Geçtiğimiz Salı günü yeni ABD Savunma Bakanının atanmasına ilişkin düzenlenen oturum, son derece şaşırtıcıydı. Körfez Savaşı gazileri, Capitol Hill’in eski Danışmanı ve Raytheon savunma sanayi şirketinin eski Yürütme Direktörü, “siyasi lobicilikteki geçmişi ve İran, Çin, Rusya, ABD uzay gücü, siber korsanlık, ülkenin batı sınırı ve 2020 seçimlerini güvence altına alma” hakkındaki sorulara yanıt verdi. Ancak Afganistan ve Irak konusunda tek bir soru bile yoktu. Bunların yerine ABD birliklerinin Suriye’den geri çekilmesi hususunda bir soru yöneltildi. İki yıl önce Nijer’de DEAŞ unlarının ellerinde öldürülen 4 ABD askeri ve ABD birliklerinin hala orada devriye gezileri hakkında da herhangi bir soru yer almadı. ABD’nin uzun süredir devam eden terörle mücadelesi de diyalog konusu değildi. Çatışmalar da o kadar yorucu hale gelmişti ki durum, artık “ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) kadrosunu üstlenmesi için veya ABD ordu işleri bakanı olarak önerilen ismin atanması” oturumu sırasında ortaya koyulmaya gerek görülmedi. Ancak satırlar arasına dikkatlice bakıldığında bu kasıtlı boşluk, Pentagon’un Ortadoğu’daki sonlanmamış savaşlardan uzaklaşarak, temel siyasi güvencelerin ilanına kaydığını gösteriyor. Bu durum, eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Herbert Raymond McMaster’ın geçen Mayıs ayında Afganistan savaşı hususundaki açıklamasında da ortaya koyuldu. İlan edilen siyasi güvence poliçelerinin merkezinde, Suriye, Irak ve Somali gibi diğer çatışma alanlarında yerel güçlerin yanında savaşan, çoğunluğunu Özel Harekat Kuvvetlerinin oluşturduğu az sayıdaki ABD güçleri bulunuyor. General McMaster, koalisyonun milyarlarca doları telafi edeceğini ifade etmişti. Bu çerçevede ABD önderliğindeki askeri misyonun, ABD’den doğrudan hava desteğiyle Afganistan yerel güçlerinin yanında savaşan Özel Harekat Kuvvetleri’nin görevini dış kaynaklardan sağlaması göz önüne alındığında Afganistan, bu durumun en iyi örneklerinden biri olabilir. 2010 yılında bölgede faaliyete geçen operasyonel olmayan piyade taburları da çok fazla fayda vermezken bu taburlar, Afgan kuvvetlerini eğitmeye yardımcı olan Özel Harekat Kuvvetleri için bir tür geçici destek haline geldi. ABD, Afganistan’da yalnızca 14 bin asker, yani 2010 yılından bu yana 100 binden az asker konuşlandırdı. Savaşın temposu ve devam eden operasyonlarla ilgili daha fazla basın brifingi bulunmazken bu durum, askeri liderler arasında son derece memnun edici bir sessizlik olarak görüldü, Özel Kuvvetlerin statüsünü ve görevlerini çevreleyen belirsizlikle güçlendirilmiş bir sessizlik. Ancak ülkedeki 34 vilayette en az 20 ABD Özel Kuvvet birimi konuşlandırılırken Özel Kuvvetler, Taliban ve DEAŞ’a karşı aylık onlarca operasyon gerçekleştirmeyi sürdürüyor. Şarkul Avsatın haberine göre Taliban’a karşı yürütülen acımasız savaş, Katar’da devam eden barış görüşmeleri sırasında hareketin müzakere masasında kalmasının nedenleri arasında yer alıyor. DEAŞ’a karşı devam eden saldırılar, radikal örgütün ülkenin doğusundaki dağlık bölgelerde genişlemesini içeriyor. Savaşa dair bu özet, kişisel masraflardan veya özel sorunlardan arındırılmış değil. Zira Afganistan’da bu yıl 10 ABD askeri öldürüldü. Geçen cumartesi, Afganistan’ın Faryab vilayetinde 40 yaşlarındaki bir özel kuvvet subayı olan Binbaşı General James Sartor da öldürüldü. Binbaşı James Sartor’un ölümü, Pentagon’un karşı direniş savaşlarını dengeleme mücadelesinden kaynaklanan daha büyük bir sorunun parçası olarak yaşandı. Aynı şekilde ABD; Rusya, Çin, Kuzey Kore ve İran’dan gelen tehditlerle yüzleşmeye hazırlanıyor.
مشاركة :