Doğu Akdeniz’deki doğalgaz ve petrol zenginlikleri, çıkarlara yönelik çatışma ve anlaşmazlıkların nedenlerine bir yenisini daha ekledi. Doğu Akdeniz, Lübnan ve İsrail arasındaki uzun yıllardır devam eden deniz sınırı ve petrol anlaşmazlığından Türkiye’nin Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile arasında yeni patlak veren anlaşmazlığa ve Doğu Akdeniz bölgesi ülkelerinden Mısır ile arasındaki üçüncü bir anlaşmazlığa kadar yeni bir gerginlik sahasına dönüştü. Mısır ve Türkiye’nin bir yandan nüfus artışı devam ederken endüstriyel alanda da ilerleme kaydettikleri göz önüne alındığında bu endüstrileri beslemek için yüksek enerjiye ihtiyaç duydukları da ortada. Türkiye, Rusya ve Hazar Denizi’ne kıyısı olan ülkelerin Avrupaya petrol ve doğalgaz ihraç edebilmelerini için önemli bir geçiş noktasıdır. Ancak kendi petrol rezervi olmayan Türkiye’nin gelişen ve büyüyen endüstrileri nedeniyle yıllık petrol ithalatını arttırması gerekiyor. Tam da bu noktada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Doğu Akdenizde petrol bulma fırsatı yakaladı. Türkiye’nin Libya’dan cepheye girişinin ana nedeni de budur. Türkiye’nin bu adımı, bölge ülkelerini siyasi ve askeri düzeylerde birlikte hareket etmek amacıyla merkezi Kahire olan Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nu (DAGF) kurmaya itti. DAGF’nda Doğu Akdeniz bölgesinde gaz üretimi, tüketimi ve geçiş ülkelerinden Mısır, Filistin, Ürdün, İsrail, Kıbrıs, Yunanistan ve İtalya yer alırken Türkiye siyasi ve stratejik hesaplamalar için dışarıda bırakıldı. DAGF’nda ekonomist Velid Haduri ve uluslararası ilişkiler uzmanı Dr. Tarık Fehminin katılımıyla Doğu Akdeniz’deki zenginlikler konusunda Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler arasındaki mücadelenin boyutlarına ilişkin bir sunum yapıldı. Çoğu petrol ve doğalgaz üreticisi olan ülkelerde petrol ve doğalgaz arama çalışmalarının nedenleri arasına ekonomik ve jeopolitik faktörler de dahil oldu. Jeopolitik anlaşmazlıklar, bazen uluslararası şirketler arasındaki rekabeti yoğunlaştırırken zaman zaman da kalkınmaya yönelik elverişli koşullar elde etmeye odaklanan büyük sanayi ülkeleri arasındaki mücadeleleri barındıracak ölçüde genişleyebiliyor. 20. yüzyıl boyunca devam eden bu anlaşmazlıklar, yakın zamanda Doğu Akdenizdeki doğalgaz rezervleri konusunda ortaya çıktı. Mısır’ın İskenderiye ve Port Said limanlarında doğalgaz bulunması, topraklarında petrol rezervlerinin azlığından şikâyetçi olan Doğu Akdeniz bölgesi ülkelerini (Filistin, İsrail, Kıbrıs, Lübnan, Suriye ve Türkiye) Akdenizdeki münhasır ekonomik bölgelerinde petrol ve doğalgaz arama çalışmalarına başlamak için harekete geçirdi.Arap-İsrail çatışması Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervleriyle ilgili ilk jeopolitik anlaşmazlık, Arap-İsrail çatışmasıydı. Anlaşmazlık, Filistin Otoritesi’nin 1999 yılında İngiliz enerji şirketi British Gas (BG) ve ortağı Atina merkezli Uluslararası Konsolide Müteahhitler Şirketi (CCC) ile Filistin Yatırım Fonu (PIF) aracılığıyla Gazze Marinası’nda doğalgaz arama ve sondaj çalışmaları başlatılması için 25 yıllığına bir anlaşma imzalamasının ardından patlak verdi. BG, 2000 yılında Gazze Marinası’nda yaklaşık 1.4 trilyon metreküp doğalgaz rezervi keşfetti. Ancak üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen İsrail’in karşı çıkması nedeniyle bu sahadaki çalışmalara hala başlanamadı. Hollanda menşeli dünyanın en büyük petrokimya şirketlerinden Royal Dutch Shell