Uluslararası alanda ‘el-Ammo’ olarak tanınan milis lider Ahmed ed-Debaşi, sürpriz bir şekilde ülkenin batısındaki Sabratha’da ilerlemek kaydetmek için Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) güçlerinin liderliğine geri döndü. Bu görünüm, söz konusu silahlı liderin iki yıl önce kovulduğu şehre nasıl döndüğü konusunda soru işaretlerine yol açtı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Haziran 2018’de Debaşi de dahil 4 Libyalı hakkında ‘insan kaçakçılığı’ suçlaması dolayısıyla yaptırım uygulamaya karar verdi. Kendisine söz konusu tarihten bu yana, geçen hafta UMH ile diğer arananların yanında görünene kadar halka açık bir alanda rastlanılamamıştı. Bu gelişmeyle birlikte Libya Ulusal Ordusu (LUO) Sözcüsü Ahmed el-Mismari, El-Kaide, DEAŞ ve Ensar eş-Şeriat unsurlarının, UMH güçlerinin Sabratha, Sorman ve batı kıyı kesimindeki diğer birçok şehre yönelik başlattığı saldırılara katıldığını açıkladı. Libya’daki Silivium Araştırmalar Kuruluşu Başkanı Cemal Şalluf, UMH güçlerinin yürüttüğü çatışmalar çerçevesinde “Bu çalışmalar, Debaşi ve el- Bedja lakaplı Abdurrahman Miladi liderliğindeki aranan isimlerin ve Ensar eş-Şeriat ile bağlantılı unsurların katılımıyla gerçekleşti” dedi. Şalluf, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, UMH’ye bağlı Adalet Bakanlığı’nın tahminlerine göre Sorman Hapishanesi’ndeki yaklaşık 400 unsurun serbest bırakıldığını belirtti. Cemal Şalluf, “Bize ulaşan görüntüler, DEAŞ’ın Sabratha’da desteklenmesiyle ilgili olarak aranan unsurların serbest bırakıldığını gösteriyor” ifadesini kullandı. Şalluf, serbest bırakılan bazı isimlerin ‘adam kaçırma, cinayet ve silahlı soygunlara katıldıklarını kaydetti. Yetkili, ‘uluslararası açıdan cezalandırılan bu unsurların varlığını kanıtlamaya çalışacağını’ söylerken bunun başka LUO destekçileri olmak üzere vatandaşların intikam duygularını da kabartacağını vurguladı. LUO Sözcüsü Mismari, geçen pazar günü yaptığı açıklamada Ahmed ed-Debaşi’nin kardeşi Salih ed-Debaşi’nin başkent Trablus’un güneyindeki et-Tuveyşe cephesinde yakalandığını duyurdu. Sözcü, “Salih ed-Debaşi, bölgede insan kaçakçılığı yapan üst düzey liderler arasında yer alıyor. Kendisi, çok sayıda Libyalı paralı asker ve aranan unsurlarla yakalandı” dedi. Libya Cumhuriyet Koalisyonu Partisi Başkanı İzzeddin Akil, “İnsan ve petrol’ kaçakçılığı yapan el-Ammo’nun ortaya çıkışı, ‘yasa dışı göçmenlerin kendilerine kaçışını önlemek ve Libya yakıtıyla gazının kendilerine akışını sağlamak için’ birçok Avrupa ülkesinden, bu milislere dolaylı bir desteğin varlığını da açıkça gösterdi” dedi. Akil, “Son iki yılda Libya’dan Avrupa’ya insan kaçakçılığını durdurmak için İtalya istihbaratından birçok defa para alındı” şeklinde konuştu “UMH’yi Trablus’taki kara savaşlarının yönetiminde desteklemek için yabancı istihbarat subaylarının ve askeri silahlıların da rolü bulunuyor” diyen İzzeddin Akil, savaşın şu an tüm hava ve deniz alanlarda yürütüldüğünü kaydetti. UMH’nin yürüttüğü Burhan el-Gadab (Öfke Volkanı) Operasyonları Odası Sözcüsü Mustafa el-Mecei de ‘Serrac’ın DEAŞ’a bağlı esirleri serbest bıraktığı hakkındaki söylentilerin, yalnızca yenilgi için bir bahane sunacağını’ belirtti. Şarku’l Avsat’a konuşan Mecei, ülkenin doğusundaki hükümete bağlı