Jacqueline Mubarak Eski Başbakan Refik Hariri’nin yanında uzun yıllar boyunca medya danışmanı olarak görev yapan Nihad Meşnuk, siyasetteki yolunu çizerken, özellikle de oğlu Saad Hariri’nin bu pozisyonu teslim alması sonrasında, siyasi sahnede kalıcı bir yer bulmak için bir süre sonra kendisine bazı sınırlar belirledi. Meşnuk, başkentte Sünni koltuğu temsil ederek İçişleri Bakanlığı yaptı. Aynı ev içerisinden gelen ve Hariri’yi üçüncü başkanlık koltuğunu kalabalıklaştırmakla suçlama noktasına kadar ulaşan eleştiriler sonucunda da Meşnuk, Müstakbel Hareket içerisinde bazı hassas pozisyonların oluşmasına yol açtı.Dolar savaşı Independent Arabia’ya konuşan Meşnuk, Hariri’nin, iç çözüm başarısızlığının bir kurbanı olmadığını, aksine bunun bir ortağı olduğunu ve savunma stratejisinin de Lübnan’ı tek başına kurtarabileceğini ifade etti. Meşnuk, kendi ifadesiyle ‘dolar savaşının’ bölgesel düzeyde başarılı olduğunu söylerken, yeşil paranın hedef alınamadığını ve yerle bir edilemediğini belirtti. Bununla uğraşmanın İran’da, Suriye’de, Lübnan’da ve Yemen’de herhangi bir sonuç ortaya koymadığını ve koymayacağını vurgulayan Nihad Meşnuk, Irak da dahil, buraların zengin birer ülke olduğunu, ama halklarının bu zenginlikten yarar sağlayamadığını ifade etti. ABD Başkanı Donald Trump’ın politikası ve aceleciliği hakkındaki söylentilere rağmen Meşnuk, bu politikanın bir sonuç vereceğini söyledi. Eski bakan, “Biraz geriye gidelim. Ayetullah Ali Hamaney’in İran’ın mevcut ABD yönetimiyle müzakere etmeyeceği sözlerini hatırlayalım. Üç gün önce İran Dışişleri Bakanı, müzakereleri sürdürmeyi önerdi ve bugünden 6 ay sonra da ‘dolar savaşı’, yaptırımların etkisi altında müzakereler gerçekleşene kadar zarar, iflas, sivil ve sosyal kaosa yol açacak” dedi. Başka bir çözümün varlığına inanmadığını söyleyen Meşnuk, “İran’da yoksulluk sınırının altında 9 milyon aile var ve ayda 9 milyon gıda kotasıyla yaşıyorlar. Bugün bu kota, 25 dolarlık bir fiyatla 12 milyona yükseldi. Yani, 4 kişilik bir aileyi baza alırsak, yaklaşık 50 milyon İranlı, yoksulluk sınırının altında yaşıyor” ifadelerini kullandı.İran’daki koşullar Nihad Meşnuk, “Suriye’deki koşullar da bundan daha iyi değil. Devam eden savaş, doların fiyatını yükselterek ülkenin iflas etmesini amaçlıyor. İran’ın Suriye’den çıkışının başlangıcı gerçekleşti. Şimdi durum, ABD’liler ve Ruslar arasında sınırlı. İçerideki müzakerelerde üçüncü bir taraf yok. Arazi talep eden Türkiye bile, bu talebin yalnızca onda birini aldı, Ruslar tarafından zor şartlar empoze edildi” dedi. Şarkul Avsatın Independent Arabiadan aktardığı röportajda Meşnuk, “Lübnan’da ise çöküşe ulaşıldı. Irak, savaş için bir arena oldu, çünkü ABD, özgürleştirdiklerini ifade ettikleri bu ülkeden vazgeçmeyecek. Irak’ın İran ile sınır olması, nüfuz mücadelesini devam ettirecek. ABD başkanlığı, Kasım Süleymani’yi öldürdüklerini büyük bir sevinçle ilan ettiğinde durum, bu politikanın sınıra ulaştığını gösterdi. Hiç kimse, savaşın finansman olmadan gerçekleştiğini söylemiyor. Para ise pratikte mevcut değil. Devrim Muhafızları, ABD medyasının ortaya koydukları uyarınca, Irak’taki Nuri el-Maliki hükümetince finanse ediliyor. Fakat bugün Irak bile, artık eskisi gibi finans sağlayamıyor. Kaynakların çoğu, 9,5 