kısa süre önce Gazze Marinası sahasındaki çalışmaları da dahil olmak üzere BG’nin tüm varlıklarını satın aldı. Shell, Gazze Marinası’ndaki doğalgaz sahasında çalışmama kararı alarak buradaki hissesini satışa çıkardı. Şimdi CCC ve PIF kendileriyle birlikte sahada çalışacak bir petrol şirketi bulmak ve doğalgaz zenginliğini kullanabilmek için uygun yollar bulmaya çalışıyor. Bununla birlikte Filistin Otoritesi’nin yönetimindeki Batı Şeria akaryakıt ihtiyacını yalnızca kendi belirlediği fiyatlarla ve kotalı miktarlarıyla tekelinde bulunduran İsrail’den temin edebiliyor. Aynı durum, Gazze Şeridi için de geçerli. İsrailin Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ne yönelik akaryakıt tedarikini kesmesi Doğu Akdeniz’deki ilk petrol anlaşmazlığı oldu. Doğu Akdeniz’de petrol ve doğalgaz arama çalışmaları öncesinde deniz sınırlarının çizilmemesi İkinci anlaşmazlık, doğalgaz ve petrol bulunan alanların birbirine yakın olması nedeniyle arama çalışmalarına başlamadan önce komşu ülkeler arasındaki Münhasır Ekonomik Bölgelerin (MEB) deniz sınırlarının çizilmemesi sorunuyla ortaya çıktı. Lübnan, 2007 yılında GKRY ile münhasır ekonomik bölge anlaşması imzaladı. Ancak Lübnan bu anlaşmayı nihai bir anlaşma olarak kabul etmediğini de ekledi. GKRY, Lübnan ve İsrail arasında münhasır ekonomik bölgenin güney noktasının belirlenmesi için üçlü bir toplantı yapılması gerekiyordu. Ancak Lübnan o dönem İsrail ile savaştığı için böyle bir toplantı yapılamadı. Kuzey noktası için ise Suriye önce Lübnan ile deniz sınırının belirlenmesiyle ilgili müzakereleri, ardından da Lübnan, Suriye ve Kıbrıs Adası arasındaki kuzey noktasını tanımayı reddetti. Lübnan, GKRY ile ortak bir çizgi çizmeye devam etmek için güney ve kuzey noktalarından bazı feragatlerde bulunmak zorunda kaldı. GKRY ile Lübnan arasındaki deniz sınırı anlaşması, iki tarafın da bir birine danışmadan üçüncü bir tarafla herhangi bir deniz anlaşması yapmalarını engelliyordu. Bu çözüm, Lübnan için GKRY ile ortak bir çizgi çizmek için kullanılabileceği tek seçenekti. Ancak GKRY daha sonra, Lübnan’a danışmadan İsrail ile iki taraflı bir anlaşma yaparak, münhasır ekonomik bölgesinin sınırlarını İsrail’le sınırlandırıldığını duyurdu. Bu da İsrailin elini Lübnan’ın güney sularındaki önemli ve petrol bulunması olası olan alanlara uzatmasına yardım etti. ABD, anlaşmazlığı çözmek için arabuluculuk yapmaya çalıştı. Ancak Lübnan’ın, ABD’li arabulucunun talep ettiği siyasi koşulları reddetmesi, müzakerelerin durmasına ve arabuluculuk girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasına neden oldu. Bununla birlikte İsrail ile Lübnan arasındaki tartışmalı bölgelerin birkaç kilometre kuzeyinde doğalgaz arama faaliyetleri yapan şirketler bulunuyor ve İsrailin elinin Lübnan’ın güney sularının önemli bir kısmına yetişmesi sorununun yakında Güney Lübnanda faaliyet gösteren bu şirketler için zorluklar yaratması bekleniyor.Türkiye-Mısır anlaşmazlığı Doğu Akdeniz’de son dönemde ortaya çıkan üçüncü anlaşmazlık, nüfuslarındaki artışa paralel olarak endüstriyel ilerlemeler kaydeden ve bu endüstrileri beslemek için yüksek enerji rezervine ihtiyaç duyan bölgenin iki büyük ülkesi Türkiye ve Mısır arasında patlak verdi. Türkiye, Rusya ve Hazar Denizi’ne kıyısı olan ülkelerin Avrupaya petrol ve doğalgaz ihraç edebilmelerini sağlayan önemli bir geçiş noktasıdır. Ancak bununla birlikte kendi petrol ve doğalgaz rezervi olmayan Türkiye’nin gelişen ve büyüyen endüstrileri nedeniyle