Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve Filistin davasına indirilen en büyük darbenin, 2007 yılının haziran ayında Hamas Hareketi’nin Ulusal Yönetim ve Fetih’e karşı gerçekleştirdiği kanlı darbe olduğunda ihtilaf yoktur. Bu darbenin neden olduğu çatlak, son derece hassas bir dönemde gerçekleşti. İsraillilere barış sürecinden kaçmaları için “kesin” bir gerekçe verdi. Kendilerine baskı yapanlara kiminle yani Gazze’deki mi yoksa Ramallah ve Batı Şeria’daki devletle mi görüşmeleri gerektiğini bilmediklerini söyleyerek müzakarelerden kaçmaları için ellerine koz verdi. Fetih Hareketi’nin yanısıra bazı Filistinli gruplar, 1974 yılında düzenlenen Rabat’ta Arap Konferansı’ndan sonra Arap ülkelerinin FKÖ’nün Filistin halkının tek meşru temsilcisi olarak tanımasını sağlamışlardı. Daha sonra uluslararası toplumda bunu kabul etti. İsrail’in yanısıra Filistinli olduğunu iddia eden ama gerçekte Suriye güvenlik kurumlarına bağlı bazı örgütlerin de katıldığı Tarblusşam ablukası gibi karşıt pek çok girişime rağmen bu durum olduğu gibi devam etti. Doğrusu FKÖ liderliği, barış sürecinde atılan ciddi adımların ardından Filistinlileri ortak bir pozisyonda birleştirmek için büyük çabalar harcadı. Hamas Hareketi’nin de sürece katılması için birçok girişimde bulundu. 1988 yılında Cezayir’de düzenlenen ünlü Filistin Konferansı’nda Sabri el-Banna’nın (Ebu Nidal) örgütü de dahil bütün Filistinli grupların barış sürecine katılmaları konusunda çok çaba harcadı. Ancak Hamas bunu reddetti. Günümüze kadar da reddetmeyi sürdürdü. Uluslararası Müslüman Kardeşler örgütünün rahminden çıkmış olan Hamas Hareketi, modern Filistin devriminin başlamasından 22 yıl sonra Cezayir’de düzenlenen konferansa katılmayarak onu boykot etti. Yaser Arafat’ın (Ebu Ammar) barış görüşmelerine, bütün Filistinli gruplarını ortak bir tutumda birleştirmiş olarak gitmek istediği için bu konferansı düzenlediğini bilmesine rağmen katılmadı. Bilindiği gibi barış sürecinin ilk adımları 1990 yılında ünlü Madrid Konferansı’nın düzenlenmesi ile atılmıştı. Bunun sonucunda da ünlü Oslo anlaşması imzalanmıştı. Oslo anlaşması ise daha sonra yaşanan bütün o gelişmelere ön ayak olarak uluslararası düzeyde “arzu edilen Filistin devleti” sayılan ulusal yönetimin kurulmasını sağladı. Fetih ve FKÖ liderliğiyle birlikte Ebu Ammar, 1994 yılında Gazze’ye döndükten sonra bu yeni süreçte ve sonrasında kurulan ulusal yönetim aracılığıyla Hamas Hareketi’ni kapsamaya yönelik eski çabalarını sürdürdü. Nitekim bu çabaların sonucunda Hamas, 2005 yılında katıldığı seçimleri kazandı ve İsmail Heniyye ulusal birlik hükümetinin başbakanı oldu. Ancak çok geçmeden 2007 yılında en kanlı ve çirkin Arap askeri darbelerine benzeyen kanl bir darbe ile hükümeti devirdi. Bu noktada; merhum Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdulaziz’in girişimi ile imzalanan ünlü Mekke anlaşmasından geri çekilerek aslında Hamas’ın ayrılıkçı emellerini açıkça ortaya koyduğuna iaşret etmeliyiz. Bu anlaşmayı Fetih, FKÖ ve Ulusal Yönetim’in temsilcisi olarak Devlet Başkanı Mahmud Abbas (Ebu Mazen), Hamas İslami Direniş Hareketi’nin temsilcisi olarak da Halid Meşal imzalamıştı. