Netanyahu’ya yöneltilen yolsuzluk suçlamasına ilişkin beklenen karar sonunda alındı. İsrail bu karara verdiği tepkiyle ikiye bölündü. Destekçileri suçlu ve suçsuz olsa da onu desteklediklerini belirttiler. Rakipleri ise Başsavcı’nın kararından sonuna kadar faydalanmaya çalışıyorlar. Netanyahu’nun siyasi hayatının nihai olarak sona ermesinden daha azını kabul etmeyecek gibi görünüyorlar. Halihazırda rakipleri hükümeti kurmak için Netanyahu’nun yanında yer alanlardan bazılarını kendi saflarına çekmeye çalışıyorlar. Bu mümkün ama garanti değil. Özellikle bu kez durumun, bir bakanlık veya bir devlet organın başına geçmekle değil İsrail devletinin lideri olmakla bağlantılı olduğu göz önüne alınırsa hiç kimse, iktidar arzusunun kimin pozisyonunu değiştirmesine neden olabileceğini tahmin edemez. Netanyahu hakkında dava açılmasına neden olan suçlamalar, yaptıklarından ve kendisinden hesap sorulmasını, kınanmasını gerektirenden çok daha az. İsrail yasalarına değil nesnel gerçeklere göre hareket eden bir başsavcı olsaydı, rüşvet, şampanya şişeleri, sigaralar hatta soruşturmacılara yalan söylemesini görmezden gelirdi. Çünkü bütün bu suçlamalar, Netanyahu’nun uzun süren dönemi boyunca sadece İsrail’de değil bütün bölgede yaptıkları karşısında ikincil öneme sahip. İsrail’de Netanyahu’nun savaş ilan etmediği neredeyse hiçbir şey kalmadı. Yahudi devletin baş tacı sayılan yargı ile çatıştı. Knesset (İsrail parlamentosu) içinde sahip olduğu sağcı çoğunluktan faydalanarak neredeyse yargının rolünü iptal edecek ya da kendisine boyun eğdirecekti. Bunun yanında basınla da çatıştı. Öyle ki kendisini destekleyen değerli hiçbir yazar ve gazeteci kalmadı. İsrail’in en büyük tiraja sahip gazetelerinden biri olan Yediot Ahronot’un yayımcısı ile anlaşması büyük bir yankı uyandırdı. Anlatılanlara göre gazetenin yayımcısı, Yediot Ahronot’a bazı haberlerin verilmesi karşılığında Netanyahu’nun kararlarının propagandasını yapmayı ve rakip Israel Hayom gazetesini zayıflatmayı kabul etmiş. Netanyahu ayrıca seçmenlerin oylarını kazanmak, güvenliği sağlayan ve devleti koruyan kahraman gibi görünmeye çalışmak için devleti kaçınılması mümkün olan savaşlara ve gerginliklere de sürükledi. Öyle ki iktidarda olduğu dönem “Her büyük savaş ve onu takip eden savaş arasında her cephede küçük savaşlar olmalı” şeklinde tanımlanır oldu. Peki İsrail vatandaşı olan 2 milyon Araba karşı nasıl bir tutum benimsedi? Hangi açıkça ırkçı nedenler ile onlara savaş açtı? Netanyahu, adi ve bayağı bir kışkırtmacı dille Arap toplumunun temsilcilerini “beşinci kol” şeklinde tanımladı. BM kürsüsünde yaptığı konuşmada bizzat kendisinin, Ortadoğu’da tek demokratik vaha olarak adlandırdığı bir ülkeyi yönetmekle övündüğünü unutarak Arapların seçim sandıklarına akın etmelerine karşı Yahudi seçmenleri uyardı. Aslında İsrail vatandaşı Araplara karşı kışkırtıcı söylemleri tek başına hakkında dava açılması için yeterliydi. Gerçekle hiçbir ilgisi olmayan sıradışı başarılarına ilişkin yalanlarına gelince, İsrailliler her gün Netanyahu’nun uydurulmuş iddialar seliyle karşı karşıya kalıyorlardı. Bu iddialar, Ortadoğu’da gerçekleştirdiği radikal darbeler ve onlar aracılığıyla Arapları İsrail’in müttefiklerine dönüştürdüğüyle ilgiliydi. Bölge ve dünya halkları ile İsrail’in yarısından fazlasının hayal ettiği barış ve istikrar hayaline yaptıklarına ilişkindi. Nitekim o ve baş ortağı Şaron, Filistinliler ile barış anlaşmasında bir ilerleme kaydedilmesi olasılığını ortadan kaldırmamışlar mıydı? Kışkırtıcı ve kibirli davranışlarıyla Ürdün Kralı’nı, son olarak Washington’dan İsrail ile ilişkilerin şu anda en kötü durumda olduğunu deklare etmeye iten o değil miydi? Ürdün’ün koruması altındaki kutsallara zarar veren fanatik ve bağnaz kesimleri memnun etmek için Ürdün ile barşı birçok kez uçurumun kenarına getiren o değil miydi? Netanyahu’nun dönemine ilişkin daha neler söyleyebiliriz? Gazze ve Batı Şeria halkı onun hakkında neler söylüyor? Onun döneminde takvimlerindeki günler hep kanlıydı. Toprakları, malları her gün ihlal ediliyordu. Hep saldırıya uğruyorlardı. Onlara açtığı savaşta birçok aile bütün fertleriyle katledildi. Bu ailelerin sonuncusu da daha kanları kurumayan el-Savarka ailesiydi. Savaş uçaklarının bombardımanlarıyla ya da izinsiz inşa edildikleri –inşaat için izin almanın imkansız olduğu bilinmesine rağmen- gerekçesiyle yıkılarak kaç ev ve sokak enkaza döndü. Bütün dünya, Netanyahu’nun Filistinlilere yaptıklarının yargılanmayı ve en ağır cezalara çarptırılmayı hak eden savaş suçlarından sayıldığını konusunda hemfikir. İsrailli liderler, Netanyahu’nun yargılanmasını ülkelerinde adaletin sahip olduğu gücün kanıtı olarak pazarlamaya çalışacaklardır. Onlar için adaletin ölçüsü, Başbakan’ın yasaları ihlal ederek almakla suçlandığı şampanya şişeleri ve sigaralar ya da sahte faturalar düzenleme ve boş şişelerin gelirlerini zimmetine geçirmek ise bu iddia doğru olabilir. Ama biz buna kanmayacağız. Çünkü Netanyahu ile ondan önceki İsrailli yöneticilerin yaptıkları ve ondan sonrakilerin yapacakları yargılanmayı, suçlanmayı ve cezalandırılmayı hak ediyor. Netanyahu gitti. Ama yönetimde kalmak için eline geçen her fırsattan yararlanmaya yönelik ümitsiz çabaları bize sıkıntılar yaşatabilir. Ancak seçmenlerin oylarını kazanmak adına şimdiden daha fanatik politikalar takip edeceklerinin sinyalini veren haleflerinden daha çok çekebiliriz.
مشاركة :