Yüzyılın Anlaşması bir Filistin gettosudur

  • 2/1/2020
  • 00:00
  • 3
  • 0
  • 0
news-picture

2 Kasım 1917’de Lionel Walter Rothschild, İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour’dan şu mektubu aldı: “Majesteleri hükümeti adına kabineye sunulan ve kabul edilen Yahudi Siyonist isteklerini sempati ile karşılayan müteakip deklarasyonu iletmekten memnuniyet duyarım. Majesteleri hükümeti, Filistin’de Yahudi halkı için bir milli yurt kurulmasını uygun karşılamaktadır ve bu hedefin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak için elinden geleni yapacaktır.” Çatışmalar, savaşlar, kan, uluslararası kararlar, yazıldığı mürekkep kadar bile değeri olmayan sahte anlaşmalarla – sonuncusu 1993 yılında imzalanan Oslo Anlaşması’dır- geçen 103 yıldan sonra, 28 Ocak Salı günü ABD Başkanı Donald Trump yanında Binyamin Netanyahu ile medyanın karşısına geçti.  Tıpkı Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın dediği gibi ‘Yüzyılın Anlaşması’ adını verdiği plan ile Balfour Deklarasyonu’nu tamamladı. Bu anlaşma, Filistin’i haritadan silip yerine İsrail’i tesis etmeye çalışan İngilizlerin Siyonistlere verdiği tapu kağıdına atılmış bir imza ve mühürden ibarettir. Ancak kendisi aynı zamanda, modern tarihteki en köklü meselede yeni ve uzun bir çatışma döneminin başlangıcıdır. Trump’ın planı işte bu Filistin meselesini, hem coğrafyadan hem de tarihten silmek istemektedir. Filistin’i; İsrail işgalinin 1982 yılında Güney Lübnan’da inşa ettiği ‘Ensar Toplama Kampı’ gibi bir kampa dönüştürerek, ‘Filistin devleti’ başlığı altında bir getto haline getirmeyi amaçlamaktadır. Siyonistlerden oluşan bir kalabalığın alkışları ortasında ve herhangi bir Filistinli yetkilinin yokluğunda Trump ve Netanyahu sırayla söz konusu anlaşma hakkında konuştu. Trump yönetiminin Ortadoğu’daki asırlık çatışmayı tamamen sona erdirecek Yüzyılın Anlaşması’nı hazırladığından sürekli bir şekilde bahsedilen iki yıldan fazla bir süre sonra, asrın tokadı geldi. Bu tokat yalnızca Filistin halkı ve meselesine yöneltilmedi. Aynı zamanda, 1967 sınırları içinde başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletini tanıyan uluslararası hukuk kararları temelinde bir Filistin devleti kurulmasına yönelik ABD ve uluslararası diplomasi tarihine de yöneltildi. Yüzyılın anlaşmasının deklarasyonu üç dönüm noktası üzerinden gerçekleşti. Yeniden başkan seçilmek için seçim kampanyasını başlatan ve karmaşık iç sorunlardan muzdarip olan Trump elbette bu anlaşma ile Siyonist lobilerin desteğini almak istiyor. Zira bilindiği gibi bu lobiler seçimlerde oldukça etkililer. Netanyahu’nun ise hükümeti kurmakta başarısız olduğu için kendisine yöneltilen yolsuzluk suçlamaları ile üçüncü kez seçimlere gitmesi gerekiyor. Dolayısıyla, Filistin devletini Abu Dis’ten Gazze’ye kuşatılmış bir gettodan ibaret kılacak bu anlaşma sayesinde kendisini İsrail işgal tarihinin seçkin bir lideri olarak sunabilir. Üçüncü dönüm noktası, talihsiz Filistin bölünmesine ek olarak Arap çöküşü ve bölünmüşlüğü (özellikle direniş ve mukavemet sloganını benimseyen ülkeler arasında) ile somutlaşan trajik durumdur. Bilindiği gibi bu bölünmüşlüğün mühendisliğini, Filistin ve Kudüs’ü kurtarma sloganlarını benimseyen ama Arap pozisyonunu zayıflatmak için çalışmaya devam eden İran’ın müdahaleleri yapmıştır. İstikrarı sarsan müdaheleleri ile bu bölünmüşlüğe katkıda bulunmuştır. ABD yönetiminin, Yüzyılın Anlaşması’nı hazırlamaya başladığını açıklamasından itibaren, kendisinin aslında Filistin devletini coğrafya ve tarihten silme çabası olduğu açıktı. Çünkü Siyonist psikolojiye göre, Filistin devletinden bahsetmek bile, Yahudilerin İsrail tarihi ve vaadedilen toprakların meşruiyeti konusunda kendilerinden şüphe duyması demektir.  