Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi’nin danışmanı Dr. Reşad el-Alimi, medya organlarına çok fazla açıklama yapmamayı tercih ediyor. Ancak konuştuğu vakitlerde, konuşmasının en önemli iki unsuru olan cesaret ve tarafsızlığına da bağlılığını koruyor. İlk özel açıklamasından yaklaşık 7 ay sonra yeniden Şarku’l Avsat’a konuşan Alimi, Riyad Anlaşması’nın, sonuçlarının ve Yemenli tarafların gelecek aşamadaki rollerinin yanı sıra Yemen krizinin tanık olduğu çıkmaz haline ve Birleşmiş Milletler (BM) temsilcisinin girişimlerine değindi. Eski parti koalisyonunun ilk başkanı olan Reşad el-Alimi, Suudi Arabistan destekli Riyad Anlaşması’nın durumu normale döndürdüğünü, böylece hem meşruiyetin hem de koalisyonun gözden geçirildiğini ve İran destekli Husilerin darbesine karşı safları birleştirdiğini açıkladı. Alimi, Suudi Arabistan liderliğinin, Yemenli yetkililere birçok alanda ortaklık ve stratejik ilişkiler kurma taahhüdü verdiğini ve bu durumun Suudi Arabistan Prensi ve Savunma Bakanı Yardımcısı Halid bin Selman tarafından Yemen heyetine tekrarlı şekilde belirtildiğini söyledi. Bazı Yemenli siyasi elitlerin, anlaşmazlıkları ve geçmiş mücadeleleri unutmadığını ifade eden Reşad el-Alimi, siyasi partilere de ‘kendi çıkarları yerine ulusal çıkarlara öncelik verme’ çağrısında bulundu. Yemen Cumhurbaşkanının danışmanı, Stockholm Anlaşması uygulanmadıkça Husilerle yapılacak uluslararası istişarelerin başarısızlığa uğrayacağına dair de uyardı. Alimi, Martin Griffiths’in, darbecilerin sahtekarlığıyla karşı karşıya kaldığına da dikkati çekti.Şarku’l Avsat’ın Dr. Reşad el-Alimi ile gerçekleştirdiği röportajın tamamı:-Yemen krizine ilişkin çıkmaz çerçevesinde tarafların, bu aşamadaki rolü nedir? Meşruiyeti destekleyen Yemenli partiler, anayasal meşruiyetin ulusal boyutunu temsil ediyor. Körfez girişimi uyarınca Cumhurbaşkanı Mansur Hadi hususunda uzlaşı sağladılar ve onu, buna göre seçtiler. Sonuç olarak tarafların rolü, bir yandan parlamento bloklarında temsil edilen ulusal saygınlıklar, aynı zamanda devleti restore etmek, ülkenin güvenliğini, istikrarını ve barışını yeniden sağlamak amacıyla meşruiyet ve koalisyonu desteklemek üzere Yemen toplumu düzeyinde kuralları ve liderleri seferber etmek açısından çok önemlidir. Taraflar, fildişi kuleleri değildir, aksine Yemen’in tüm bölgelerinde popüler bir olgudur.-Ancak Yemenlilerin acılarına rağmen ‘Islah’ ve ‘Kongre’ partileri başta olmak üzere partiler hala bir tür siyasi çalışma ortaya koyuyor. Çeşitli platformlar aracılığıyla karşılıklı suçlamalar yöneltiyorlar. Bu durumu nasıl yorumlarsınız? Yemen’in siyasi tarihi boyunca çatışmalar, bazen meydan okuma ve şiddetlerle damgalanmıştır. Buna rağmen siyasi güçler, tüm Yemenlilerin vesayeti altında devleti ve kurumlarını korumaya isteklidir. ‘Islah’ ve ‘Kongre’, bu çatışmaların birçok aşamasında bir ittifak olarak hareket etti. Ama 2011 yılında meydana gelen sert bölünme, aralarındaki ilişki açısından olumsuz bir etkiye neden oldu. Ne yazık ki iki partinin bazı kuralları, hala bu aşamaya esirdir. Yüksek ulusal çıkarlar için bunların üstesinden gelememişlerdir.-Şarku’l Avsat ile geçen Nisan ayındaki görüşmenizde, Yemenli partilerin gerekli dersi aldığını söylemiştiniz. Partilerin kendileri arasındaki artan bölünme ve fark çerçevesinde hala bu duruma inanıyor musunuz? Evet, hala. Bugün Ulusal İttifak’taki partilerin, bunun ve aralarındaki çatışma halini terk etmenin öneminin farkında olduklarında inanıyorum. Çünkü devletin restorasyonu için birleşmek zorunda olduklarını biliyorlar. Partiler, esasen siyasi bir eylemdir. Ama devletin çöküşü sonrasında siyasi eylem zayıfladı. Bu eylem, silahların ve topların sesleriyle yer değiştirdi. Devletin çöküşü ve milislerin devleti kontrolü sebebiyle tüm Yemen halkının çektiği acılar, içeride ve dışarıda arttı. Burada Dr. Abdulkerim el-İryani’nin, ünlü “Meşruiyet, yerin köşesinde bu asa olsaydı, onun yanında dururdum” ifadesine değinebilirim. Çünkü meşruiyetin devrilmesi; kaos ve şiddetin egemenliği, terörist ve radikalizm yanlısı grupların ortaya çıkışı, yoksulluk, cehalet ve hastalıkların yayılması anlamına gelir.