yıllık petrol ithalatını arttırması gerekiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘komşu bölgelere doğru genişleme ve İslamcı hareketleri destekleme’ şeklinde iki hedefli bir politika benimserken Doğu Akdeniz’de petrol arama fırsatı yakaladı. Türkiye, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) Ceyhan Limanı üzerinden İsrailin Aşkelon Limanı’na günde yüz binlerce varil petrol ihraç etmesine izin veriyor. Diğer yandan Mısır’ın artan yıllık petrol tüketimini karşılamak için sürekli olarak yeni petrol ve doğalgaz sahaları araması gerekiyordu. Bu konuda yapılan çalışmalar çerçevesinde İtalyan enerji şirketi Eni, 2015 yılında Mısır açıklarında Akdeniz’in en büyük doğalgaz rezervi olduğu söylenen Zohr sahasını keşfetti. İçeride artan tüketim ve elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 85inin doğalgaza bağımlı olmasının yanı sıra uluslararası doğalgaz boru hatlarından ve sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) istasyonlarından daha iyi şekilde yaralanma girişimi Mısırı arama çalışmalarını yoğunlaştırmaya itti. Mısır’ın arama çalışmalarını yoğunlaştırmak istediği alanlar arasında, Türkiye ile Libya arasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’ndan etkilenecek olan Libya kara suları yakınlarındaki Batı Akdeniz bölgeleri de bulunuyor. Her ne kadar Mısır, doğalgaz ve petrol rezervleri konusunda Türkiye’den daha iyi bir konumda olsa da asıl sorunu petrol üretiminin iç tüketim karşısında yetersiz kalması. Doğalgaza ise elektrik üretiminin yüzde 85’i için bağımlı ve her geçen yıl tüketimin artmasıyla bu bağımlılık da artıyor. Bu da Mısır’ı iç tüketimi karşılayabilmek amacıyla yeni doğalgaz sahaları arama çalışmalarını yoğunlaşmaya itiyor.Türkiye ve GKRY Ankara, nüfuzunu artırmak için Doğu Akdenizdeki doğalgaz aramalarına hızlı bir giriş yaptı. Attığı ilk adım, GKRY’nin doğalgaz arama çalışmalarını baskı altına almak oldu. Ankara, GKRY’nin doğalgaz araması yaptığı bölgelerin Türk kara sularına ait olduğunu iddia etti. Ancak Avrupa Birliği (AB) üyesi GKRY, Türkiye’nin ikazlarına rağmen arama çalışmalarını sürdürdü. Ankara, İtalyan Eni Şirketi’nin Türkiye’deki çalışmalarını askıya alabileceğini söyledi. Fakat AB, Eni ile buna karşı çıktı. Daha sonra Türkiye, Mısır ile GKRY arasında yapılan deniz sınırları yetki anlaşmalarına itiraz etti. Mısır Dışişleri Bakanlığı ise Türkiyenin GKRY-Mısır deniz sınırları yetki anlaşmasına müdahale etmesi durumunda güçlü bir cevap verileceğini açıkladı. Mısır, Ocak 2019un ortalarında Kahire’de Doğu Akdeniz bölgesinde doğalgaz üretimi, tüketimi ve geçiş ülkelerini (Mısır, Filistin, Ürdün, İsrail, Kıbrıs, Yunanistan ve İtalya) bir araya getiren DAGF’unu kurdu. ABD de Türkiye ile Rusyanın davet edilmediği DAGF’na destek verdi. DAGF’nda şuan uygulanmakta olan iki projenin desteklendiği belirtildi. Bunlardan biri Mısır, GKRY ve İsrail’in Mısır’ın LNG istasyonlarından ortak LNG ihracatı projesidir. Bu ortak proje, GKRY ve İsrailde bulunan doğalgaz rezervinin hala az olması ve ihracat için yeterli ekonomik karşılığı bulunmaması nedeniyle Mısır’daki LNG istasyonunun üç ülkenin de çıkarına çalışmasını amaçlıyor. Ortak LNG ihracatı ile Avrupa pazarı gibi büyük bir pazarın ihtiyacının ,karşılanabilmesi hedefleniyor. DAGF ayrıca Hayfa’dan, GKRY, Yunanistan ve hatta İtalyaya denizin içinden uzanan doğalgaz boru hattı inşası projesini büyük bir memnuniyetle karşıladı. Bu proje sayesinde GKRY’inde işlenen İsrail doğalgazı ayrı