Muhalif “Nida Sudan” ittifakı ve Milli Ümmet Partisi lideri es-Sadık el-Mehdi, hakkında çıkarılan tutuklama kararının hükümetin kendisine karşı “kötü niyetli” eylemlerinden biri olduğunu belirtti. Hükümetin bu eylemlerinin kendisini Hartum’a dönmekten alı koyamacağını söyleyen el-Mehdi, belirlendiği üzere 19 Aralık’ta geri döneceğini vurguladı. Mehdi, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, Afrika Eş Gözlem Mekanizması (APRM) aracılığıyla hükümetle diyalogun başlayabileceğini belirtirken, muhalefetin birleşmesini “ütopya” olarak nitelendirdi. Herhangi bir muhalif güçle koordinasyon sağlamak için bir takım şartları olduğuna dikkati çeken Mehdi, bunların; rejimi zorla devirmek, kritik meseleleri kendi başlarına çözmeye çalışmaktan kaçınmak, İsrail’in zaferini önlemek, yalnızca muhalefet karşıtlığına odaklanmamak olduğunu belirtti. Mehdi, Sudanlı güçlerin, Güney Afrika apartheid sisteminden kurtulmasını sağlayan Demokratik Güney Afrika için Konvansiyon (CODESA) çerçevesinde bir anlaşma beklediğini kaydetti.-Hükümet Devlet Güvenlik Savcılığı tarafından çıkarılan tutuklama emrinin ardından sizi tutuklamak için dönüşünüzü bekliyor. Sizce hükümet bu eylemlere devam mı edecek yoksa genel bir af mı çıkaracak? Hükümet bizimle çelişkili şekillerde uğraşıyor. Bize üç kez en yüksek seviyede katılım için teklifte bulundular. Adil ve kapsamlı bir barış ve demokratik geçişe dayanmayan hiçbir katılımı kabul etmedik. Bu nedenle, hükümet iktidara gelmesinden bu yana yıllardır bu gibi eylemlerde bulunuyor. Şuan çalıştığımız silahlı güçler uluslararası toplum ve Afrika tarafından tanınıyor olmasına ve hiçbir terör eylemine karışmamış olmasına rağmen bugüne kadar hakkımda 6 dava açıldı. İktidar rejimi birçok yerde tartışma konusu. “Nida Sudan” ittifakı ise şiddet içermiyor. Bize karşı yapılan bu eylemleri göz önünde bulunduruyoruz. İktidarda bizi yönetimden uzaklaştırdığını düşünen bazı kişilerin bizimle ilgili açıklamaları var. Biz yasa dışı değiliz. Yani ya yönetimi paylaşırız ya da bizi yargılarlar. Bu kötü amaçlı açıklamalar bizi yasal olarak ortadan kaldırmaya yönelik yöntemlerdir. Bunlar rejim içinde kötü niyetli söylemlerin geçtiğinin delilidir. Rejim içinde farklı güç merkezleri var. Şu ana kadar neler yaptıklarını anlatamam. Fakat biz ilkeli duruşumuzu koruyacağız ve sonuçlarının sorumluluğunu üstleneceğiz. Çabalarımızın boşa çıkmamasını diliyor ve halktan destek bekliyoruz.-“Yumuşak geçiş” olarak isimlendirilen geçiş çerçevesinde hükümetle diyalog başlatacak mısınız? Söz konusu diyalog, APRM aracılığıyla gerçekleştirilecek bir diyalogdur. -APRM ve uluslararası taraflar sizi Anayasa Komisyonu’na ve 2020 seçimlerine katılmaya davet ettiler. Ancak bununla birlikte savaşı durdurma ve demokratikleşme gibi konular müzakere gündeminde olmayacak. Hükümet APRM’ye bir mektup gönderdi. Bu da hükümetin çizilecek bir yol haritasıyla bizimle diyalog başlatmaya, seçimler ve Anayasa Komisyonu gibi konuları konuşmaya hazır olduğunu gösterdi. Her şeyi yol haritası belirleyecek. Tabii ki, tüm bu konularda bir takım kesin şartlarımız var. Tüm meselelerin ele alınmasının yanı sıra ve taraflardan birinin yerine getiremeyecekleri durumlar müzakere gündemine taşınmalı. Bunlar da yol haritasına dayandırılmalı.