Sosyolog ve akademisyen Sami İbrahim, "Şu ana kadar kesin olan bir şey varsa o da 25 Temmuzdan önce iktidarda olan partilerin ulusal diyaloğun dışında kalacağıdır" dedi. Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in 25 Temmuzda aldığı " olağanüstü kararların" ardından geçen hafta duyurduğu "ulusal diyalog" açılımı ülkenin birinci gündem maddesi olurken söz konusu diyaloğa kimlerin dahil edileceği de merak konusu. Cumhurbaşkanı Said, yaptığı ilk açıklamada "seçim kanunu ve siyasi sistemin" ele alınacağı ulusal diyalog görüşmelerinde iktidardaki siyasi partilerin yer almayacağı sinyalini verdi. Said, yaşanan siyasi krizden çıkış yolu olarak görülen "ulusal diyalog" açılımını duyurduğu ilk açıklamasında, devletin ekonomik ve sosyal sorunların çözümü için gereken iradeye sahip olduğunu vurguladı. Ülkede gençlerin de katılacağı öncekilerden farklı, şeffaf ve samimi bir "ulusal diyalog" başlatacaklarını kaydeden Said, "halkın parasını çalan ve vicdanlarını satanların" ise bu açılıma dahil edilmeyeceğinin altını çizdi. Tunus Cumhurbaşkanı, 25 Temmuzda Meclisin çalışmalarını dondurması ve başbakanı azletmesinin ardından 22 Eylülde yetkilerini genişleten yeni kararnameler yayımladı. Cumhurbaşkanının yasama ve yürütme yetkisine yönelik olağanüstü düzenlemeler yapıldı ve yasa tekliflerinin anayasaya uygunluğunu denetleyen geçici komisyon feshedildi. Ayrıca cumhurbaşkanlığına her türlü kararı halk oylamasına sunma yetkisi verildi. Cumhurbaşkanı Said’in aldığı "olağanüstü kararların" ardından, ulusal ve uluslararası düzeyde birçok kesimden Tunusa, "yaşanan siyasi krizden çıkış yolu olarak ulusal diyaloğa gidilmesi" çağrıları yaptı. Tunustaki taraflardan ulusal diyalog için "geniş katılım" vurgusu Saidin "ulusal diyalog" açıklamasının ardından ülke genelinde siyasi oluşumlardan gelen tepkilerde de diyaloğun gerekliliği ön plana çıktı. Bu konuda en net açıklama ülkenin en büyük sendikası Tunus Genel İşçi Sendikaları (TGİS) Genel Sekreteri Nureddin et-Tebubiden geldi. Tebubi, "rızaya dayalı ve katılımcı bir yaklaşım içinde, hedefe ulaşmak için uzlaşıya açık olması koşuluyla ulusal diyaloğu desteklediklerini, geçiş yolunu güvence altına almak için diyalogdan kaçış olmadığını ve sendika katılımı olmadan bir diyalog olmayacağını" söyledi. Nahda Hareketinden yapılan açıklamada ise ülkedeki mevcut siyasi krizin aşılması için Cumhurbaşkanı Saidin aldığı olağanüstü kararların ardından Meclisin kapatılarak yetkilerin tek elde toplanmasını kapsayan "istisnai durumun" sona erdirilmesi ve Meclisin açılması talep edildi. Demokratik Akım Partisi Genel Sekreteri Gazi eş-Şevaşi ise "Tunus için demokratik yola dönüş olmadan istikrar olmaz. Ulusal diyalog; katılımcı bir yaklaşım ve geniş halk desteği olmadığı takdirde etkili reformlar yapılsa bile hiçbir anlam ifade etmez" dedi. "Ulusal diyaloğa Cumhurbaşkanı Saidi destekleyenler katılacak" Tunuslu uzmanlar, Cumhurbaşkanı Saidin "ulusal diyalog" açıklamalarını AA muhabirine değerlendirdi. Sosyolog ve