milyon çalışanın mevcut olduğu kamu sektörüne gidiyor” değerlendirmesinde bulundu. Peki Lübnan’da da Suriye’de olduğu gibi bir Rus rolü var mı? Söz konusu soruya yanıt veren Meşnuk, “Lübnan böyle bir role hazır değil. Rusların Lübnan’dan Akdeniz’e bir petrol üssü kurarak iyi bir ilerleme kaydettiği biliniyor. Eğer bu özellikler bugün, Lübnan’ın kuzeyindeki Trablusşam’daki petrol tanklarıyla başlamışsa, işlerin daha ileri gidebileceğini sanmıyorum” dedi.Savunma stratejisi Eski İçişleri Bakanı, iyimser bir dille, Lübnan’ın, Cumhurbaşkanının iki yıldır birçok defa bahsettiği savunma stratejisinden başka bir kurtuluşu olmadığını söyledi. Yeni hükümetinin bakanlar beyanının da bu meseleye odaklanması gerektiğini belirten Nihad Meşnuk, “Bunları, yıllardır söylüyorum. Bundan başkası işe yaramayacak” dedi. Savunma stratejisi, Hizbullah’ın silahlarının ülkenin kararı dahiline araştırılmasını amaçlıyor.Hizbullah rolü düzeyindeki yaptırımlar Kendisine, stratejinin ne kastettiğini ve Hizbullah’ın bugün Lübnan’a elini tamamen uzatıp uzatmadığını sorduğumuzda Nihad Meşnuk bu görüşü reddederek, “Ülkedeki siyasi karar 2010’dan beri Hizbullahın elinde” dedi. Meşnuk, bugün de hiçbir şeyin değişmediğini ve bu kararın hala onun elinde olduğunu söylerken, “İki hükümette yer aldım. Hizbullah’ın dış politikası hakkında hiçbir zaman ciddi bir tartışma olmadı. Lübnan Kuvvetleri Partisi ve ben tarafından birkaç hususa yönelik verilen tepkiler dışında, hiçbir taraf karşı değildi. Bir anlaşmazlık hakkında konuşmak da bir teoriden başka bir şey değil. Ancak sokakları güvenlik açısından geren Sünni-Şii krizi hakkındaki ifadeler, Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri ile bu günlerde düzenli olarak yaptığımız toplantılarda ele alınıyor. Bugünlerde sokaklara çıkanlar, müdahaleci olmak ya da mezhep çatışmasına yol açmakla suçlananlar; yoksulluk ve ekonomik koşullarından bıkan insanlardır. Ben, halk hareketinin başarılı olduğuna inanıyorum. Çünkü şu ana kadar halk eylemlerinde tanık olduklarımız karşısında, tüm siyasi başlıklar bu hareketten uzak tutuldu. Hareketin, mezheplerle, Hizbullah politikasıyla ve diğer bölgesel çatışmalarla bir ilgisi bulunmuyor. Hizbullah’ın Lübnan içerisindeki varlığı çerçevesinde çatışma bağlantıları oldukça sınırlı olduğu için Lübnan daha önce farklı bir süreç yaşamıştı. İsrail ile çatışma, iç görüş birliğine sahip 1701 sayılı Güvenlik Konseyi kararıyla yönetilmişti. Ama 2012 yılı sonrasında Hizbullah, Suriye, Irak, Yemen, Bulgaristan ve Venezuela’dan ayrıldı. Nereye gittiğini ise bilmiyorum. Rolü farklılaştı. Yaptırımlar ise rolü düzeyinde oldu” değerlendirmesinde bulundu.Kendini tutma Lübnan meselelerini daha derinden ele alan Nihad Meşnuk, “Lübnan’ın pratik olarak seçenekleri yok. Koşulların aynı kalacağı inancı ve ABD- İran çatışmasının bitmesi beklentisi, son derece basit bir teoridir. Bir savunma stratejisi olmadan, ciddi bir siyasi çözüm de olamaz. Mevcut hükümet, Lübnan’ı ekonomik, finansal, bankacılık ve askeri konumlardan uzaklaştırmaya karar vermelidir. Savunma stratejisi ve Hizbullah’ın bölgedeki dış rolünden vazgeçmesi dışında ciddi bir çözüm yoktur. Lübnan’daki yasadışı silahlar tartışılmalıdır” dedi. Peki bugün hükümetteki mevcut güçler, bu rolü oynayabilir