Hindistan’ın kuzeydoğu eyaletlerinde ‘vatandaşlık yasası’ değişikliğine karşı yapılan gösterilere müdahale eden polis 6 göstericiyi öldürdü. Yönetimin protesto gösterilerini bastırmak için interneti kısıtladığı ve sokağa çıkma yasağı ilan ettiği öğrenildi. Komşu ülkelerden yasadışı yollarla ülkeye giriş yapan 6 dini gruba vatandaşlık yolunu açan ve aynı konumdaki Müslüman göçmenleri dışarıda bırakan "vatandaşlık yasasında değişiklik öngören yasa tasarısı" Cumhurbaşkanı Ram Nath Kovindin imzasıyla yasalaşarak resmi gazetede yayımlanmıştı. Assam eyaleti başkenti Guvahatide dün düzenlenen gösterilere yaklaşık beş bin kişi katılım gösterdi. Yoğun güvenlik önlemleri altında gerçekleştirilen gösterilerde yasa değişikliği protesto edildi, göstericiler "Yaşasın Assam", "kanunu kabul etmiyoruz" yazan pankartlar taşıdı ve sloganlar attı. Yetkililer şehirde ticaretin durma noktasına geldiğini, petrol ve gaz üretiminin de azaltıldığını bildirdi. Doğal kaynaklarının zenginliği ile bilinen Assam eyaleti sakinleri 3 komşu ülkedeki azınlıklara vatandaşlık verilmesini öngören yasaya şiddetle karşı çıkıyor. Assam’lılar göçmenleri iş olanaklarını daraltmak ve eyaletin demografik yapısını değiştirmekle suçluyorlar. Alınan bilgiye göre Assam eyaletindeki gösterilerde polisin ateş açması üzerine 4 kişi, Guvahati’de mağazada çıkan yangında 1 kişi, polis şiddeti dolayısıyla 1 kişi olmak üzere 6 kişi hayatını kaybetti. Batıdaki Bengal eyaletinde göstericiler, yaktıkları araba lastikleri ile otoyolları kapattı, bazı tren ve otobüsleri ateşe verdi, güvenlik güçlerinin sert müdahalesi sonucu birçok kişinin yaralandığı belirtildi. Washington ve Londra, vatandaşlarını şiddetli çatışmaların yaşandığı kuzeydoğu eyaletlerine gitmemeleri yönünde uyarmıştı. Muhalif gruplar ve insan hakları örgütleri, söz konusu yasanın sayıları 200 milyonu bulan Müslümanları dışlama amacı taşıdığını ifade ediyor. Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin, ulusal hindu ideolojisi doğrultusunda Müslümanları marjinalleştirmeyi hedeflediği kaydediliyor. Öte yandan Modi destekçileri, yasanın kapsadığı ülkelerdeki (Afganistan, Pakistan ve Bangladeş) Müslümanların Hindistan’ın desteğine ihtiyacı olmadığını iddia ediyor. Vatandaşlık yasasındaki değişiklik resmi gazetede yayınlandıktan sonra Başbakan Modi, "Hindistan için tarihi bir gün, ulusumuzun şefkat ve kardeşlik ilkelerini yansıtıyor" diye twit atmıştı. Bu arada İnsan hakları örgütleri ve Müslüman bir siyasi parti, yasanın iptal edilmesi için Yüksek Mahkeme’ye başvurmaya hazırlanıyor.Yeni vatandaşlık yasası ne içeriyor? Yasanın metninde şu ifadeler geçiyor: “Hint bölgeleri ile şu anda Pakistan, Afganistan ve Bangladeşi kapsayan bölgeler arasında sürekli bir sınır ötesi göçün yaşandığı tarihsel bir gerçektir. Pakistan, Afganistan ve Bangladeş anayasası kendi dinlerini tanımlar. Dolayısıyla Budist, Sih, Jain, Parsi, Hindu ve Hristiyanlar bu ülkelerde dini baskı görmektedir. Bu çerçevede, 31 Aralık 2014 tarihinde veya öncesinde Hindistan’a gelen Budist, Sih, Jain, Parsi, Hindu ve Hristiyanlar, ilgili kanun uyarınca yasadışı göçmen muamelesi görmeyeceklerdir. Vatandaşlık için zorunlu olan 11 yıl oturum izni olma gerekliliği de esnetilerek 5 yıla düşürülecektir." Bu ülkelerden gelen aynı pozisyondaki Müslümanların ise kanun kapsamı dışında tutulması eleştirilere neden oluyor. Yeni vatandaşlık yasasına ek olarak, Hindistan hükümeti bu yılın başında Kuzeydoğu’daki Assamda "Yeni Ulusal Nüfus Kayıt Defteri" olarak bilinen ayrı bir proje başlatmıştı. Bu proje kapsamında yayınlanan vatandaşlık listesinde onlarca yıldır bu bölgede yaşamalarına rağmen çoğunu Müslümanların oluşturduğu 2 milyon kişinin adı yer almamıştı.Geniş muhalefet, güçlü eleştiri Yeni vatandaşlık yasasında ‘din’ şartının yer alması sert eleştirilere neden olmuş, ülke çapında geniş katılımlı protestolar düzenlenmişti. Kanuna muhalefet edenler, Modi hükümeti tarafından Müslümanların dışlandığını vurguluyor. Hindistanın iki yüz milyonu Müslüman olmak üzere yaklaşık 1,3 milyar nüfusu var.   