump yönetimi, Temyiz Kurulu’na hâkim atanmasını engelliyor ve bu durum da örgütün işlevinin ciddi anlamda ‘dondurulmasına’ sebep oluyor. Trump, 2017 yılında, “DTÖ tarafından adil bir muamele ile karşılaşmıyoruz, bu ortada” ifadelerini kullanmıştı. Japonyalı bir yetkilinin Şarku’l Avsat’a söylediğine göre Tokyo, zirvenin bitiş konuşmasında DTÖ’nün reformuna ilişkin bir maddeye ‘hızlandırma’ kelimesini eklemesi için Washington’u ikna etmeye çalışıyor. Bu konunun Trump ile Abe arasındaki görüşmelerde gündem maddesi olması bekleniyor. Tokyo, birkaç gün önce G20 zirvesinin dijital ticaret ve ekonomi bakanları toplantısında ‘DTÖ için gerekli reformların acil bir şekilde gerçekleştirilmesini’ desteklemeye dayalı bir bildiri elde ederek DTÖ’nün fırsatlar doğurmak ve farklı tehlikelere karşı mücadele etmek konusundaki önemli rolünü belirtti. Keio Üniversitesi ve Ekonomi, Ticaret ve Sanayi Araştırmaları Enstitüsü’nden Ekonomi Uzmanı Fukunari Kimura’nın Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamaya göre bakanlar toplantısının bildirisi, ‘DTÖ için reform çabaları’ konusunda Osaka zirvesine ivme kazandırdı. Başkan Trump, 2016 yılında seçilmesinin ardından ABD’yi, Pasifik aşırı bir ortaklıktan çıkardı ki bu, küresel ekonominin yüzde 40’ını karşılayacak olan tarihi bir ticaret anlaşmasıydı. Bu, mevcut durumda ABD’nin DTÖ’den de çıkabileceğine dair bir sinyal veriyor. 2015’te Paris’te imzalanan İklim Anlaşması da dahil olmak üzere pek çok uluslararası anlaşmadan çekilen Trump için ‘çoğulculuk’ kavramı kabul edilebilir bir şey değil. Ev sahibi ülke, gözden çıkarma ve Trump’ın yönelimlerinin Osaka zirvesine yansıması konusunda bir endişe duyuyor. Bu da Abe’nin işini zorlaştırıyor. Dün açıklama yapan bir uzman, “Ekonomisinin büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda Japonya’nın liderliği, ABD’ninki ile aynı değil” diyerek ‘zirvenin hedeflerinden birinin çoğunluğun çoğulculuğa olan güvenini geri getirmek olduğuna’ dikkat çekti. Bir yetkili ise, “Ekonomik gerilemenin riskleri artırdığı bir durumda Osaka zirvesinin bu şarta odaklanması gerektiği çok açık. Bununla birlikte çoğunluğun çoğulculuğa olan güveninin azalmasına karşı etkin olmak gerekir ki asıl zorluk da bu” ifadelerini dile getirdi. Uzmanlar, Abe Hükümeti’ni, ‘Osaka zirvesinin katılımcı liderlerin oy birliğini gerektirmeyen başkanlık açıklamasında korumacılığa karşı sesini yükseltmeye’ çağırıyor. Uzmanlardan biri, “Başbakan Abe, şayet Trump’ın gerçekten iyi bir arkadaşıysa Amerikan yönetiminin tepkilerinden endişe duymak yerine sabırlı ve özenli bir şekilde korumacılığın neden Trump’ın lehine olmadığını izah etmesi gerekir” düşüncesini dile getirdi. Salı günü çıkan haberlere göre Trump, yakınlarına ABD için adil olmadığını düşündüğü Japonya-Amerika güvenlik sözleşmesinden geri çekilmeyi düşündüğünü belirtti. Bu durumun, ikili görüşmelere soğuk su dökmesi mümkün. Ancak uzmanlar, Amerikan ordusu için stratejik önemini göz önünde bulundurarak böyle bir adımın atılmasına pek ihtimal vermiyor. Bununla birlikte Tokyo’nun ülkesini Çin ve Kuzey Kore’den gelen tehditlere karşı savunmak için yoğun bir şekilde Amerikan ordusuna dayandığı göz önüne alındığında Trump, Japonya ile yapılan ikili ticari görüşmelerde bunu bir baskı unsuru olarak kullanma gücünü halen elinde bulunduruyor. Abe-Trump ve Trump-Şi görüşmesi, Osaka’daki tek önemli gündem olmayacak. Abe aslında Osaka’da, Rusya’nın kontrolünde tuttuğu Hokkaido karşısındaki dört adaya ilişkin on yıllardır devam eden bölgesel çekişme konusunda Putin ile bir anlaşmaya varmayı umuyordu. Ancak bir anlaşma ihtimalinin olmaması ile birlikte cumartesi günkü toplantı, Abe’nin dört adadan en az ikisini geri almayı güvence veren planının başarısız olduğunu teyit edebilir. Bu başarısızlığın temel sebeplerinden biri tarafların adaların egemenliğinden taviz vermek istemeyişi. Bununla beraber Moskova, keskin tavrını korudu ve Tokyo’nun önce, Rusya’nın İkinci Dünya Savaşı’nın sonucunda dört ada üzerinde yasal egemenlik kazandığını anlaması gerektiği konusunda ısrarcı oldu. Japonyalı siyasetçilere göre ise böyle bir şey hiçbir şekilde kabul edilemez. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Tokyo’yu, İkinci Dünya Savaşı ardından oluşan ‘gerçekliği’ kabul etmeye davet etti. Öte yandan Tokyo ile Seul arasındaki ilişkiler, hâlihazırda öyle bir noktaya vardı ki G20’de ikili bir görüşme gerçekleştirmek durumu daha da kötüleştirebilir. Japonyalı yetkililer, Abe ile Güney Kore Cumhurbaşkanı Moon Jae-in arasında bir görüşme önerdi ancak 1910-1945 yılları arasında Kore yarımadasına yönelik Japon sömürge yönetimini de kapsayan savaş zamanındaki iş meselesi konusunda bir gelişme yaşanmadığı sürece resmi bir görüşme gerçekleşmesi pek muhtemel gözükmüyor. Bir yetkili, “Resmi bir görüşme, iki komşu arasındaki gerileyen diplomatik ilişkilere daha fazla ışık tutabilir” değerlendirmesinde bulundu. İlişkiler, savaş zamanındaki çalışma koşulları sebebiyle gerildi. Güney Kore, birçok Korelinin istekleri dışında çalışmak için Japonya’ya getirildiğini söyledi. Tokyo ise işçilerin çoğunun gönüllü olarak geldiğini ve iki ülkenin tazminat meselesini 1965 yılındaki anlaşma çerçevesinde zaten çözüme kavuşturduğunu söylüyor. Tokyo, Seul’a büyük ekonomik yardımlar sundu. Seul da buna karşılık bu fonun bir kısmını kullanarak savaş zamanı işçilerine bir miktar tazminat ödemeyi kabul etti. Kriz geçen yıl, Güney Kore Yüksek Mahkemesi’nin Japonyalı şirketlere zorla çalıştırılan işçilere tazminat ödemesini emrettiğinde daha da büyüdü. Tokyo, Seul’u bu şirketleri korumak adına herhangi bir önlem alamadığı için eleştirdi.
مشاركة :