mi? Söz konusu soruyu yanıtlayan Meşnuk, “Zorunlu mu değil mi? Bana göre zorunlu. İçeride alınması gereken sert reformlar var. Ama başka ciddi seçeneklere sahip değiller” ifadelerini kullandı. Nihad Meşnuk, Hizbullah’ın, silahları hakkındaki tartışmalara hazır olmadığı sorusuna ise, “Bilmiyorum” şeklinde yanıt verdi. Meşnuk, benimsediği sakinlik diline rağmen, Genel Sekreter’in halka açık konuşmasında, normalliğe dönüş için stratejik temeller ortaya koyma eğilimi görülmedi. Pratik açıdan partisini, iç zorluklardan uzak tutuyor ve sorumluluğu başkasına yüklüyor. Ama dış zorluklar hususunda, art arda gelen hükümetlerin eksiklikleri vardı ve Hizbullah’ın silahları bölgesel olarak yayıldı” açıklamasında bulundu.Avn dönemindeki son hükümet Meşnuk, Cumhurbaşkanı Avn’ın dönemindeki son hükümetin kullanabileceği seçenekleri de değerlendirirken, “Ya başarılı olur ya da amaç, parlamento seçimlerini değil, Cumhurbaşkanlığı devirmeye yönelir. Artık başka seçenekler ya da devrimciler yok. Sonuç olarak bu hükümet, kendi kaderini değil, dönemin kaderini ortaya koyacaktır. Kendisinin kaybedecek siyasi bir varlığı yok, ama dönemin kaybedecek bir varlığı var” dedi. Sokaklardaki halk tırmanışı ne olacak? Cumhurbaşkanlığını devirmeyi kim talep ediyor? Söz konusu soruyu yanıtlayan Nihad Meşnuk, “Sokaklarda tırmanış artacak, çünkü sorunlar çoğalacak. Hükümet üzerinde bahis oynamak, başarıya ulaşacak mı ulaşmayacak mı? Bugün ona bir şans verip vermeme seçeneği masada değil. İnsanların ihtiyaçları daha önemli ve acil. Hükümete neden bir şans verimesin? Önemli olan soru şu; başarı sağlanacak mı?” ifadelerini kullandı.Yüzyılın Anlaşması Trump’ın barış planına ve etkisine de değinen Nihad Meşnuk, ‘şamar’ olarak nitelediği bu durumun bölgeyi etkileyeceğine dikkati çekti. Meşnuk, “Filistinliler, bunu kabul etmeyecekler. ABD’liler, İranlılar ve müttefikleri ile yaşanan büyük çatışma ortasında, belki de en kötü bir zamanda İsrail’e barış sunarak büyük bir stratejik hata yapıyorlar. Aynı şekilde bu plan, adil bir plan da değil. Bu durum, bölgenin, Lübnan üzerinde de kaçınılmaz olarak etkisi olacak yeni bir çatışmaya gireceği anlamına geliyor. Bu gelişme ise hükümet ve muhalif güçlerin, gelecek aşamayla nasıl baş edileceğine dair bir farkındalık sağlamasını gerektiriyor” açıklamasında bulundu.Basil Eski İçişleri Bakanı, Lübnan meselelerine geri dönerken, “Cumhuırbaşkanlığı krizini çözmek için çalışanlardan biriyim. Ama iki yıl boyunca yaşadığımız boşluğun, rejim açısından siyasi rekabet içinde olduğumuz bir başbakan seçmekten çok daha tehlikeli olduğuna inanıyorum. Çünkü Lübnan, hasımlarla mücadele etme yeteneğine sahiptir. Ancak daha önceki yıllarda olduğu gibi çözüm idaresi, işleri buraya kadar getirdi” dedi. Peki neden? Meşnuk yaptığı açıklamada, “Birkaç neden var. İlk olarak, Cumhurbaşkanının tabiatı. Lübnan, yalnızca uzlaşıyla yönetilir. Bir başka tarafta değil, cumhurbaşkanlığında uzlaşıya dayalı bir ilke olmalı. Bu meseleyi, Cumhurbaşkanı ile ele aldım. Deneyimler, böyle bir ilkenin mevcut olmadığını gösterdi. Çünkü cumhurbaşkanı bir hakem değil, sorunları kötüleştiren bir taraftı. İkinci mesele, tüm eski Hristiyan liderleri taklit etmeye çalışan eski Bakan Cibran Basil ile ilgili. Ne tabiatı ne de yapısı