Astana görüşmelerinde ayrılıkçı eğilimler ve İsrail’in Suriye’ye saldırıları kınandı

  • 12/23/2021
  • 00:00
  • 4
  • 0
  • 0
news-picture

Kazakistan’ın başkenti Nur Sultan’da, ‘Astana süreci’ kapsamında düzenlenen görüşmelerin 22 Aralık’taki 17’inci turu herhangi bir ilerleme olmadan sona erdi. Suriye’deki ateşkesin garantör ülkeleri (Türkiye,Rusya ve İran) tarafından yapılan nihai açıklama, önceki turlardakine benzer nitelikteydi. Üç taraf, ‘tutuklular konusunda ilerleme kaydetmeye odaklanan ‘güven inşa etme’ meselesinin yanı sıra Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib çevresindeki durum ve bir sonraki aşamadaki siyasi eylem öncelikleri de dahil olmak üzere’ turun gerçekleşmesinden önce ortaya çıkan tartışmalı konulara dair ortak bir anlayış geliştiremedi. Ankara, Moskova ve Tahran’ın önceki açıklamalarda belirtilen genel ilkeleri korumaya çalıştıkları nihai açıklamada da görüldü. Açıklamada, ‘İran talebi uyarınca Suriye’deki İsrail saldırılarının kınandığına ilişkin’ veya ‘Türkiye ve Rusya’nın ısrarı uyarınca Kürt ayrılıkçı eğilimlerin ve ABD tarafından ortaya koyulan teşvik edici girişimlerin reddedildiği’ maddeler gibi farklı tarafları tatmin etme arzusunu yansıtan noktalar da yer aldı. Şarku’l Avsat’a açıklamada bulunan bir kaynağa göre açılış toplantısındaki tartışmalardan sonra kapalı kapılar ardında yapılan ikili görüşmelerde kapanış bildirgesi konusunda görüş alışverişi yapıldı. Taraflar, turun ‘önerilen konular hakkında verimli bir tartışma platformu olmaktan ziyade Astana sürecinin devamını teyit eden bir protokol niteliği taşıdığını’ ifade ettiler. Katılımcı heyetten bir kaynağın belirttiğine göre koronavirüs pandemisiyle mücadele gerekliliği gerekçesiyle kapanış oturumunun iptal edilmesi, Rusya ile Türkiye ve Moskova ile Tahran arasındaki anlaşmazlık konularının halen askıda kaldığını gösterdi. Rusya ile Türkiye, ‘İdlib’deki durum’ hakkında, Moskova ve Tahran da ‘özellikle İsrail’in İran ve müttefiklerine ait mevziiler üzerindeki sürekli saldırıları karşısında sonraki eylem öncelikleri’ nedeniyle anlaşmazlık yaşıyor. Öyle görünüyor ki müzakerelerin tek somut sonucu, İran’ın gelecek yılın ocak veya şubat aylarında Tahran’da üç ülkenin bakanlar düzeyinde düzenlenecek bir toplantıyı ilan etmesi oldu. Görüşme sırasında, ‘pandeminin koşullarının izin vermesi halinde’ daha sonra üç ülke başkanlarının katılacağı bir zirve düzenlenmesi kararlaştırıldı. Müzakere turunda ülkesinin heyetine başkanlık eden İran Dışişleri Bakanı Ali Asgar Hacı, “Bu konuda anlaştık. Toplantı gelecek yıl yapılacak. Ocak ayında veya şubat başında İran, Rusya ve Türkiye dışişleri bakanlarıyla bir görüşmemiz gerçekleşecek. Daha sonra da bir zirve yapacağız” dedi. Üç taraf, bir yılı aşkın bir süre önce Suriye konusundaki pozisyonları koordine etmek için Tahran’da bir zirve düzenlemeyi kabul etmişti. Ancak pandeminin patlak vermesi ve grup içindeki anlaşmazlıkların artması nedeniyle zirvenin tarihi birçok kez ertelendi. Turun kapanış bildirgeside, önceki ortak açıklamaların tekrarı niteliğinde 16 madde yer aldı. Taraflar, “Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne ve Birleşmiş Milletler (BM) sözleşmesinin amaç ve ilkelerine olan bağlılıklarını’ yeniden dile getirdiler. Terörle mücadele etmek, Suriye’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü baltalamayı ve komşu ülkelerin ulusal güvenliğini tehdit etmeyi amaçlayan ayrılıkçı eylemlere karşı durmak için ortak eylemin devam ettiğini vurguladı. Suriye’nin farklı yerlerinde