“Suudi Arabistan Krallığı, uluslararası hukuk ilkelerine bağlılığını ve bölge ülkelerine güvenlik, istikrar ve barış getirmeye yardımcı olabilecek herkese verdiği desteği yinelemektedir.” Bu ifadeler, Suudi Arabistanın BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Abdullah el- Muallimi tarafından Güvenlik Konseyinden önce, “Uluslararası barış ve güvenliğin sürdürülmesi... Ortadoğuda barışı ve güvenliğe ulaşmanın zorlukları” başlıklı bir oturumda söylendi. Ortadoğu’daki çatışmaların temel nedenine dikkat çeken Muallimi, “Bazıları, bu çatışmaların yüzlerce ve binlerce yıl boyunca süren etnik ve dini köklere sahip olduğunu iddia ediyor ancak bu görüş gerçeklerden uzaktır. Bölgede güven ve istikrarı bozan temel neden İsrail ve İran’dır” dedi.Muallimi açıklamasını şöyle sürdürdü: “Filistin-İsrail çatışması hiçbir zaman etnik ya da dini nedenli bir çatışma olmadı. Müslüman Arapların yönetimi altında Yahudi ve Hristiyan vatandaşlarıyla hayatları boyunca barış ve güvenlik içinde yaşadılar ve bu birliktelik 20’inci yüzyılın başlarında sömürgeci ve ırkçı Siyonist hareketin doğuşuna kadar da değişmedi. Siyonist çeteler, Filistin topraklarını ve Filistinlilerin evlerini ele geçirdi, etnik temizlik yaptı ve Filistinlileri kendi topraklarında mülteci konumuna düşürerek onurlu yaşam haklarından mahrum etti.” Muallimi, Filistindeki Filistinliler ile Yahudiler arasında tarihsel bir kan davası olmadığını belirtti ve 1967 topraklarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını öngören BM kararlarına dikkat çekti: “Tüm dünya iki devletli bir çözümün zorunluluğunu kabul ederken İsrail bu kararları uygulamayı ertelemeye devam ediyor ve topraklarında Filistin halkının ulusal tarihi haklarını tanımaktan kaçınıyor. Kurban Bayramı’ndaki Filistin’de kutsal mekanlara yapılan saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Bazıları Şiiler ile Sünniler arasında yüzlerce yıllık tarihi bir çatışma olduğundan bahsediyor ve bu çatışmada İran örnek gösteriliyor. Bu doğru olmayan bir iddiadır. Şiilik, yaklaşık 1200 yıl önce bazı Arap bölgelerinde yayıldı. İran’a ise 16’ıncı yüzyıla kadar girmedi. Ancak Safevi Devleti İran halkının çoğunu Şiileştirmeyi başardı. Ancak Şiiliğin İran dışında yayılmasını sağlayamadılar.”Muallimi konuşmasının devamında birlik ve kardeşlik vurgusu yaptı: “Bin yıldan uzun bir zamandır süren mezhep çatışmasından bahsetmek hayal ürünü ve yanlıştır. Arap alemindeki Şiiler, Sünni kardeşleriyle barış ve güvenlik içinde yaşadı. İran’la ihtilaf, önceliği devrim ihracı olan Şii mezhebine bağlı İran devrimine kadar yaşanmadı. İran’ın devrim ihracı çabaları ihtilafın kaynağını oluşturuyor. İran anayasası ‘Anayasa, bu devrimin yurt içinde ve yurt dışında devam etmesinin önünü açmaktadır’ diye başlıyor. Bu tarihi gerçekleri tanımak ve kabul etmek, Orta Doğuda barış ve güvenliğe ulaşmak için, Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkının ve bağımsız devletinin kurulması amacıyla bir başlangıç noktasıdır. Barış ve güvenlik içinde Husi ve Hizbullah’ın yaptığı gibi diğer ülkelerin iç işlerine müdahale etmekten uzak bir ortamın yaratılmasını teşvik etmeliyiz.” Büyükelçi, uluslararası toplumu, uluslararası ilişkilerde tüm insani esasları yeniden vurgulayarak İsrail işgaline ve Ortadoğu’da fitne yaratan İsrail ve İran’ın kışkırtmalarını reddetmeye çağırdı. Temel ilkelerin tanınmasının bölgenin insan ve mali kaynaklarını geliştireceğini, terörle mücadele ve sosyal adaletsizlik gibi konularla mücadele eder hale getirebileceğini belirtti. Muallimi ayrıca Suudi Arabistan’ın her zaman sorunları barışçıl yollarla çözmek istediğini vurguladı.
مشاركة :