Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, “Filistin halkımızın içinde bulunduğu, ulusal projemizi tehdit etmekle kalmayıp iki devletli çözümü ve barış şansını da baltalayan hassas durum, ‘İsrail’i bu ciddi ihlalleri durdurmaya, halkımıza işgalin ve yerleşimcilerinin saldırılarından etkili bir uluslararası koruma sağlamaya zorlamak’ amacıyla, tüm dünya ülkelerinin acil müdahalesini gerektirmektedir” dedi. Abbas, ülkesinin ulusal günü münasebetiyle Romanya’nın Ramallah büyükelçiliği tarafından düzenlenen törende, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Komitesi üyesi Ahmed Macdalani aracılığıyla bir açıklamada bulundu. Bu bağlamda Abbas, “Barış süreci ufkunu tıkayan ve iki devletli çözüm ufkunu baltalayan tanık olduğumuz değişiklikler ve koşullar ortasında, Filistin devletini henüz tanımamış olan Avrupa Birliği (AB) ülkelerindeki dostları, iki devletli çözümü korumaya çağırıyoruz” şeklinde konuştu. Abbas’ın iki ülkeyi kurtarmak için küresel müdahale çağrısı yeni değil. Ancak Filistinliler, ABD yönetiminin siyasi süreci desteklemekteki yavaşlığından gittikçe daha fazla hayal kırıklığına uğradıkça, son birkaç hafta içinde bu duruma daha fazla yoğunlaştı. Öyle ki Abbas da Fetih hareketinin Merkez Komitesi ve FKÖ Yürütme Komitesi toplantılarında ABD’nin bu yavaşlığını eleştirdi. Abbas, esasen Uluslararası Dörtlü Komite’yi canlandırmak üzere ve ardından Uluslararası Dörtlü ve diğer ülkelerin Filistinliler ve İsrailliler arasındaki müzakerelere sponsor olması için uluslararası çok taraflı bir mekanizmasıyla sonuçlanan, uluslararası bir barış konferansının başlatılması amacıyla uluslararası toplumun, planına yanıt vereceğini umuyor. Uluslararası Dörtlü, 2002 yılında Filistin- İsrail müzakerelerine sponsor olmak amacıyla kuruldu. Ancak tarafların rolünün etkisiz olduğuna dair inancı nedeniyle faaliyetlerini durdurdu. Abbas, geçen Eylül ayında Birleşmiş Milletler’de (BM) yaptığı konuşmada bir girişim ortaya koymuş ve İsrail’e işgalini sona erdirmesi için bir yıllık süre tanımıştı. Abbas, aksi takdirde önlem alınacağını da dile getirmişti. Filistin’in en yüksek yasama organı olan Merkez Konseyi, gelecek ayın başlarında yapılması planlanan bir toplantıda, çeşitli seçenekleri ele alacak. Öyle ki Filistin liderliğinin karşısından birçok seçenek bulunuyor. İsrail ile yapılan anlaşmaların durdurulması, İsrail’in tanınmasının askıya alınması, Filistin’in işgal altındaki bir devlet olduğu ilan edilerek geçiş döneminin sonlandırılması ve uluslararası meşruiyet kararlarının kaldırılması da bu seçenekler arasında. Tüm bu seçenekler, ‘FKÖ içerisindeki kağıtların düzenlenmesi ve boşlukların doldurulması’ da dahil, Merkez Konseyi toplantısında dikkatçe ele alınacak. Filistin Dışişleri Bakanlığı, 2 Aralık’ta Filistin- İsrail anlaşmazlığını çözmek için siyasi ufkun yeniden kazanılmasının, yerleşim projelerinin durdurulması ve Filistin halkına uluslararası koruma sağlanması ile başladığını ifade etti. Bakanlık, yaptığı açıklamada “Filistin davasını ve halkımızın adil ve meşru haklarını destekleyen uluslararası oybirliği ile, son zamanlarda Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü’nde olanlar ve BM’nin konsey kurum ve kuruluşlarında davamızla ilgili olarak kabul ettiği kararlar; İsrail işgaline son verilmesi çağrısında bulunan ve halkımızın adil ve meşru ulusal haklarına ulaşmasını destekleyen uluslararası konsensüse vurgu yapmaktadır” ifadelerine yer verdi. Bakanlık, “Özellikle devam eden yerleşim projeleri, işgal ve yerleşimcilerin devam eden ihlal ve suçları ortasında bu kararların alınması yeterli değildir” diyerek, kararların halk için uluslararası koruma sağlayacak ve haklarına yönelik topyekûn savaşı durduracak pratik önlemlere dönüştürülmesi çağrısında bulundu. Ayrıca Uluslararası Dörtlü’nün denetiminde, belirli bir süre içinde işgali sona erdirmek ve iki devletli çözüm ilkesini uygulamak için ciddi bir barış sürecinin başlatılması gerektiğini vurguladı. Dışişleri Bakanlığı, “Yerleşimcilerin saldırılarının devam etmesi; işgalcilerin daha fazla Filistin topraklarını çalmak, yerleşim yerlerini genişletmek, yerleşkeleri birbirlerine bağlamak ve Batı Şeria’nın kuzeyini merkezinden ayıran devasa bir yerleşim birimine dönüştürmek amacıyla başta Nablus’un güneyi olmak üzere tüm bölgelerde vatandaşlara yönelik şiddetli saldırısının bir uzantısıdır” dedi. Bakanlık, saldırıların Doğu Kudüs de dahil olmak üzere işgal altındaki Batı Şeria’da, kasaba ve mahallelerinde Filistinlilerin evlerinin ve dükkanlarının yıkılmasında gözle görülür bir artışla çakıştığını ifade etti. Bakanlık, İsrail’in siyasi ve askeri koruması altında saldırılarını gerçekleştiren yerleşimcileri terörize etmekten tamamen ve doğrudan işgal hükümetini sorumlu tuttu. Dışişleri Bakanlığı, özellikle iki devletli çözüm ilkesi ve uluslararası barış kriterleri doğrultusunda barışı sağlama fırsatına ilişkin, yerleşimcilerin suçlarının devam etmesi ve bunların tüm çatışma arenası üzerindeki sonuçları ve yansımaları konusunda uyardı.
مشاركة :