hiçbirinin meşruiyetine sahip değil. ‘Arabizmin soylu çocuğu’ Camille Chamoun’a benzemiyor. Suriye ordusuna karşı silah taşıyan Beşir Cemayel’e benzemiyor. O, meşruydu ve Hristiyanlık inancına sahipti” ifadelerini kullandı. Nihad Meşnuk, “Basil, Özgür Yurtsever’de bile meşru değil, çünkü seçimle değil, tayinle geldi. Kendisi, taklit etmeye çalıştığı kişilerin meşruiyetini kullanarak, meşruiyetsizce hareket ediyor” dedi.Hariri bir ortaktır, kurban değil Eski İçişleri Bakanı Meşnuk, çözümün diğer bir tarafı olan eski Başbakan Saad Hariri’ye de değinirken, Hariri’nin çözüm yönetiminin bir kurbanı olmadığını, aksine bir ortağı olduğunu ve yönetim adına bir sorumluluk aldığını vurguladı. Meşnuk ayrıca, Hariri ile yaşanan anlaşmazlığın kişisel olmadığına da dikkati çekti. Peki bu durum, onun taviz verdiği anlamına mı geliyor? Nihad Meşnuk, söz konusu soruyu “Taviz verildiğini söylemiyorum. Aksine gittikçe daha fazlasının istenmesine yol açan, yanlış çözüm yönetimi kelimesini kullanıyorum” ifadesiyle yanıtladı. Eski bakan, “İstifa kararı, bir adımdı. Geç olsa da çözümün kınanmasıydı. Yanlışı alenen kabul etmek, bir erdemdir. Yeni bir ufka doğru yol almamız gerekiyor. Ve bunu hiçbir şey olmamış gibi ve mevcut sorunlar ortadan kalkmış hiç yapmamalıyız” dedi. Aynı şekilde Meşnuk, Hariri ile ilişkisini de ‘kuru bir ilişki’ olarak tanımlarken, “Ben uyumsuz değilim. Refik Hariri’nin destekçilerinden biriyim. Bu bir rütbe değil. Ben, kendimle uyumluyum çünkü kurtuldum. Eğer Saad Hariri, benimsediği politikayı yıllar önce benimseseydi, başbakanın sorumlu olduğu ilke ve kurallara sahip olacaktı” ifadelerini kullandı. Hariri’nin, Hasan Diyab hükümetinin Sünni kimliğinden sıyrılmasını, bir fırsat olarak görüp görmediği ve Hariri’yi muhalif olarak değerlendirip değerlendirmediği sorusuna da yanıt veren Meşnuk, “Yeni hükümete bir şans vereceğini söyledi. Bu oylamada değil, bütçeyi tartışma oturumunda ortaya koyuldu” dedi. Nihad Meşnuk, temel olarak hükümetin güven sağlamayı başardıktan sonra Sünni kapıların da kendisine açık olacağını belirtirken, Arap ülkelerine yönelik turu hakkında da “Katar ve Kuveyt hakkında konuşulup konuşmadığını bilmiyorum. Fakat herhangi bir Körfez ülkesi Lübnan’a yardım etmek istese bile bu durum, ABD onayı olmadan gerçekleşmeyecek. Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) Başbakan Hariri ile olanları hatırlayalım” ifadelerini kullandı. Savunma stratejisini ele alma hususunda Lübnan’ın karşısında direniş kazanmak için bir zaman sınırı var mı? Söz konusu soruya yanıt veren Meşnuk, “Halkın güven kaybı yaşaması sonrasında bedel ödeyeceklerin Lübnanlılar olduğuna inanıyorum. Güven yokluğunda da durum daha fazla zorlaşacaktır. Devrimin başardığı şey, bu hükümetin ve olası herhangi bir hükümetin önüne engeller koyması ve performansa ya da eski politikalara geri dönüşü sağlamamasıdır. Bakanların hepsi, Cibran Basil’in yoluna karşı direniyor. Karşısında güçlü bir muhalefet bulacak. Hareket, insanların kararı uyarınca barışçıl olmayı sürdürse de bana göre, tüm suçlamalarıma rağmen, Lübnan’ın bir asırdan fazla bir süredir tanık olduğu en onurlu ve tarafsız intifadalardan biri. Çünkü mezhepsel bir doğaya sahip değil ve aksine, seçkin bir vatanseverlik mevcuttur” dedi.
مشاركة :