Emani et-Tavil Yaşanan sürpriz bir gelişmeyle, Etiyopya-Sudan sınır bölgesinde Sudan devletini ve ordusunu temsil eden birtakım işaretlere tanık olduk. Sudan Askeri İstihbarat Başkanı ve Operasyon İdaresi subaylarıyla bir araya gelen Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan, ateşli konuşmalar yaptı. Ülkedeki en yüksek otoritenin başındaki isim olan el-Burhan, Sudan ordusunun ülkenin sınırlarını savunmaya hazır olduğunu vurguladı. Yakında Sudan-Etiyopya ilişkilerinde bir darbeye tanık olacak mıyız? Bu durum bir askeri çatışmaya evrilecek mi? Ya da halihazırdaki sahne, özellikle siyasi ve ekonomik düzeylerde kötüleşen iç krizlerle birlikte Sudan siyasi denklemindeki askeri bileşenin ağırlığını artırma ihtiyacının bir ifadesi mi? Etiyopya’nın Sudan bölgelerine girmesi Sahnenin askeri düzeydeki ayrıntıları nispeten tekrar ediyor gibi görünüyor. Ancak Etiyopya ordusunun daha önce işgal etmediği Sudan bölgelerine girmesi ise yeni bir hadise. Etiyopya el-Feşka’ya bağlı Doğu Sundus bölgesinde 55 bin dönümlük bir alanda varlığını gösterdi. Buralar, Garadif’teki Sudanlı çiftçilere tahsis edilen tarımsal projeler dahilindeki alanlar olmakla birlikte ülkenin en verimli tarım alanlarından biridir. Çiftçiler, Sudan Mekanize Tarım Kurumu’ndan aldıkları tapulara sahiptirler. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre Etiyopya’nın bu hamlesi, Sudan ordusunun 25 yıl önce bulunduğu askeri noktalara konuşlanmasından sonra geldi. O sıra Sudan ordusu, Nubia Dağları ve Mavi Nil bölgelerindeki silahlı çatışmaların baskısı altında askerlerini geri çekmişti. Etiyopya, Sudan ordusunun konuşlanmasına Sundus bölgesine girerek karşılık verdi. Zira Sudan ordusunun konuşlanmasının, kendi çiftçilerinin -iki ülke arasında anlaşmazlık konusu olan- el-Feşka bölgesinde, bu mevsimde tarım yapmalarına engel olacağını fark ettiler. Çiftçiler Etiyopya’nın güneyinde yer alan Amhara bölgesindendir. Bu çiftçilerin ‘kendilerine ait verimli topraklara açgözlülükle baktıklarını’ düşünen Sudanlılar onlardan korkuyorlar. Gerilimin tırmanması Etiyopya’nın asker konuşlandırması yalnızca kendi çiftçilerini korumaktan ibaret olmayabilir. Bilakis bu, elektrik bağlantısının tamamlanmasıyla birlikte Mısıra müsamaha edilenden daha fazla yakınlaşacak olan Sudan’a gönderilen öfke mesajıdır. Addis Ababa bu adımın, Sudan ile Etiyopya arasındaki elektrik bağlantısı projesini ortadan kaldırabileceğini düşünüyor. Ayrıca buradan hareketle Etiyopyanın Hartum Büyükelçisi’nin Amhara bölgesinden oluşu, Etiyopya ile Sudan arasında gerilimin tırmanmasına ilişkin bir mesaj olarak okunabilir. Özellikle geri çekilen büyükelçinin görev süresini henüz tamamlamamış olmasına ve Etiyopya’nın alışılmışın dışında Amhara bölgesinden bir büyükelçi atamasına bu bağlamda bakılabilir. Etiyopya geçtiğimiz 30 yıl içerisinde Sudana olumlu mesajlar vermek için büyükelçilerini, Müslüman bölgeler olan ve aynı zamanda sakinlerinin Sudana geleneksel olarak sempati duyduğu el-Afar ve Oromia bölgelerinden seçmişti. Hartum ve Addis Ababa arasındaki bu askeri gerilim, genel olarak Afrikada ve özellikle de Afrika Boynuzunda tekrar eden bir durum olan sınır anlaşmazlığı göz önünde bulundurulduğunda, yeni bir şey değil. Nitekim benzer bir anlaşmazlıktan dolayı Eritre ve Etiyopya arasında da bir savaş patlak vermişti. Etiyopya Kilisesi içerisindeki gerginlikler Bu gerilimin de bir geçmişi var. Geçen yarım yüzyıl boyunca da aralıklı olarak kendini gösterse de hiçbir şekilde açık bir askeri çatışmaya dönüşmedi. Addis Ababa, Sudanla olan herhangi bir askeri çatışmanın ülke içerisindeki milletler arasındaki dengeyi etkileyeceğinin farkında. Bu kritik aşamada, camilerin ve kiliselerin bombalanması ve etnik gerekçelerle suikastlar düzenlenmesi noktasına varıncaya dek mevcut gerginliğin tırmandığı görünüyor. Aynı zamanda Etiyopya Ortodoks Kilisesi içerisinde de gerginlikler yaşanıyor. Etiyopya Kilisesi yeni zorluklarla karşı karşıya (AFP) Oromia bölgesi Hristiyanları, kilisenin başındaki ismin -tarihi olarak bu yüksek statüyü elinde tutan- Amhara’dan değil kendilerinden olması gerektiğini söylüyorlar. Kilise ayrıca Etiyopyada halihazırdaki Proteston misyonerliğinin kapsamı nedeniyle yeni zorluklarla karşı karşıya. Bütün bu iç gerginliklerden dolayı Başbakan Abiy Ahmed, parlamento seçimlerini süresiz olarak ertelemek zorunda kaldı. Bu adım, Etiyopya siyasi arenasındaki tıkanıklığı hafifletmesi bir kenara daha