Hasan Fahs İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarifin Suriye’nin başkenti Şam’a ziyaret gerçekleştirerek, Devlet Başkanı Beşşar Esed ve mevkidaşı Velid el-Muallim ile görüşmesi akıllarda soru işaretleri bıraktı. Ziyaretin zamanlaması ve gerçekleştiği koşullar dikkat çekerken, nitekim dünya genelinde korona salgını nedeniyle tüm diplomatik ilişkiler kesintiye uğramıştı. İran Dışişleri Bakanlığı söz konusu ziyaretin amacını şöyle açıkladı, “Korona salgınına karşı ortak mücadele, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) iki ülkeye uyguladığı yaptırımlarla yüzleşmek ve yakın zamanda yapılması planlanan Astana Dışişleri Bakanları Zirvesi’ne hazırlık.” Dışişleri bakanlarının toplantısının ardından, Türkiye, Rusya ve İran liderler düzeyinde bir araya gelmeyi planlıyor. Ancak Zarif’in, tüm önleyici tedbirleri ve mekanizmaları ihlal eden bu sıra dışı ziyaretinin arkasında başka göstergeler de olabilir. Ziyaretin, yaklaşık üç yıl önce Suriye’de barışın tesisi için başlatılan Astana Süreci’nin sarsıldığına dair düşüncelerin yaygınlık kazandığı bir döneme denk gelmesi şüpheleri artırıyor. Astana Süreci’nin temel ortaklarından biri olan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, birkaç hafta önce, sürecin çöküş aşamasında olduğunu söylemişti. Bilindiği üzere İran, Birleşmiş Milletler’in (BM) desteklediği Cenevre görüşmelerine paralel olarak Astana Süreci’nin başlatılmasında önemli bir rol üstlenmişti. Şu anda da ‘süreci’ kurtarmak ve Suriye rejimini esnek olması için ikna etme girişiminde bulunuyor olabilir. Rus göstergeleri Bu arada Kremlin’e yakın Rus medyasında, Suriye yönetimini eleştiren bir dizi rapor ve haber yayınlandı. Esed’e yakın çevrelere sert eleştirilerin yöneltildiği bu haberlere karşın Rus yönetimi sessizliğini korudu. Bu haberlerde Esed’in eşi Esma Esed ile teyzesinin oğlu Rami Mahluf arasında ekonomik çıkar çatışmalarının olduğu dahi yer aldı. En önemli gelişme ise; Rus Federal Haber ajansında Esed’in popülaritesinin düşüşüne dair bir anket yayınlanmasıydı. Ankete katılanların yüzde 41‘i Esed’in yönetimini olumsuz değerlendirirken, katılımcıların yüzde 32’si 2021 seçiminde aday olmasını destekledi, yüzde 54’ü ise yeniden aday olmasına karşı çıktı. İran’ın rolü Öte yandan Tahran, İdlib ve çevresinde yaşananlardan oldukça rahatsız. Türkiye’nin bölgeye çok sayıda askeri araç ve asker sevk etmesinin, barışçıl çözümü destekleyen ‘Astana Süreci’ ile çeliştiğini düşünüyor. İran, İdlib’in ‘Suriye’nin toprak bütünlüğü’ ilkesi uyarınca, tamamen Şam’ın kontrolüne girmesi için çaba sarf ediyor. Tahran yönetimi, Serakib şehri yakınlarında, Hizbullah ve Türkiye destekli milis grupların çatışmasından önce ve sonrasında da ‘Astana Süreci’ ilkelerine vurgu yapmayı sürdürdü. Suriye rejimi ve İran destekli grupların bölgesinde yaşanan bu çatışmalar, Tahran tarafından ‘Türkiye’nin kışkırtması’ olarak değerlendirildi. İran, Serakib bölgesini beklenmedik bir şekilde Rus güvenlik güçlerine teslim ederek, çatışmaların önüne geçmeyi hedefledi. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, korona salgını nedeniyle aksayan Astana görüşmelerinin çöktüğü yönündeki ifadeleri, bu kargaşa ortamında bölgedeki nüfuzunu derinleştirmek için kullandığı değerlendiriliyor. İran’ın ‘korona alışkanlıklarını’ hiçe sayarak diplomatik bir atak başlatmasının sebeplerinden biri de Türkiye’nin bu tutumu olabilir. Tahran bir yandan rejime olan desteğinin devam ettiğini göstermek isterken, bir yandan da Ankara ve Şam arasında diyalog yolları arıyor olabilir. Böylelikle Astana Süreci’ni yeniden canlandırma imkânı bulunabilir. Tahran daha önce de, özellikle Serakib çatışmalarında, Ankara-Şam arasında arabuluculuk girişimlerinde bulunmuştu. En büyük zorluk Belki de Tahranı önümüzdeki aşamada en çok endişelendiren şey, Rus medyasında yer alan raporlar çerçevesinde, Moskova’nın, Suriye krizinin başladığı ilk günlerdeki pozisyonuna dönmesidir. Nitekim o zamanlar Rusya, rejimin çöküşüne izin vermeyeceğini vurgulamakla birlikte, Esed’in başkanlığı hususunda müzakereye açık bir tutum sergilemişti. Daha sonra Esed’in görev süresi boyunca başkan olabileceği ancak 2021 seçimlerinde aday olup olmayacağının tartışılabileceği, Esed’e alternatif adayların da seçime katılabileceği ima edilmişti. Tahran ise ilk günden bu yana Esed’in başkanlık koltuğunda oturmasını savunuyor. Rusya’nın Suriye’ye doğrudan askeri müdahalesi için Tahran ve Moskova arasındaki ikili görüşmelerde de bu tutum kararlı bir şekilde ifade edilmişti. İran, Rusya ile zorlu müzakerelerinde, Rusya’nın iki hususta pozisyonunu değiştirmek için çaba sarf etmişti. Bunlardan ilki; Şam’daki merkezi hükümetin yetkisi altında olmak üzere Suriye’nin toprak bütünlüğünün savunulmasıydı. İkincisi ise; başkanlık seçimlerinin 2021 yılında yapılması ve Beşşar Esed’in seçimlerde aday olmasına itiraz edilmemesiydi. Ancak son dönemde bölgede yaşanan gelişmeler Rusya’nın tekrar tutum değiştirmesiyle sonuçlanabilir. Nitekim İran ve ABD, Irak konusunda anlaşamadı, bunun yanı sıra İran ile Arap ülkeleri arasındaki gerginlik de tırmanışa geçmiş durumda. Üstelik Tahran rejimi, ABD yaptırımları dolayısıyla zor bir ekonomik süreçten geçtiği için, gün geçtikçe güç kaybediyor. Tüm bunlara ek olarak Rusya, Suriye’nin ‘yeniden imarı’ konusundaki rolünü ve payını arttırmak için rakiplerini zayıflatmayı planlıyor. Acaba Tahran, Suriye’deki varlığının Rusya tarafından tehdit edildiğini düşündüğü için mi bu beklenmedik diplomatik atağı gerçekleştirdi? İran bu ülkedeki varlığının, ‘Suriye devleti ve yönetiminin resmi talebi’ doğrultusunda olduğunu hatırlattı. Peki ya resmi olarak İran’a artık ihtiyaç kalınmadığı belirtilir ve çekilmesi istenirse, o zaman ne olacaktır? * Hasan Fahs’ın Independent Arabia için kaleme aldığı bu makalenin çevirisi Şarku’l Avsat tarafından yapılmıştır.
مشاركة :