Ülkede aralarında avukat, hakim, düşünür ve entelektüellerin bulunduğu 1000 tanınmış şahsiyet vatandaşlık kanununa karşı çıkan bir bildiri imzaladı. Bildiride, "Hükümet Hindistan toplumu içinde kargaşa yaratmak istiyor, Hindistan bağımsızlık mücadelesinden doğmuş bir devlettir, dinlerine bakılmaksızın bütün vatandaşlarına eşit yaklaşmalıdır. İlgili kanun farklılar üzerine kurulu çoğulcu Hint dokusunu parçalama tehlikesi içerir ve ülkenin tarihi misyonuna ayırıdır" denildi.  Tanınmış bir gazeteci olan Taflin Singh, yasayı eleştirerek, ‘’Bu çoğunluğu memnun edecek bir yasadan ibarettir, Hindistan’da yaşayan Müslümanlara, yeni Hindistan’da diğer din mensuplarına kıyasla daha az hakları olduğunu hatırlatmak ve buna alışmalarını söylemek anlamına gelir’’ diye yazdı. Hindistan Ulusal Kongre Partisi (INC) lideri Sonia Gandi konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Bugün Hindistan anayasası için kara bir gündür, vatandaşlık yasasının meclisten geçmesi dar ufuklu bağnazlar için bir zafer olabilir ancak özünde dedelerimizin uğruna mücadele verdiği Hindistan devlet fikri ile çelişmektedir. Bu yasa eski Hind’in yerini sorunlu ötekileştirici bir devlet anlayışının aldığını göstermektedir" ifadelerini kullandı. Milletvekili Esediddin Uveysi de ‘vatandaşlık yasası Hindistan’ı en ırkçı ülke İsrail’e benzetecektir’’ dedi. Öte yandan Hindistan hükümeti, Müslümanların yasada belirtilen kategorilere dahil edilmemesinin sebebini; dünyada sığınabilecekleri birçok İslam ülkesinin olması olarak gösterdi. Devlet Bakanı Prakash Javadikar basına yaptığı açıklamada, "Müslümanların sığınabileceği birçok İslam ülkesi var, ilgili kanun ‘doğal adalet’ ilkeleri çerçevesinde oluşturulmuştur ve hiçbir dinin mensubu aleyhine değildir" diye konuştu. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği sözcüsü Jeremy Laurence, 13 Aralıkta BM Cenevre Ofisinde düzenlenen basın toplantısında, "Hindistanın 2019 Yeni Vatandaşlık (Değişiklik) Yasasının doğası gereği temelde ayrımcı olduğundan endişe duyuyoruz." ifadelerini kullanmıştı. ABD Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu’ndan yapılan açıklamada, yeni yasanın "Hindistanın tarihsel olarak zengin laik çoğulculuk anlayışına aykırı olduğunu, ABD hükümetinin içişleri bakanı ve sorumlulara yönelik yaptırım kararı alması gerektiği’’ ifadeleri yer almıştı. Dünyadaki pek çok ülkede çoğunluk, azınlık tarafından tehdit edildiğini hissediyor. Özellikle Güney Asyada azınlıkların anayasa çerçevesinde elde ettikleri hakları suiistimal ettiği belirtiliyor.   Sri Lanka Anayasası: Budistlere daha fazla statü verilmesini içeriyor bu çerçevede Buda’nın öğretisinin korunmasının devletin görevi olduğu kaydediliyor. Yönetimin bu yasayı kullanarak Budist olmayanlara kötü muamele yaptığı biliniyor. Butan ülkesinde ise Budist olmayan birinin başkan seçilme ihtimali yok, Nepal birkaç yıl öncesine kadar Hindu bir ülke addediliyordu. Hindistan anayasasında dinin yer almaması dolayısıyla çoğulcu bir cumhuriyet olarak biliniyordu. Ünlü editör Manish Chipper, “Hindistan, azınlıkların temel insan haklarından mahrum olduğu, Müslümanların dışlandığı bir Hindu devleti olma yolunda ilerliyor” dedi.Assamda insanlık dramı Hindistanda çoğu Müslüman olan dört milyondan fazla sivil, Hindistan’ın çoğulcu yapısına meydan okuyan çoğunlukçu aşırı-sağ iktidar nedeniyle göçmen sayılma riskiyle karşı karşıya. Göçmen avı, Myanmar ve Bangladeş sınırındaki fakir dağlık eyaleti olan Assamda başladı. Uyrukları Hindistan tarafından sorgulanan yerli halk burada doğdu ve oy kullanma gibi vatandaşlık haklarından da yararlanıyor. Narendra Modinin liderliğindeki Hindistan Halk Partisi (Bharatiya Janata Partisi BJP) Hükümeti hızla göçmenlere özel mahkemeler kuruyor. BJP geniş çaplı gözaltı dalgaları başlatmadan önce büyük toplama kampları inşa ediyor. Avukat ve aktivistler tutuklanacaklar listesinde olmak ve hapiste işkence görme korkusuyla bölgede onlarca intihar olayı yaşandığına dikkat çekti. Hindistan’da Hindular ülkenin yüzde 80’ini oluştururken Müslümanların nüfusu yüzde 14’ü geçmiyor. Nüfusun geri kalanı ise Hristiyanlar, Budistler, Sihler ve Caynistlerden oluşturuyor.