Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi’nin ABD ziyareti pazartesi günü başlayacak. Başkan Biden ile “İki ülke arasındaki stratejik ortaklığın teyit edilmesi ve aralarındaki iş birliği ve koordinasyon yollarının incelenmesi” başlığı altında Irak’taki durumun geleceği hakkında çok önemli görüşmeler yapacak. Kaziminin bu hassas bağlamdaki misyonu bir yanda değiştirilemeyen coğrafyanın dayattığı arka plan, diğer yanda halihazırda değiştirilmesi zor sıcak çatışmalar çerçevesinde çok hassas görünüyor. Irakın mevcut siyasi gerçekliğinde, Amerikan örsü ile İran çekicinin arasında yer aldığı bir sır değil ve bu da onu yıllardır bu iki ülke arasındaki çatışma, karşılıklı darbeler ve hesaplaşmaların arenası haline getirdi. ABD şu anda Irak’tan askerlerini çekmeye, büyükelçiliğini ve bilindiği gibi DEAŞ’ı hezimete uğratan DEAŞ Karşıtı Uluslararası Koalisyon’a ait bazı askeri üsleri korumak için 2500 asker bulundurmaya hazırlanıyor. Viyanada nükleer müzakerelerin geçen Mart ayında başlamasından bu yana Irak’ın, Washington ve Tahran arasında mesaj gönderme ve baskı uygulama arenası olduğu da bir sır değil. Suriye ve Lübnan’da da hemen hemen aynısı yaşanıyor. Bilhassa Hizbullah’ın politikasının arka planında halen bir kabinenin kurulamadığı Lübnan’da. Bazıları kabinenin kurulamamasını İran’ın Viyana’da taleplerine karşılık verilmezse, bölgedeki düğüm ve karmaşayı destekleme gücüne dair Washington’a gönderdiği günlük mesajlar olarak okuyor. İki hafta önce La Repubblica gazetesine verdiği demeçte Kazimi; Amerikalılar ve İranlılardan yıllardır çarpışma ve çatışma sahaları olan Irak’ta hesaplaşmaktan kaçınmalarını rica ediyoruz, dedi. Bu nedenle, farklılıkları çözmek için siyasi diyalog yolunu seçmenin daha iyi olduğunu ve uzlaşının herkese fayda sağlayacağını belirtti. Viyanada Tahranın nükleer programıyla ilgili anlaşmanın bölge için çok önemli olduğunu söyledi. Kaziminin Viyanadaki nükleer müzakerelerin önündeki engellerle birlikte giderek daha fazla alevlenen bir ateşin üzerindeki gergin bir ipte yürüdüğü açık. Bu engeller, iki tarafın da Irak arenasında askeri operasyonlarını tırmandırmasıyla somutlaştı. Amerikalılar ve Avrupalı ortaklarının İran balistik füzelerinin gelişimini ve Yemen’den Gazze, Irak, Suriye ve Lübnan’a kadar yıkıcı müdahalelerini durdurmayı da içeren yeni nükleer anlaşmanın çerçevesini genişletmek için Viyanada baskı yaptığı bir zamanda, Biden’dan, İran "benim görev sürem boyunca nükleer silaha sahip olmayacak” açıklaması geldi. Bundan sonra ve Devrim Muhafızları İstihbarat Şefi Hüseyin Talibin Bağdata yaptığı gizli ziyaret haberinin ortasında, Tahran’a bağlı Haşdi Şabi çatısı altındaki silahlı gruplar, füzeler ve insansız hava araçlarıyla Amerikan hedeflerine karşı açık bir savaş başlattılar. Kazimi, görev süresi sona eren Cumhurbaşkanı Hasan Ruhaninin danışmanı Ali Yunusinin 3.08.2015 tarihinde söylediklerini çok iyi biliyor; “İran tarih boyunca olduğu gibi bugün de bir imparatorluk haline geldi ve başkenti geçmişte olduğu gibi bugün de medeniyetimizin ve kimliğimizin merkezi olan Bağdat’tır.” Ancak bu, 2019 devriminden bu yana İranın Irak üzerindeki hegemonyasına karşı muhalefetin arttığı gerçeğini yansıtmıyor. Kazimi, Irakın bir iç savaşa sürüklenmesini önlemek için başbakanlığı üstlenmeyi kabul ettiğini söylediğinde kesinlikle abartmıyor. Bunun fiziksel delili, Haşdi Şabi’yi oluşturan bazı Tahran yanlısı gruplar ile Irak askeri güçleri arasındaki bölünmelerin daha da derinleşmesi. Kanıtı da Haşdi Şabi’ye bağlı milis ve gruplardan silahlı toplulukların iki hafta önce silahlı bir şekilde Bağdat’taki Yeşil Bölge’ye girmeye çalışmaları, ancak, Kazimi hükümetinin güvenlik güçlerini sevketmesi ile başkent Bağdat ve girişleri üzerinde kontrol sağlaması. Kazimi bununla ilgili, devleti bilinmezliğe sürüklemeye çalıştılar, ancak hükümet devletsizliğe, daha doğrusu Lübnandaki Hizbullah için söylendiği gibi “küçük devletçiliğe” karşılık devlet mantığına bağlılığını kanıtladı yorumunu yaptı. Washington ziyaretinin