-Sizce Yemen partilerinin hem fikir ve Husi darbesine karşı tek saf olamamalarının ana sebebi ne? Bunu engelleyenler ne hedefliyor? Ulusal İttifak çerçevesinde 17 parti bulunuyor. Bu partilerin tamamı, devleti restore etmek, ülkenin güvenliğini, istikrarını ve barışı sağlamak amacıyla meşruiyete ve onu destekleyen koalisyona destek vermektedir. Ama bu ittifakta, yerel, bölgesel ve uluslararası açıdan çok uluslu bir hedef olarak bölgesel veya uluslararası amaçlara ulaşmak için bazı siyasi güçleri kutuplaştırma girişimi ile karşı karşıyayız. Fakat bununla birlikte parti liderlerinin farkındalığı, Yemen ve bölgeyi çevreleyen riskler hakkındaki farkındalıklarının derinliği, baskılara rağmen bu kutuplaşmaya direniyor.-Sizce Yemen siyasi elitleri, devletin çöküş tehlikesinin farkında mı? Ne yazık ki Yemenli bazı siyasi elitlerin, geçmiş anlaşmazlıklarını ve çatışmalarını unutmadığını düşünüyorum. Burada ulusal siyasi elitlerin bu tarihsel anlaşmazlıkların ve çatışmaların üstesinden gelme rolüne dikkat çekilebilir. Aynı zamanda tüm Yemenlileri bir araya getiren ortak paydalar çerçevesinde gelecek için bir birliktelik ve uyum vizyonu çizmek amacıyla kendi çıkarlarına bakılabilir. Şüphe yok ki siyasi parti ve güçlerin siyasi ittifakı, bu partiler arasındaki ortaklık hususunda üzerinde uzlaşı sağlanan girişimlerden biridir.-Son Aden krizinin nedenlerini ve Suudi Arabistan önderliğindeki Arap koalisyonunun faaliyetlerini nasıl takip etmektesiniz? Riyad Anlaşması’nın ve maddelerinin ardından neler yaşandı? Meşru hükümetin restore edilmemesinin, istikrarının sağlanamamasının, kurumlarının geçici başkent Aden’e geri dönmemesinin, kurtarılmış alanlarda güvenlik ve istikrarın önündeki ana engellerden birini oluşturduğuna inanıyorum. Ayrıca bu durum, hükümetin ve koalisyonun devleti restore etmek, güvenlik ve ekonomik rolünü güçlendirmek için sarf ettiği çabaları da doğrudan etkiledi.-Husilerle Stockholm Anlaşması’nın imzalanmasından bu yana 1 yıldan uzun bir süre geçti, ama çok az ilerleme kaydedildi. Özellikle de Hudeyde’deki halkın acıları devam ediyor. İsveç Anlaşmasının uygulanmasından önce yapılan istişarelere katılımın, olumlu olduğunu düşünüyor musun? Barış süreci, tüm Yemenlilerin yanı sıra meşruiyetin ve onu destekleyen koalisyonun da talebidir. Barış için birçok fırsat vardı. Kuveyt istişareleri, müzakerelerin en önemli aşamasıydı. Darbeciler, meşruiyeti destekleyen koalisyon sponsorluğunda hükümetin uzlaşısı sonrasında güvenlik ve askeri anlaşmasını imzalamayı reddetmeseydi, anlaşmaya yakındık. Stockholm Anlaşması ise güven artırıcı unsurlar ve BM temsilcisinin ‘çözümün bir parçası’ olarak nitelendirdiği durumları içeriyor. Bunlar, Sayın Martin Griffisths’in, takdir ettiğimiz anlaşmaya ulaşma arzusunu da yansıtıyor. Ama bu anlaşma, darbecilerin BM temsilcisini atlatmaya çalıştığı sert bir kayaya çarptı.-Bugün kurtarılmış alanlarda Suudi Arabistan önderliğindeki yeniden yapılanma ve kalkınma sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? Suudi Arabistan liderliğinin, yeniden yapılanma ve kalkınma sürecinden daha büyük bir eğilimi var. Riyad Anlaşması’nın imzalanmasından sonra Savunma Bakanı Yardımcısı Halid bin Selman ve danışmanlarla, gelişmeler ve Yemen- Suudi Arabistan ilişkileri hususunda toplantı düzenlendiğini gizlemiyorum. Bu görüşmede dikkatimi çeken şey, bu ilişkinin stratejik ortaklık aşamasına geçmesi gerektiğiydi. Yemen siyasi partilerinin liderleriyle toplantılar sırasında bunun tekrarladığını fark ettim. Bu durum, Suudi Arabistan liderliğinin, bugün Yemen’i yalnızca belirli bölgelerde değil, her yerde stratejik bir ortak olarak gördüğünü doğruluyor. Stratejik ortaklık; ekonomi, güvenlik, kalkınma ve diğer alanlara entegrasyon anlamına geliyor. Bu durum, bu vizyon aracılığıyla Yemen- Suudi Arabistan ilişkileri için umut verici bir geleceği müjdeliyor. Yemen, darbecilerin başlattığı savaş nedeniyle ekonomik, toplumsal ve politik bir felaketten mustarip. Kalkınma ve yeniden yapılanma için on milyarlarca insana ihtiyaç var. Bu anlayışla, Suudi Arabistan bu sürecin bir bağı ve destekçisi olacaktır. Yemen Yeniden Yapılanma ve Kalkınma Programı genel merkezini, Genel Müdür Büyükelçi Muhammed Al Cabir’in davetiyle ziyaret ettiğimizde, ülkemizin yaşadığı istisnai koşullara rağmen, tüm alanlarda uygulanan veya uygulanması planlanan iddialı programlara tanık olduk. Bu programlar, darbecilerin kontrolü altındaki alanlar da dahil, Yemen hükümetiyle koordineli olarak Yemen’in tüm bölgelerinde uygulanmaktadır.
مشاركة :