İngiltere İlaç ve Sağlık Ürünleri Düzenleme Kurumu (MHRA) dün (Çarşamba), Kovid-19 vakalarının artması nedeniyle virüse karşı koruma sağlamak için iki doz şeklinde uygulanan Oxford-AstraZeneca aşısının kullanımına onay verdi. MHRA, aşının klinik denemelerinin üçüncü aşaması, bir doz ve yarım doz aşı alan grubun iki tam doz alanlara göre daha iyi koruma sağladığını göstermesine rağmen, yarım doz ve tam doz fikri üzerinde anlaşmaya varacak kadar net veri bulunmadığını bildirdi. İngiltere’de aşılama kampanyalarının başladığı Biontech/Pfizer aşısını destekleyecek olan Oxford-AstraZeneca aşısı 4 Ocakta kullanılmaya başlanacak. Araştırma ekibi şuan yarım ve tam dozun neden daha etkili olduğuna dair gizemi açıklamak için ek çalışmalar yürütüyor. Bunun, aşı için beklenen talebi karşılamaya yardımcı olacak çok sayıda dozun sağlanmasına yol açması bekleniyor. Oxford Üniversitesi Edward Jenner Enstitüsünde İmmünoloji ve Aşı Geliştirme Öğretim Görevlisi ve Aşı Geliştirme Ekibi Üyesi Ahmed Muhammed Selman, Şarku’l Avsat’a konuyla alakalı yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “İngilterede aşının resmi onayı ile 50 milyon insanı kapsayacak 100 milyon doz kullanıma hazır. Ayrıca yaklaşık iki milyar doz ABD, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ve bazı Latin Amerika ülkelerinde kullanım için hazır. Bu dozların kullanımını onaylamaları için Avrupa Birliği Sağlık Otoritesi ve ABD Gıda ve İlaç Dairesi’ne (FDA) sunulan talepler var. Şirket (AstraZeneca) şu anda 2021 yılında dağıtıma hazır olacak 4 milyar ek doz üretimi üzerinde çalışıyor. Aşının yarım ve tam doz şeklinde verilmesinin iki tam dozdan daha iyi olduğuna dair etkili bir sonuca ulaşılırsa, üretim 5 milyar doza çıkabilir.” Aşının üçüncü aşaması şu ana kadar yaklaşık 24 bin gönüllüyü kapsadı. Ancak AstraZeneca Şirketi ABD, Brezilya, Kenya ve Japonyada bir grup gönüllüyle katılımcı sayısını 60 bine çıkararak amacıyla bu aşamayı tamamlamak için çalışıyor. Ahmed Selman açıklamasında, “Bunun nedeni bir doz ve yarım dozun iki dozdan daha etkili olup olmadığını netleştirmek ve bunun nedenleri için kesin bir açıklamaya ulaşma çabası” dedi. Klinik deneylerin üçüncü aşamasının sonuçları bu gizemi ortaya çıkardığından beri bilim insanları arasında bu durumu açıklamak için farklı görüşler gündeme geldi. Bazı araştırmacılar düşük doz alan grubun az sayıda kişiden oluşmasının gözlemlenen etkinliğin gerçek mi yoksa tesadüf mü olduğunu bilmeyi zorlaştırdığını düşünüyor. Yarım ve tam doz alanların sayısı sadece 2 bin 741 kişi civarındaydı. Diğer taraftan, düşük doz grubundaki kişilerin daha genç olması nedeniyle yaşlılardan daha güçlü bir bağışıklık tepkisine sahip olduğunu savunanlar var. Bu nedenle aşının düşük dozdaki daha yüksek etki oranının katılımcıların daha genç olmasından kaynaklanabileceği öne sürülüyor. Ahmed Selman, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “virüs vektörü” olarak adlandırılan teknoloji ile üretilen Oxford aşısının üretilme yöntemi hakkında şunları kaydetti: “Buna göre insanlara bulaşan adeno virüslerini kullanan diğer aşıların aksine Kovid-19, spike proteinine has olan genetik materyali taşımak için şempanzelerde soğuk algınlığına yol açan adeno virüslerinden biri kullanılarak insan hücrelerine enjekte ediliyor.” Selman açıklamasını şu sözlerle sürdürdü: “Başlangıçta yüksek doz verildiğinde vücudun viral vektöre karşı herhangi bir bağışıklığı olmuyor. Çünkü şempanzeleri enfekte eden (adenovirüs) kullanıyoruz. İnsanların daha önceden bir bağışıklığı olmadığı için bu, viral vektöre insan hücrelerini daha fazla enfekte etme fırsatı veriyor. Spike proteine has olan genetik materyali enjekte ediyor. İkinci bir doz verildiğinde vücut viral vektöre karşı bağışıklık kazanmış oluyor ve aşının büyük bir kısmı hücrelere ulaşmadan ve spike proteinini enjekte etmeden önce kayboluyor. Ancak ilk başta düşük doz verildiğinde viral vektöre karşı oluşan bağışıklık güçlü olmuyor. Bu nedenle ikinci dozdaki viral vektör, hücrelere daha iyi ulaşıp spike proteine has genetik materyali enjekte edebiliyor.”
مشاركة :