Ceza Soruşturma Dairesi yetkililerini ‘kaosun yayılması ve kurtarılmış şehirlerdeki ihlallerin artırılması amacıyla 300’den fazla esiri serbest bırakmakla’ suçladı. Sözcü, “BM misyonunun yaşananlar hususunda soruşturma başlatmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Gerçekleri ortaya çıkarması için kendisiyle işbirliği yaptık” dedi. Mustafa el-Mecei açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Aranan teröristlere sahip değiliz. Konuştukları şey, el-Ammo’nun sadece baskın operasyonları sırasında bulunduğu bir fotoğraftır. Kendisi, terörizmden uzak şekilde, yakıt kaçakçılığı kapsamında uluslararası açıdan aranan bir isimdir” ifadelerini kullandı. Mecei, şehirleri kontrol etme operasyonunun, yalnızca 3 saat sürdüğüne, bu durumun da basitçe Halife Hafter kuvvetlerinin şehirlerde bir varlığının olmadığını gösterdiğine dikkati çekerken, “İnsansız hava araçlarına gelince; Türkiye onları UMH ile aralarında imzalanan güvenlik mutabakatı çerçevesinde sundu ve geçen aylarda da Libyalıları eğitti” açıklamasında bulundu. UMH güçleri ve DEAŞ arasındaki ilişki hususunda ise el-Ahram Politik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde araştırmacı olan Ahmed Kamil el-Buhayri, “Örgüt LUO ve UMH’ye eşit bir ideolojik görüşe sahip. Ancak Libya’daki El-Kaide’ye bağlı örgütlerle yakın ittifakları var ve bu herkes tarafından biliniyor” dedi. Ahmed Kamil el-Buhayri, bilgi desteğinin yanı sıra insansız hava araçları ve karışık mekanizmalar da dahil UMH’ye sağlanan sınırsız silahlanma ve teknolojik desteğe de dikkat çekti. Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) 2018 yılında yayınladığı bir rapora göre İtalya makamları, Trablus yetkilileriyle yaptığı anlaşmaların göçmen akışını önlemek için yeterli olmadığını fark etmeleri sonrasında, el-Ammo olarak bilinen Sabratha’dan Ahmed el-Debaşi ile göçmenlerin kaçakçılığıyla mücadele hususunda anlaşma imzaladı. Diğer yandan batı kıyısındaki Libyalı vatandaşların ‘silahlı milislerden destek alan UMH güçlerinin ihlallerine’ maruz kalması, ülkedeki siyasi, sosyal ve insan hakları aktivistleri arasında endişelere yol açtı. Güvenlik otoritesi değişikliği ve LUO ya da UMH kuvvetlerinin kontrolünde olan bölgelerdeki yönetimin değişmesi sonrasında bu endişeler, sivillerin himayesi ve operasyonlardan korunması başlıkları üzerine yoğunlaştı. İnsan hakları ve uluslararası raporlar, başta Sorman ve Sabratha olmak üzere batı kıyısındaki 8 şehrin UMH güçlerinin kontrolüne girmesinden hemen sonra vatandaşların yaygın bir şekilde hak ihlallerine maruz kaldığını öne sürdü. BM misyonu ise UMH’nin bölgeye girmesi sonrasında alanda gerçekleşen eylemleri kınadı. Misyon, ‘siviller hakkındaki raporlarda uygun yasal prosedürler ortaya koyulmadan veya soruşturmalar yapılmadan 400 mahkumun serbest bırakılması, yağma, soygun ve kamu mallarının yakılması yer alıyor” açıklamasında bulundu. Bu çerçevede Libya’daki Arap İnsan Hakları Örgütü Genel Sekreteri Abdul Munim el-Hur, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Ne yazık ki çatışma taraflarınca (Mareşal Halife Hafter önderliğindeki LUO ve Fayiz es-Serrac liderliğindeki UMH) vatandaşlara yönelik ihlalleri sürüyor” dedi. Hur, bu eylemlerin ‘her iki tarafın medya organlarında yayınlanan nefret