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Hamas Hareketi, Fetih Hareketi’nin 1965 yılındaki ünlü Eilabun saldırısı ile başlattığı modern Filistin devriminden tam 22 yıl sonra Müslüman Kardeşler’in temsilcisi olarak Filistinllerin ulusal mücadelelerine katılmıştı. Hamas Hareketi, daha mürekkebi kurumadan kendisinden kurtulmaya çalıştığı Mekke anlaşmasını imzaladıktan sonra merkezini Amman’dan Doha’ya taşıdı. Böylece açık ve aşikar bir biçimde Şeyh Yusuf el-Karadavi’nin önde gelen isimlerinden ve Katar Emiri Hamad bin Halife al-Sani’nin lideri olduğu İhvancı (Müslüman Kardeşler) ittifakın bir parçası haline geldi. Katar Emiri de Hamas’ın gerçekleştirdiği darbenin ardından 2012 yılında Gazze’yi ziyaret etti. Bu “İhvancı” devletin lideri ne İsmail Heniyye ne de Halid Meşal değil Katar Emiri’dir. Bütün bunları anlatmamızın amacı; Hamas Hareketi’nin kurucusunun Müslüman Kardeşler olduğu ve kendisine “İslami Direniş Hareketi”gibi içerisinde Filistin’in adının geçmediği bir ad seçtiğini belirtmektir. Hamas’ın kuruluş gayesi; Gazze’yi Batı Şeria’dan ayırmak, FKÖ’nün Filistin halkının tek meşru temsilcisi sayılmasına son vermektir. Ulusal Yönetimi yıkmak ve hayal edilen Filistin devletinin kuruluşunun önüne geçmek, Filistinlilerin birlik olmadığını, biri Gazze’de diğer Batı Şeria’da olmak üzere 2 oluşuma ayrıldıklarını göstermektir. Bu da merkezi Doha’da, otoritesi İstanbul ve Ankara’da, gerçek bağlılığı Tahran’daki Velayet-i Fakih rejimine olan İhvancı ittifakın bir parçası olan Hamas’ın, Filistinlilerin ulusal sürecini engellemek için kurulduğunu doğrulamaktadır. Filistin halkının arzuladığı devletin kuruluşunun önüne geçmek, İsrail ya da Arap ülkelerinden olsun bu devletin kuruluşuna karşı olanların eline bütün kozları vermek için kurulmuş olduğunu vurgulamaktadır. Bu gerçek, son derece büyük bir öneme sahip Filistin meselesinde gerçekleri görmemek için gözlerini kapayanlar dışında herkes için açık ve aşikardır. Halihazırda yeni başkanlık seçimleri ile genel seçimler düzenlenmesine yönelik ciddi bir yönelim var. Bu seçimlerin birleştirici olması, Gazze ile Batı Şeria arasında ilişkilerin 2007 darbesinden önceki haline geri dönmesini sağlaması umut ediliyordu. Ancak artık misyonu ve hedefleri açık ve bilindik olan Hamas, bu umudu da yok etti. Çünkü onun ve parçası olduğu İhvancı ittifak için Filistinliler arasındaki birliğin geri dönmesi kabul edilemez. Filistin halkı birleşmemeli ve bölünmüş olarak kalmalı. İsrail ve başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını engellemek isteyen herkes de bunu istiyor. Dolayısıyla Hamas’ın Gazze’de düzenlenmesini kabul etmediği gibi İsrail’in de özellikle Doğu Kudüs’te düzenlenmesine karşı çıktığı bu seçimler sadece Batı Şeria’da da olsa düzenlenmelidir. Birçok halk buna benzer deneyimler yaşamıştır. Vatanının neresinde olursa olsun bir Filistin vatandaşı diğer bölümündeki kardeşinin temsil edebilir. Nitekim Kuzey Vietnamlılar, kardeşleri Güney Vietnamlıları da temsil etmişlerdi. Yani Gazze ve işgal altıdaki Kudüs’te yaşayan Filistinliler de seçmen kardeşleri tarafından seçilmiş kardeşleri aracılığıyla yeni Filistin meclisinde temsil edilebilirler. Denildiği gibi: Zaruretler haramı mübah kılar Hamas’ın Filistin halkının yolunu kesmesi, Gazze’yi Batı Şeria’dan ayırmakta ısrar etmesi, gelecek genel ve başkanlık seçimlerinden kaçmak için imkansız şartlar öne sürmesi kabul edilemez. Çünkü Filistinliler, İsrail ile mücadelerinde çok hassas ve önemli bir dönemden geçiyorlar. Açıklanan seçimler de dünyanın Filistin halkının haklarına verdiği desteği pekiştirmek için oldukça önemli ve gerekli. Ancak İhvancı bir örgüt olduğu, Filistin meselesine değil de Müslüman Kardeşler’e bağlılığına öncelik verdiği için görünüşe bakılırsa bu mesele, Hamas Hareketi’ni ilgilendirmiyor.
مشاركة :