bir projede birleştirilecek ve Avrupa pazarına ihraç edilecek. Avrupa da, yaklaşık 7 milyar dolara mal olacak projeyi desteklediğini açıkladı. İlgili ülkelerin liderleri, proje ile ilgili anlaşmayı geçtiğimiz aylarda imzaladılar. Ancak henüz herhangi bir Avrupalı şirketle doğalgaz alım-satımı konusunda bir sözleşmenin imzalanmamış olması büyük bir boşluk yaratıyor. Bu milyarlarca dolara mal olan LNG tesisleri veya ihracat boruları inşa edilmeden önce bir şirketle alım-satım sözleşmesinin imzalandığı genel işleyiş çerçevesinde oldukça şaşırtıcı bir durum. Türkiyenin dışarıda bırakıldığı DAGF’nun Doğu Akdeniz’deki doğalgaz ihracatı ve Mısırın Doğu Akdeniz’deki doğalgaz endüstrisi için merkezi bir rol oynaması amacıyla bir yol haritası hazırladığı ortada. Mısırın bu öncü rolü almasının ana nedeni ise kara sularında büyük miktarlarda doğalgaz rezervlerinin bulunmuş olmasıdır. Türkiye ise bu projelere, komşu ülkelerin ‘kara sularındaki’ doğalgaz arama çalışmaları üzerindeki baskısını artırarak yanıt verdi. Ardından Libya ile Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’nı imzaladıklarını duyurdu. Söz konusu deniz yetki alanı, Yunanistanın Girit Adası sahili yakınlarından geçiyor ve şu anda komşu sularda petrol arama çalışmalarını sürdüren Mısır’ın deniz sınırından çok da uzak olmayan Libyanın batısında sona eriyor. Yunanistan, Türkiye ile Libya arasında imzalanan muhtırayı kınarken Mısır’dan da aynı tepki geldi. Bununla birlikte Bingazi’deki Libyanın doğusunu yöneten Tobruk Temsilciler Meclisi (TM), Trablustaki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanı Fayiz es-Serrac’ın uluslararası bir anlaşmayı imzalama yetkisi olmadığı gerekçesiyle Ankara ile UMH arasında imzalanan anlaşmalara karşı çıktı. Ayrıca TM Başkanı, yine Ankara ile UMH arasında imzalanan ve Türkiyenin Libyaya askeri danışman gönderebilmesini sağlayan Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakatı Muhtırası’nı ülkedeki ciddi güvenlik durumu nedeniyle reddetti. Öte yandan Mısır, Türkiyenin Libyadaki askeri varlığının ulusal güvenliği için bir tehdit oluşturduğunu söyledi. Bu da Mısır ve Türkiye arasında gelecekte olası çatışmaların yaşanabileceğinin göz ardı edilmemesi gerektiğini gösteriyor.İsrail petrol ve doğalgaz ihraç etmeyi planlıyor Doğalgaz arama çalışmalarının başlamasından bu yana İsrail önce içerideki doğalgaz rezervlerini kullanmaya ardındansa doğalgaz ihraç etmeye başladı. Doğalgaz rezervlerinin yüzde 60ını iç pazar için yüzde 40ını ise ihracat için ayırmaya karar verdi. Ayrıca İsrail elektrik santralleri için de yoğun olarak doğalgaz kullanımına yöneldi. Ancak İsrail, doğalgaz ihracatını Asya pazarından ziyade daha büyük bir talep olan Avrupa pazarına yönlendirmeyi istiyor. Tamar ve Levitan sahalarındaki keşiflerden sonra ilk yıllarda gözlerini Avrupaya doğalgaz ihracatına çeviren İsrail, iki sahanın yaklaşık 20 milyar doları bulan yüksek maliyeti nedeniyle dikkatini barış anlaşmaları imzaladığı komşu Arap ülkelerine yöneltti. Bu durum Arap ülkelerine doğalgaz ihraç edilecek boru hatlarının kısa mesafeli oluşunun maliyeti düşüreceği için üretici şirketlerin ilgisini daha çok çekti. Bu nedenle İsrail, ABDnin de desteğiyle Ürdün ve Mısır’a doğalgaz ihraç etme projelerine yöneldi. Bununla birlikte Gazze Marinası’ndaki doğalgazın ihraç edilmesiyle ilgili görüşmeler devam ediyor, ancak görüşmelerin sonuçlarıyla ilgili konuşmak için daha çok erken.* Enerji konularında uzman olan Iraklı yazar
مشاركة :