söylemlerinden kaynaklandığını’ belirtti. Abdul Munim el-Hur, ‘LUO ve doğudaki Libya güvenlik kurumlarının disiplinli resmi kurumlar olduğunu’ belirttği açıklamasını şöyle sürdürdü: “Hiyerarşi takip edilerek bir suç işleyen herhangi bir unsuru tespit etmek ve kovuşturmak mümkündür. Tehlike ve sorun; meşruiyetlerinin uluslararası meşruiyete sahip bir hükümete dayandığını iddia etmelerine rağmen terör örgütleri, milisler ve kanun kaçağı grupları tarafından yapılan ihlallerden kaynaklanıyor.” Aynı şekilde UMH’ye bağlı İçişleri Bakanı Fethi Başağa, kurtarılan batı şehirlerindeki bakanlık birimlerine karşıt unsurların yerleştirilmesine izin verilmeyeceğine dikkat çekti. Başağa, batı kıyı şehirlerinin kontrolünün sağlanması sonrasında yayınladığı bir bildiride, tüm kanun kaçaklarının takip edileceğini vurguladı. Diğer yandan Libyalı askeri uzman Albay Şerefeddin Said el-Alvani, UMH’nin kontrol ettiği şehirlerdeki koşulların, ‘silah kaçakçılığı faaliyetlerini ve paralı askerlerin Libya topraklarına girişini kolaylaştıracağına’ karşı uyardı. LUO’nun eski komutanlarından Alvani, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Trablus’tan Tunus sınırlarına kadar uzanan sahil şeridi, bu milislerin ve onları destekleyen radikalizm yanlısı unsurların Libya içerisinde silah ve paralı asker kaçakçılığını kolaylaştıracak bir hale dönüştü. Durum, insan kaçakçılığı ve yasa dışı göç konusundaki faaliyetleri aktifleştirecek, Libya petrol ve yakıtının yağmalanmasına yol açacak, özellikle de yurt dışına kaçakçılığı sağlayacak. Bu çerçevede Sabratha ve Sorman yakınlarındaki ez-Zaviye şehrinin, en büyük petrol rafinerisine sahip olduğunu unutmamak gerekiyor.” Geçen ocak ayında LUO tarafından kurtarılan Sirte şehri de ihlallerden kurtulmuş değil. Öyle ki insan hakları raporlarında UMH güçlerine sadık unsular hakkındaki göz altıların yanı sıra kundaklama ve tahrip eylemlerinin gerçekleştiği iddia edildi. UMH güçlerinin Libya’nın batısında yürüttüğü Burkan el-Gadab (Öfke Volkanı) Operasyonu’nda sivil operasyonlar amiri Tuğgeneral Ahmed Ebu Şahme, ‘Sabratha, Sorman ve kurtarılmış diğer şehirleri özgürleştirme operasyonları sırasında vatandaşlara yönelik ihlaller yapıldığı belirtilen BM raporunu’ kınadı. Şarku’l Avsat’a konuşan Ebu Şahme, “Bu operasyonlara dahil olmadım. Ancak 2 saat sürdüler. Düşmanın dediği gibi hiçbir ev, hastane veya kamu mülkiyeti hedef alınmadı. Silahları depolamak için kullanılan halka açık alanlardan sadece bazıları hedeflendi” dedi. Tuğgeneral Ahmed Ebu Şahme, “Tabii ki askeri operasyon sırasında düşman güçlerle ve Selefi gruplarla hafif silahlarla çatışmalar yaşandı. Daha sonra düşman geri çekildi” ifadelerini kullandı. Komutan, “Peki bahsettikleri ihlaller nerede? Neden bir yıldır Trablus’taki sivil mahallelere füzeler fırlatan Hafter güçlerinin ihlallerine dikkat çekilmiyor?” diye sordu.. Tuğgeneral Ahmed Ebu Şahme açıklamasının devamında şu soruları dile getirdi: “Medya organlarında neden kimse ya da BM heyeti, ocak ayınca Hafter güçleri Sirte’ye girdiğinde meydana gelen ihlaller hakkında konuşmadı? Tutuklamalar, soygunlar ve cinayetler yaşandı. Uluslararası meşruiyete sahip bir hükümetin yönettiği başkentin işgal edilmeye çalışılması karşısında neden herkes sessiz?”
مشاركة :