da artıracaktır.Askeri çatışma uzak bir ihtimalDiğer taraftan Sudan, ABD’nin Hartum’a yönelik yaptırımlarının devam etmesi ve Körfez’in ekonomik desteğinin kapsamının daraltılarak enerji alanlarıyla sınırlandırılmasıyla ilgili olarak yaşanan ekonomik sıkıntılardan mustarip. Ayrıca petrol fiyatlarındaki düşüş, Hartumun Güney Sudanın petrol gelirindeki payını düşürdü. Bütün bunlara ek olarak eski rejimin sembol isimlerin ülkenin ekonomik çarklarına ve onların çıkarlarını savunan basın organların sahip olması mevcut durumu daha da çıkmaza sürüklüyor. Bunun yanı sıra ülke içerisindeki silahlı hareketlere yürütülen barış dosyasında gelinen aşama, kırılgan görünüyor. Bu aşamayı kararlı olarak nitelendirmek mümkün değil. Üzerinde uzlaşı sağlanan anayasal çerçevelerde ‘devlet yapılarının değişimi’ haricinde pek elle tutulur bir şey görünmüyor. Diğer yandan bu mesele de geçiş döneminin kalan süresi boyunca uğraşılacak bir mesele konumunda. Etiyopya ve Sudan’a ilişkin söz konusu durumlar göz önünde bulundurulduğunda iki ülkenin bir askeri çatışmaya girmesi pek olası görünmüyor. Aynı zamanda özellikle Etiyopya tarafının böyle bir çatışmaya girmeyeceğini gösteren birtakım stratejik veriler de bulunuyor. Sudan karşısında Etiyopya stratejisinin en önemli belirleyicilerin birinin onun Mısırdan ve Arap çevresinden uzaklaşması olduğu söylenebilir. Bunula birlikte Nahda Barajı’na ilişkin birtakım sebepler var. Ayrıca Sudandaki Afrika bileşeninin Arap bileşeni pahasına galebesi ve Sudan’ın kimliğini ülkenin iç istikrarını koruyacak şekilde kristalize etmesi için uygun fırsatların sağlanmaması İsrail’in açık hedefleri arasında yer alıyor. İsrail’in nihai amacı Sudanda iki yönlü etkisi olan bir çatışma ortamı yaratarak İsrail karşıtı ortak bir tutum almasını engellemek. Özellikle ideolojik olarak İslamcı çizgideki Ömer el-Beşir rejimi ile olan çatışma deneyimi ışığında İsrail, müteffiği Etiyopyaya yönelik bölgesel tehditleri de azaltmaya çalışıyor. Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan ve Eiyopya Başbakanı Abiy Ahmed (AFP)Mısır ve İsrail Sudanda bir çatışma ortamının yaratılması, Mısır ve İsrail arasındaki güç dengesi söz konusu olduğunda İsrail lehine olumlu yansımaları beraberinde getirecek bir durum. İki ülke ilişkilerinde göze görünen sıcaklığa rağmen birbirlerini düşman olarak değerlendirdikleri askeri doktrinlerinde hiçbir bir değişim olmadı. Kritik dosyalar Sudan denklemindeki bu kritik durum, askeri bileşenin geçiş dönemi içerisinde vereceği karar haricinde dengeye kavuşmayacak. Askeri bileşen, sivil bileşenin pahasına kendi siyasi ağırlığını artırma yönünde girişimde bulunabilir. Nahda Barajı gibi bölgesel kritik dosyalarda sivil ve askeri bileşenler arasındaki anlaşmazlıklar, bu aşamada Körfez ülkeleriyle ilişkinin kapsamı ve niteliği, Sudan’ın Yemen’deki Arap Koalisyonu’na katılımı ve Hızlı Destek Kuvvetleri’nin Libya’daki Hafter güçlerine olan desteği dikkate alındığında söz konusu durum pek de ihtimal dışı görünmüyor. Sudanın geleceği için stratejik bir ufkun belirlenmesi gerekiyor. Bu bağlamda Sudandaki sivil bileşen, bu kritik dönemin güvenli bir şekilde atlatılması ve Sudan’da demokratik dönüşümü ve siyasi istikrarı garanti edecek şekilde geçiş döneminin tamamlanması adına büyük sorumluluklar üstelenmelidir. Bize göre sivil bileşenin ilk görevi Sudanın geleceği için stratejik bir ufuk belirlemektir. Direniş komiteleri Sudan’daki sivil bileşenin mevcut durumdaki bir diğer görevi ise gençlerden oluşan direniş komitelerini korumaktır. Bu gençlerin siyasi bilinç sahibi olmaları sağlanmalı ve yeterli donanıma sahip olmaları için çalışılmalıdır. Çünkü bu gençlerin yürütme organı ile Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) üzerinde bir baskı unsuru olmalarının önüne geçilmesi gerekiyor. Nitekim halkın geneli mevcut aşamada takip edilen siyasi çizgiye ikna olmuş değil. Ciddi ekonomik sıkıntılar ve kötüleşen yaşam koşulları bazı kesimleri sivil bileşene karşı seslerini yükseltmeye ve onların başarısız olduklarını dile getirmeye sevk etti. Eski rejimin unsurları tarafından da alevlendirilen bu durum sosyal medyada gözle görünür bir hale geldi. Özetle bütün Nil Havzası’nda bölgedeki tüm siyasi seçkinlerin basiretli olmalarını gerektiren bir duruma tanık oluyoruz. İş birliği ve denge değerlerinin yüceltilmesi gerekiyor. Bölgedeki ülkelerin istikrarı ve koronavirüs salgınıyla mücadele bunu gerektirmekte.
مشاركة :