akademisyen Sami İbrahim, "Cumhurbaşkanı Saidin bahsettiği diyalog, ulusal diyalog değil. Saidin bahsettiği şey, kendi destekçileri arasında yapılacak bir diyalog" ifadelerini kullandı. Ortada ne halkın ne de gençliğin katıldığı bir "ulusal diyalog" sürecinin olduğunu belirten İbrahim, "Diyalog sadece Cumhurbaşkanı Saidi destekleyenler arasında yapılacak, tabii ki kendisini 2019 seçimlerinde destekleyen oluşumları kastetmiyorum. Cumhurbaşkanı Saidin şimdiye kadar açıklamadığı, devamlı yanında yer alan ve her zaman kendisini destekleyen küçük bir zümreden bahsediyorum" dedi. "Siyasi partiler görmezden geliniyor" Cumhurbaşkanı Saidin her fırsatta siyasi partileri görmezden geldiğini söyleyen İbrahim, "Ülkede yaşanan krizin bir parçası olan siyasi partiler, kendi aralarında yaşadıkları çekişmeler ve birbirlerine karşı yaptıkları suçlayıcı açıklamaların yanı sıra parlamentodaki çalışmalarda başarısız olmaları neticesinde 25 Temmuzun yaşanmasına neden oldu. Bu yüzden Cumhurbaşkanı Said, onları görmezden geliyor" diye konuştu. Saidi 25 Temmuz sonrasında destekleyen partilerin dahi ulusal diyalogda yer alamayabileceğini dile getiren İbrahim, şunları kaydetti: "Siyasi partilerin bir kısmı büyük kargaşa içinde ve kötü durumda. 25 Temmuz şokunu atlatamayan partiler nasıl tepki vereceklerini kestiremiyor. Şimdiye kadar partiler Cumhurbaşkanı Saidin halkın iradesiyle çelişen kararlarına karşı cephe oluşturacak bir adım atamadılar." Partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının ulusal diyaloğa katılımlarının "formaliteden ibaret" olacağını savunan İbrahim, "İlk aşamada gençlerle ve halkla başlayacak olan ulusal diyaloğun ikinci aşaması Cumhurbaşkanı Saidin belirleyeceği komploların içinde yer almayan, yolsuzluğa karışmamış siyasi partileri ve örgütleri kapsayacak" dedi. "25 Temmuzdan önce iktidar olan partiler ulusal diyalogda yer alamayacak" Siyaset bilimi uzmanı Halid Abid, siyasi partilerin ulusal diyalogdan dışlanıp dışlanmayacaklarının net olmadığını, Cumhurbaşkanı Saidin odak noktasının gençler olacağını ancak bazı siyasi oluşumların da bir zorunluluk olarak bu sürece dahil edileceğini söyledi. Meclisteki 217 sandalyeden 53üne sahip Nahda Hareketi ve 28 sandalyesi bulunan Tunusun Kalbi partileri ile Hişam el-Meşişi hükümetini destekleyen Onur Koalisyonuna atıfta bulunan Abid, "Şu ana kadar kesin olan bir şey varsa o da 25 Temmuzdan önce iktidarda olan partilerin ulusal diyaloğun dışında kalacağıdır" dedi. Partilerin görmezden gelinmesi konusuna ilişkin ise Abid, "Demokratik Akım gibi bazı partiler başta Cumhurbaşkanının kararlarını desteklerken şimdi karşı çıkıyorlar. Cumhurbaşkanının bu nedenle şimdiye kadar partilerin ulusal diyalogdaki yerine ilişkin bir açıklama yapmadığını düşünüyorum" ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Saidin genel olarak siyasi partilere şüphe ile baktığının altını çizen Abid, buna rağmen siyasi oluşumlardan bir kısmının koşullar gereği ulusal diyalogda yerini alacağını söyledi.
مشاركة :