Dışişleri Bakanlığı, AB Dış İlişkiler Konseyinde alınan kararları kınadı

  • 10/15/2019
  • 00:00
  • 5
  • 0
  • 0
news-picture

Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler Konseyi’nin (DİK) Lüksemburg’da yapılan toplantıda, “Kuzeydoğu Suriye” ve “Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin Yürütmekte Olduğu Faaliyetler” başlıkları altında kabul ettiği kararları ve Türkiye’ye yönelik yaptığı çağrıları tümüyle reddetti ve kınadı. Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, “Türkiyenin başarıyla icra etmekte olduğu Barış Pınarı Harekâtı, uluslararası hukuk temelinde, Birleşmiş Milletler (BM) Şartının 51. maddesinden kaynaklanan meşru müdafaa hakkımız ve BM Güvenlik Konseyinin terörizmle mücadeleye ilişkin kararları uyarınca yürütülmektedir. PKKnın bir uzantısı olan PYD/YPG terör örgütünün ülkemizin ulusal güvenliği ile Suriyenin toprak bütünlüğü ve ulusal birliğine yönelik tehdit ve saldırıları karşısında, ABnin terör unsurlarını koruyucu bir yaklaşım sergilemesi kabul edilemez. AB Konseyinin bu konudaki kararında, bazı AB üyelerinin de destek verdiği PYD/YPG terörizminin, son iki günde ülkemizde aralarında bir bebeğin de bulunduğu 18 masum sivili katletmesine sessiz kalmasının da bu çarpık yaklaşımın bir tezahürü olduğunu değerlendiriyoruz. Türkiyenin defaatle dile getirdiği üzere, DEAŞ terörüyle mücadele kisvesi altında bir diğer terör örgütünün ayrılıkçı gündemine hizmet eden AByi ve bu örgüte destek veren AB üyesi ülkeleri, bugünkü sonuca ulaşılmasındaki sorumlulukları bağlamında özeleştiri yapmaya ve izana davet ediyoruz. Bu politika ve uygulamalarıyla ABnin DEAŞa karşı mücadele konusunda ülkemize ders verme hakkı bulunmadığının altını çiziyoruz. Dünya üzerinde en kalabalık sığınmacı nüfusuna evsahipliği yapmakta olan Türkiye, önümüzdeki dönemde de ulusal güvenliğini tehdit eden ve Suriye halkının bekasını yakından ilgilendiren PYD/YPG ve DEAŞ başta olmak üzere tüm terör örgütleriyle mücadelesini kararlı bir şekilde sürdürecektir. Bu harekat, Türkiye-Suriye sınırında güvenli bir bölge oluşmasını ve bölgenin asıl sahiplerine kazandırılmasını sağlayacak olup, arzu eden yerlerinden edilmiş Suriyelilerin kendi topraklarına dönüşüne de yardımcı olacaktır. 18 Mart Mutabakatının 9. maddesinin, AB ve üye ülkelere, Türkiyeyle birlikte, yerel halkın ve sığınmacıların Türk sınırına yakın Suriye topraklarında daha güvenli alanlarda yaşayabilmeleri için koşulların iyileştirilmesi yükümlüğünü getirdiğini hatırlatırız. Diğer taraftan, ABnin Doğu Akdenizde hem kendi haklarımızı hem de Kıbrıs Türklerinin haklarını korumak için kararlılıkla yürüttüğümüz arama ve sondaj faaliyetlerini yasadışı olarak nitelendirmesini kesinlikle kabul edilemez buluyoruz. ABnin Türkiyeye karşı emsali olmayan bu önyargılı tutumu uluslararası hukukla da bağdaşmamaktadır. Ayrıca, ABnin aldığı bu kararlarda bir kez daha Kıbrıs Türklerine hiçbir atıfta bulunmaması ve onları yok sayması ibret ve endişe verici bir durumdur. Bu durum, ABnin Kıbrıs konusunda artık Rum tarafının tümüyle rehinesi haline geldiğinin ve tarafsız kalamayacağının son örneğini teşkil etmiştir. Aslında ABnin, 2004 yılında aldığı kararları ve verdiği sözleri hayata geçirmemekle, Kıbrıs Türklerini gözardı ettiği yadsınamaz bir gerçektir. ABnin bu tavrını da şiddetle kınıyoruz. Hidrokarbon faaliyetlerimizi KKTCyle birlikte kararlılıkla sürdüreceğimizi ve ABnin bu konuda engelleyici tedbirlere başvurması halinde misliyle mukabele edeceğimizi bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Bir yandan münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığının diyalog ve iyi niyetli müzakere yoluyla, uluslararası hukuka uygun ve iyi komşuluk ilişkileri ilkesi uyarınca sınırlandırılması gerektiğini vurgulayan AB Konseyinin, diğer taraftan GKRYnin tek taraflı deniz yetki alanı iddialarını benimsemesi ve bu iddiaları “üyelik dayanışması” bahanesi altında Türkiyeye dayatma girişimlerinde bulunması ciddi bir çelişki teşkil etmektedir. Doğu Akdenizde barış ve istikrarın tesisi, herkesin kazanacağı bir işbirliği iklimi oluşturması, ülkemizin ve özellikle Kıbrıs Türklerinin ilgili anlaşmalar ve uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru hak ve çıkarlarına saygı gösterilmesi ve Doğu Akdenizin siyasi, hukuki, tarihi ve coğrafi gerçeklerinin dikkate alınmasıyla mümkün olacaktır. Bu hukuksuz ve yanlı tutumu nedeniyle, AB ile bazı alanlardaki işbirliğimizi ciddi bir şekilde gözden geçireceğiz” denildi.

مشاركة :