Bu nedenle Yüzyılın Anlaşması’nı hazırlayan mutfak üç Siyonist aşçı tarafından yönetiliyordu. Jared Kushner kim? Trump’ın anlaşmayı hazırlamakla görevlendirdiği aşırı bir Siyonist. Jason Greenblatt kim? Katışıksız bir Siyonist, Trump’ın Filistin-İsrail Barış Süreci Özel Temsilcisi’ydi. Filistin Devlet Başkanı, Filistinli kurbanların çocuklarına yapılan yardımları kesmesi çağrısında bulunduğu için onunla görüşmeyi reddediyor. Jason Greenblatt da talebinin reddedilmesi üzerine ABD’nin Filistin Kurtuluş Örgütü’ne yaptığı yardımları durdurdu. Yüzyılın Anlaşması mutfağında oldukça aktif bir rol oynadı. Peki, David Friedman kim? ABD’nin İsrail büyükelçisi olarak atanan bir Siyonist yerleşimcidir. Söz konusu anlaşmada aktif bir rol oynayan ve Trump’ın 80 sayfada ayrıntılı bir biçimde hazırlanmış olmasıyla övündüğü anlaşmanın hükümlerini belirleyen kişidir. Bu hükümlerden her biri aslında Filistin davasının tabutuna çakılan bir çivi gibidir. Bir Filistin gettosu ile karşı karşıya olduğumuzu söylemek yeterli değildir. Çünkü anlaşma, birbiri ile bağlantılı iki hususta yapmış olduğu çağrı ile fiili olarak Filistin’i coğrafi ve tarihi açıdan silme girişimi olduğunu kanıtladı. Anlaşma; Filistinli mültecilerin geri dönme hakkını iptal etme, bulundukları ülkelerde yerleşmelerini veya başka ülkelere taşınmalarını ya da Abu Dis’teki gettoya dönme çağrısında bulundu. Bunun hemen ardından, İsrail devletinin anayasal ve hukuki açıdan bir Yahudi devleti olarak tanınmasından bahsedildi. Bu konunun gündeme getirilmesi, İsrail içinde bulunan 1948 Araplarının da bu toprakları terk etmesini sağlayacak yeni bir sürgüne kapı aralamaya çalışıldığı anlamına geliyor. Hal böyleyken zaten mülteci ve dışarıda bulunan Filistinlilerin dönmesine izin verilmesi mümkün mü? Devlet başlığı altında bir Filistin gettosu ya da toplama kampı ile karşı karşıya bulunuyoruz. Bu anlaşma gereğince İsrail, Ürdün Vadisi üzerinde tam kontrole sahip olacak. Önemli ve hassas stratejik yerleri kontrolü altında tutma, hava, elektromanyetik hatta su alanları üzerinde tam kontrol hakkına sahip olacak. Anlaşma ayrıca Filistin devletinin özelllikle de Gazze’de silahsızlandırılması çağrısında bulunuyor ve İsrail’e terörle mücadele gerekçesi ile Batı Ürdün’deki bölgelerde hareket özgürlüğü tanıyor. Yine İsrail’e, önerilen gettoyu çeviren tüm bölge ve geçiş noktaları üzerinde tam güvenlik kontrolü hakkı veriyor ki, bu da kendisini tam anlamıyla büyük bir Filistin toplama kampı yapıyor. Filistin gettosunun özellikle de 1993 yılında imzalanan Oslo Anlaşması’nın beş yıl sonra bir Filisitn devleti kurulması hükmünü içerdiğini – elbette bu gerçekleşmedi- hatırlarsak kalıcı olmayacağını söyleyebiliriz. Dolayısıyla dört yıl sonra bir Filistin devleti kurulacağından bahseden Yüzyılın Anlaşması’nın fiili sonucu da Oslo’nun devlet vaadinden daha farklı olmayacak. Filistin Devlet Başkanı’nın hemen bu anlaşmanın işlemeyeceğine ve bölgedeki diğer komplo projeleri gibi tarihin çöplüğüne gideceğine yönelik bir açıklama yapması doğaldı. Söz konusu komplolar ve planlar her zaman başarısızlığa ve yok olmaya mahkumdur, herhangi bir hakkı iptal edemez ya da bir yükümlülük dayatamaz, bu tokada tokatlarla yanıt vereceğiz açıklamalarını yapması doğaldı. Hadimul Haremeyn Şerifeyn Kral Selman bin Abdulaziz, Abbas’ı arayarak Suudi Arabistan’ın Filistin halkının yanında durduğunun, onun seçeneklerini, emellerini ve beklentileri gerçekleştirecek olanı desteklediğinin altını çizdi. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı, Filistin meselesinde adil ve kapsamlı bir çözüm çağrısında bulunan bir açıklama yayınladı. Cumartesi günü bakanlar düzeyinde gerçekleşecek Arap Birliği zirvesinin, Yüzyılın Anlaşması’nın gömmeye çalıştığı Filistin hakkını destekleyen bir duruş benimseyeceği aşikardır. Nitekim, Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, ABD planının, Filistin halkının yasal haklarını önemli ölçüde yok saydığını, herhangi bir planı değerlendirmenin birinci kriterinin, uluslararası hukuka ve yasal uluslararası kararlara uygunluğu olduğunu belirtti. ABD içerisinde ve İsrail yanlısı çevrelerden bile anlaşmanın işlemeyeceğine dair uyarılar geldi. Sözgelimi Daniel Shapiro, Trump’ın planını ve açıklanma tarihini sorguladı. Yahudi asıllı, eski dışişleri bakanı yardımcısı ve barış süreci temsilcisi Martin Indyk ise, Trump’ın İsrail seçimlerinden önce Yüzyılın Anlaşması’nı açıklamakta ısrar etmesinin, kendisinin bir barış planı değil baştan sona berbat bir oyun olduğunun kanıtı olduğunu belirtmekten kaçınmadı.

مشاركة :