terör faaliyetlerindeki artışı kınayan taraflar, İdlib’deki çatışmasızlık alanlarının içindeki ve dışındaki siviller için tehdit oluşturan Heyetu Tahriru’ş Şam’ın (HTŞ) faaliyetinin güçlendirilmesinden büyük endişe duyulduğunu ifade etti. Bildirgede ayrıca güneydeki Dera ve doğudaki Deyrizor’da devam eden yerel yerleşim operasyonlarının istikrarı sağlama çabalarına katkıda bulunabileceği aktarıldı. Belgede uluslararası hukuku, uluslararası insan haklarını ve Suriye ile komşu ülkelerin egemenliğini ihlal eden, bölgedeki istikrar ve güvenliği tehlikeye atan Suriye’deki İsrail askeri saldırılarının devam etmesi de kınandı. Taraflar, Suriye çatışmasının askeri bir çözümü olmadığına inandıklarını vurgularken 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararı uyarınca, BM himayesinde Suriye tarafından yönetilen uygulanabilir ve kalıcı bir siyasi süreci ilerletme taahhüdünü dile getirdi. Suriye Anayasa Komitesi’ne ise ‘Suriyeli tarafların yapıcı bir yaklaşımıyla mümkün olan en kısa sürede’ yeni bir müzakere turu düzenlenmesi çağrısı yapıldı. Uluslararası hukuka, uluslararası insan haklarına ve BM sözleşmelerine aykırı şekilde Suriye’ye uygulanan tüm tek taraflı yaptırımlar da kınandı. Bildirgede ayrıca yaptırımların kaldırılması ve ‘ayrımcılık, siyasallaştırma ve önkoşul olmaksızın tüm Suriyelilere yönelik insani yardımın artırılması’ çağrısında bulunuldu. Uluslararası topluma, BM’ye ve insani yardım kuruluşlarına da erken müdahale yoluyla Suriye’ye yardımlarını artırma çağrısı yapıldı. Mültecilerin ve ülke içerisinde yerinden edilmişlerin, uluslararası insan haklarına uygun olarak Suriye’deki asıl ikamet yerlerine güvenli, onurlu ve gönüllü olarak geri dönüşlerini kolaylaştırmanın gerekliliği vurgulandı. Diğer yandan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Şoygu, Washington’a yeni eleştiriler yöneltirken 22 Aralık’ta bir televizyon kanalına verdiği bir röportajda “ABD’nin Suriye’deki varlığının asıl amacı belli. Fırat’ın doğusundaki hidrokarbonları, petrol sahalarını ve tarım arazilerini kontrol altına aldılar ve orada Kürt ayrılıkçılığını her şekilde teşvik etmeye başladılar” dedi. ABD ile müttefik olan Kürt Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG) PKK’ya bağlı bir terör örgütü olduğunu vurgulayan Türkiye’nin tutumu açısından da durumun çok karmaşık olduğunu belirten Lavrov, “Kürtlerin kendileri, özellikle de Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve Suriye Demokratik Konseyi (SDK) tarafından temsil edilen siyasi kolları, yaklaşımlarına karar vermelidir” ifadesini kullandı. Şam ile müzakerelerin gidişatını güçlendirme çağrısı yaptı. Rus Bakan sözleirni şöyle sürdürdü: “Eski ABD Başkanı Donald Trump, Suriye’deki tüm güçleri geri çekmeyi planladığını açıklayınca Kürtler hemen Rusya’dan Şam hükümetiyle diyalog başlatmalarına yardım etmesini talep etti. Ama Pentagon’un ‘ABD güçlerinin Suriye’de kaldığını’ açıklaması sonrasında bu diyaloga olan ilgileri hızla azaldı.” Lavrov açıklamasında Kürt bileşenleri uyardı: “ABD’lilerin eninde sonunda geri çekileceğinin ve şu an Rukban Kampı ve Tanf Üssü bölgesi de dahil olmak üzere faydadan çok sorunla karşı karşıya olduklarının farkına varmaları gerekiyor. Kendi kurallarını dayatmaya çalışıyorlar ama sahada bu yapıların işleyişinin devamlılığını sağlayamıyorlar. Yerinden edilenler arasında çok sayıda suçlu ve terörist var.” Sergey Lavrov ayrıca Rusya’nın bu konuda yardıma hazır olduğunu vurgulayarak Kürtlere de ilkeli bir tavır almaları çağrısında bulundu.

مشاركة :