arifesinde, Kazimi, devlet, ordusu, Haşdi Şabi ve İran’a bağlı silahlı örgütler arasında gerçek bir sınır çizmeye kararlı görünüyor. Hafta başında askeri kaynaklar, ordu ve Haşdi Şabi arasındaki ilişkiyi belirlemek için hızlandırılmış tedbirler alındığını açıkladılar. Bu tedbirler, Haşdi Şabi’nin askeri üslere ve yabancı misyonlara karşı saldırmak için ordu mevzilerini kullanmasını önlemek için hareket ve eylemlerine daha fazla kontrol getiriyor. Bunun Haşdi Şabi üzerinde güçlü bir kontrol sağlama amaçlı olduğu söyleniyor. Haşdi Şabi liderlerinden birini, bu kararların iki taraf, ordu subayları ve milis liderleri arasında kavgaya varan çekişmelere yol açtığını duyurmaya iten de bu oldu. Kazimi’nin Haşdi Şabi ile ilişkisinin yükselen bir kriz bağlamı aldığı aşikâr. Kazimi 6 Mayıs’ta Bağdat’ın el-Azamiye bölgesindeki Ebu Hanife el-Numan Camisi’nin önünde asılı Humeyni, Dini Lider Ali Hamaney ve eski Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin posterlerini kaldırtmıştı. Tepkilere yol açan posterleri bizzat hükümet güçleri kaldırmışlardı. Bu bağlamda, Economist dergisinin hazırladığı eski bir dosyada, devlet pahasına Dini Lider Hamaneye tabi olduklarını alenen belirten Iraktaki İran yanlısı grupların nüfuzundan söz edilmişti. Bir grubun lideri dergiye, Hamaney’in iradesi Irak hükümetinin iradesiyle çelişirse, Hamaneyin galip geleceğini söylemiş! Washington gezisinin arifesinde Kazimi, Biden ile Amerikan kuvvetlerinin geri çekilmesini görüşeceğini söyledi. Ancak öte yandan hükümeti, devlet dışı grupların güvenlik kalelerine girme girişimlerine karşı koymaya da kararlı. Nitekim bu konuda Kazimi şunu söyledi: “Devlet dışı gruplar Irakın iyiliğini istemiyor ve Irakı bir çatışma alanına dönüştürmeye çalışıyorlar. Onlara mesajım şudur; zarar verici eylemleriniz Irak için bir tehlike ama biz onunla yüzleşeceğiz. Devletten başka seçeneğiniz yok, zarar verici eylemleriniz Iraka, bölge ülkelerine ve çocuklarımızın geleceğine hizmet etmiyor.” Kazimi 3 suikast girişimine maruz kaldığını itiraf etti ve “ama endişeli değilim ve korkmuyorum” dedi. ABD Başkanı ile yapacağı görüşmede, başta ABDnin Iraktaki varlığı ve askeri güçlerini geri çekme süreci olmak üzere, iki ülke arasındaki ilişkileri düzenlemek istediğini açıkça ifade etti. ABDnin önemli bir ülke ve süper güç olduğunu, DEAŞa karşı savaşta Iraka yardım ettiğini, görüşmelerin sadece askeri konularla sınırlı kalmayacağını, ekonomi, kültür ve eğitimin yanı sıra Irak halkının ve iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğinin çıkarlarına hizmet eden her alanı kapsayacağını vurguladı. Kazimi’nin, “İstikrara ihtiyacımız var ve bu yüzden yeni cumhurbaşkanının göreve başlamasından sonra Tahranı ziyaret edeceğim, askıda kalmış birçok dosya, diyalog ve çözüm gerektiren ortak meseleler var” sözleri ise, denge unsuruna verdiği önemi gösterdi. Irakın Arap rolüne her zaman sıkı sıkı tutunan Kazimi, bu noktada özellikle Irakın Suudi Arabistan ile ilişkisinin çok mükemmel olduğunu ve Veliaht Prens Muhammed bin Selmanın yakın arkadaşı olduğunu ve reform çabalarından mutluluk duyduğunu belirtmeye özen gösterdi. Kapatılmasının üzerinden 30 yıl geçtikten sonra, iki ülke arasındaki Arar sınır kapısının açıldığına dikkat çekerek, iki ülke arasındaki ikili ilişkilerin geliştirilmesi için her türlü çabanın gösterildiğini vurguladı. Kazimi, İran Büyükelçisi İrec Mescidinin kovulmasını talep eden geniş çaplı Irak halk protestolarının tırmandığı bir zamanda Washington’a uçacak. Iraklıların bu talepte bulunmalarının arka planında, Tahranın Irakın güney bölgelerindeki elektrik santrallerini işletmek için doğalgaz tedarikiyle ilgili taleplere karşılık vermemesi, aynı zamanda Irakın iki ülke arasında ortak sularla ilgili anlaşma ve protokollere uyması yönündeki çağrılarına rağmen, İranın Irak’a akan su salınımını engellemesi yer alıyor. Irakta Tahrana karşı yürütülen halk protestoları, Iraktaki istilacı İran hegemonyasına karşı 2019 devriminin patlak vermesinden bu yana artan kızgınlığın bir uzantısı olarak ortaya çıkıyor.
مشاركة :