Washingtondan gelen sinyaller ve Sudanda yaşanan gelişmeler, insanı tek bir sonuca götürüyor; ABD yaptırımlarının gelmekte olduğunu! ABD Kongresi, sivil demokratik geçişi engelleyenleri, onların ekonomik ve mali çıkarlarını hedef alan "hedefli" yaptırımlar uygulama yönünde hareket etmesi için Biden yönetimine baskısını artırıyor. Öte yandan, Sudanda yakında geçiş dönemini tekrar rayına oturtacak dramatik bir gelişme konusunda gerçek bir umut ışığı olmadan, durum kötüleşmeye devam ediyor, barışçıl göstericilere yönelik baskı ve katliamlar devam ediyor. ABD Kongresi Dış İlişkiler Komitesinin önceki gün “Sudan’ın Tehdit Altındaki Geçiş Dönemi - 25 Ekim Darbesi Sonrası Amerikan Politikası” başlığıyla düzenlediği dinleme oturumunda neredeyse tamamen yaptırımlar konusuna odaklanıldı. Oturum sırasında Kongre liderlerinin Biden yönetimine ve hedeflenen yaptırımların uygulanmasında daha katı ve net bir politika uygulamadaki yavaşlığına duydukları kızgınlık aşikardı. Bu kızgınlık başta Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Demokrat Senatör Bob Menendez olmak üzere komite üyelerinin sözlerinden de belliydi. Menendez, yönetimin bu konuda başarısız olduğunu ve mevcut enstrümanları kullanmadığını eklemeden önce, ABD Afrika İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Molly’e “Şimdiye kadar neden herhangi bir yaptırım uygulanmadı?” sorusunu yöneltti. Kongrenin, bazı Sudanlılar gibi düşündüğü açık ve net. Bunlara göre Biden yönetiminin politikası, son zamanlarda pozisyonlarını tırmandırmaya ve sertleştirmeye başlayan, zaman kartına oynayan ve kendi lehine olacağını düşünen Askeri Konseye yanlış sinyaller gönderdi. Şu anda iktidarda, ya gençlik yorgun düşeceği ya da bileşenleri ve genel olarak sivil kanat arasında anlaşmazlıklar baş göstereceği için devrimin zamanla zayıflayacağına inanan bir kanat var. Aynı zamanda, bu kanat, dünyanın sorunlarıyla meşgul olup üçüncü yılına giren Sudan devrimini unutacağına bahis oynuyor. Bu okuma, ister baskının tırmanması ister “Direniş Komiteleri” saflarında tutuklamaların yaygınlaşması olsun son zamanlarda askeri bileşenin pozisyonlarında görülen radikalleşmenin açıklaması olabilir. Askeri bileşen ayrıca işleri yürütmesi için bir “vekil hükümet” kurdu. Bir kısmının görevlerine iade edilmesinden, tutuklu bazı liderlerinin serbest bırakılmalarından sonra eski rejim unsurları da artan bir şekilde ortalıkta görülmeye başlandı. Askeri bileşen hala güç ve manevra yöntemine güveniyor. Oysa Sudan devrimi inanılmaz bir direnme gücü sergiliyor, gençliği, baskı ve öldürme politikasına meydan okuyarak yürüyüş konvoylarını devam ettirme kararlılığı gösteriyor. Dahası kendilerini birleştiren, coşkularını alevlendiren ve bölgelerdeki protestoların kapsamını genişleten başka meseleler de buldular. Öyle ki bugün Sudan’ın tamamı sokaklardaki barikatlardan ve öfke tezahürlerinden bir kitle haline geldi. Bu kararlılık sayesinde Sudan devrimi dünyadaki birçok tarafın kendisine desteğini ve ilgisini korudu. Bu, önceki gün düzenlenen Dış İlişkiler Komitesi toplantısında da belirgindi. Konuşmacılar, Sudan gençliğinin kararlılığına ve demokratik geçiş döneminde devrimin hedeflerine ulaşması konusundaki ısrarlarına hayranlıklarını ifade etmekte yarıştılar. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı da Sudanlıların devrimlerinin hedeflerini gerçekleştirme iradelerine olan hayranlığını kaydedenler arasındaydı. Bakan Yardımcısı görev yaptığı başka yerlerde "böyle bir güç ve uyum" görmediğini kaydetti. Buradan hareketle, Dış İlişkiler Komitesi üyelerinin ABD yönetiminin hamlelerinin hızına ilişkin eleştiri ve sorularına yanıt verdi ve yönetimin şu anda “hedefli” yaptırımlar uygulamanın yollarını araştırdığını tekit etti. Sudandaki askeri liderlere, baskı ve şiddetin devam etmesinin, demokratik geçiş sürecinin engellenmesinin "sonuçları olacağına" dair peş peşe açıklamalarla doğrudan uyarılar gönderildiğini vurguladı. Yönetimin şu anda "Sudan askeri sistemine sağlanan finansmanı sınırlamak, ordu tarafından kontrol edilen şirketleri izole etmek için" mevcut "geleneksel ve geleneksel olmayan enstrümanları" gözden geçirdiğini söyledi. Ancak Senatör Menendez ile Dış İlişkiler Komitesinin kıdemli Cumhuriyetçi üyesi ve Sudandaki demokratik geçişi engelleyenleri, ekonomik ve finansal çıkarlarını hedef alan yaptırımlar tasarısının sahibi Senatör Jim Risch’in verdikleri karşılık şu oldu: Kongre her halükarda "25 Ekim darbesini gerçekleştirenlere, demokrasiye geçişi tehdit etmeye devam edenlere, insan haklarını ihlal edenlere" yönelik yaptırımlar uygulamak amacıyla bir sistem oluşturulması için harekete geçecektir. Bu, yaptırımlar konusunda yönetim ile Kongre arasında bir uyuşmazlık olduğu anlamına mı geliyor? İki taraf arasında bir görüş ayrılığı varsa, bunun “hedefli” yaptırımlar ilkesiyle değil, zamanlama ile ilgili olduğu apaçık. Kongre, askeri bileşene ve çevresinde toplanan milislere baskı yapmak için bir an önce yaptırımların hayata geçmesini istiyor. Yönetim ise Birleşmiş Milletler Sudan Entegre Geçiş Yardımı Misyonu Başkanı Volker Perthes’in himayesinde yürütülen BM’nin diyalog yoluyla bir çözüm bulma girişimine fırsat vermek istiyor. Önceki gün düzenlenen Dış İlişkiler Komitesi toplantısında, Kongre liderlerinin BM girişimine ve başarı olasılığına bir tür şüpheyle bakmaları, dikkat çekici bir husustu. Onların görüşüne göre, BM girişimi "güçsüz" ve ister baskıyı durdurmak, ister geçiş sürecini tekrar rayına oturtmak ve iktidarı sivillere devretmek olsun taahhütlerini yerine getirmesi için askeri bileşene baskı yapabileceği herhangi bir enstrümandan yoksun. Şu anda göstergeler Kongre’nin bu okumasını destekliyor. UNITAMS tarafından desteklenen diyalog engellerle karşı karşıya ve askeri bileşenin iktidarı sivillere devretmek istediğine dair bir kanıt da yok. Aksine, bu bileşen, iktidarını desteklemek için baskıcı önlemlerini ve devrimi öldürme çabalarını artırarak, hareketlerini yoğunlaştırdı. Son zamanlarda askeri bileşenin UNITAMS girişiminden kaçınmak ve engellemek istediği anlamını taşıyan işaretler görülüp açıklamalar yayınlandı. Destekçileri, Hartumdaki BM misyonunun genel merkezi önünde uluslararası müdahaleyi reddeden sloganlar atarak gösteriler düzenlediler. Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı ve Hızlı Destek Kuvvetleri Komutanı Muhammed Hamdan Daklu’nun (Hamideti) bu hareketlenmelerdeki rolü büyüktür. Zira özellikle silahlı kuvvetlerin yeniden yapılandırılması, milislerin dağıtılması ve düzenli kuvvetlere entegre edilmesi talepleri ışığında sivil geçiş sürecinin en büyük kaybedeni olacağına inanmaktadır. Yine ona göre herhangi bir sivil hükümet, genişleyen mali ve ticari çıkarlarını tehdit edecek adımlar atacaktır. Hamideti ve askeri bileşen içindeki tutucu grup için sorun, şu anda Washingtonda ciddi bir şekilde tartışılan yaptırımların kendilerine ve çıkarlarına ciddi şekilde zarar verecek olmasıdır. UNITAMS girişimi başarısız olursa, ABD ile sınırlı kalmayıp, Avrupa Birliği, Kanada ve İskandinav ülkeleri başta olmak üzere diğer ülkelerin de bu yaptırımları uygulamaya katılacak olmasıdır. Sivil geçişi engelleyenler bugün kendilerini, sönmeyi reddeden devrimin çekici ile ufukta beliren uluslararası yaptırımların örsü arasında sıkışmış görüyorlar. Askeri bileşendeki tutucu kanat, sivil güçlerin saflarındaki çatlaklara bahis oynarken, bu çatlaklar şimdi onun safları arasında görülebilir. Zira Sudandaki durum artık mevcut tıkanıklığı kaldıramıyor!
مشاركة :