-İktidar dengesi artık Ömer el-Beşir hükümetinin lehine. Muhalefet ise etkisiz bir durumda. Sizce güç dengesindeki ölçüler nasıl olmalı? Sistem 30 yılın ardından tüm alanlarda iflasın eşiğine gelmiş durumda. Eşi benzeri görülmemiş hatalar yapıldı. Mevcut ekonomik durum hükümeti istikrarsızlaştırmasına neden olacak yeterlilikte. Uluslararası ilişkilerde, devletler rejimin zayıflığını kabul eder. Bu fırsatı kendi şartlarını öne sürmek için kullanırlar. Örneğin ABD’nin rejimden insan halkları ihlallerini öne sürerek Müslüman Kardeşler’i sınır dışı etmesini istemesi gibi.-Muhalefet grupları arasında bölünmeler yaşanıyor. Bu da muhalefetin hükümetin önündeki varlığını zayıflatıyor. Muhalefet güçlerini bir araya getirecek bir girişiminiz var mı? Muhalefetin bir araya gelmesi bir “ütopyadır” (gerçeklikten uzak). Ancak muhalefeti temsil eden en büyük grup olan “Nida Sudan” ittifakı tutarlı bir ittifaktır. “Milli Mutabakat Güçleri İttifakı”, Nida Sudan Güçleri İttifakıyla uzlaşıya varmış olsalar da ilke olarak herhangi bir diyalog başlatmayı reddediyorlar. Bizimle ittifak içerisinde yer almalarına rağmen diyalogu reddedenler var. Muhalefette Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey örgütünün (SPLM-N) Başkan Yardımcısı Abdulaziz el-Hilu ve Sudan Kurtuluş Hareketi (SLM) lideri Abdulvahid Muhammed Nur gibi aşırılık yanlısı muhalifler bulunuyor. Anavatanın inşası için bir tüzük imzalayarak görüşleri birleştirmeye çalıştık. Bu konuda hemfikir olmak ve hedeflerine barışçıl yollarla ulaşmak için çalışacağız. Herhangi bir muhalif güçle koordinasyon sağlamak için 4 şartımız olduğunu söylemiştik. Bu şartlar; rejimi zorla devirmemek ve barışçıl yollarla hareket etmek, kritik meseleleri kendi başlarına çözmeye çalışmaktan kaçınmak, İsrail’in zaferini engellemek, muhalefet karşıtlığına odaklanmamak.-Aktivistler ve parti liderleri, muhalefetle ittifaklar kurduğunuzu söylüyor. Buna ne diyorsunuz? 1989 yılında kurulan Ulusal Demokratik İttifak’ı (NDA) bizim girişimimizdi. 1995’te Asmara’da gerçekleştirilen Kritik Meseleler Konferansı’nı biz düzenledik. SPLM-N’in “Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi” (IGAD) girişimi çerçevesinde hükümet ile diyaloga girişini destekledik. Şartları vardı ve hükümetle diyalog başlatma fikrini reddettiğimizde 1999 yılında Cibuti Anlaşması’nın yolu açıldı. 2005 yılında hükümet ve hareket arasında kapsamlı bir barış anlaşması imzalandı. Eleştirilerimizi yayınladık. Hiçbir bilgiye sahip olmayan eleştirmenler yalnızca rejime katılmak için diyalog istediğimizi söylüyorlar. Milli Mutabakat Güçleri İttifakı içerisinde yer alan taraflar altı yıldır rejimdeler. Biz hiçbir aşamada katılım göstermeyen muhaliflerdik. Bu durumda muhalefet koalisyonunu ortadan kaldıranlar da bizleriz. Eylül 2009da Güney Sudan’ın başkenti Cubadaki Sudanlı Siyasi Partiler Konferansına katıldık. Milli Mutabakat Güçleri’ni oluşturduk. Daha sonra edinilen tecrübeler ışığında bu oluşumun tekrar gözden geçirilmeye ihtiyaç duyduğu ortaya çıktı. Bunu yapmaya karar verdik. Ancak diğerlerinin üzerinde anlaştığımız konuları uygulamaya koymaktan kaçınması sonucu üyeliğimizi donduk. Ancak Devrimci Cephe Fecr’ul Cedid Bildirisi’ni yayınladığında muhalefet iki konu üzerinde mutabık kaldı. Gönüllü birleşme ve rejimin aralarında şiddetinde yer aldığı bir takım seçeneklerle devrilmesiydi. Buna rağmen Devrimci Cephe ile ilişkileri koparmadık. Diyaloga devam ettik. Ağustos 2014te Paris Deklarasyonu’na ulaştık. Daha sonra Aralık 2014te “Nida Tunus” ittifakını oluşturduk. Siyasi güçleri birleştirici rolümüzü bugüne kadar sürdürdük.-70’li yılların ortalarında Sudan’ın eski cumhurbaşkanı Cafer Muhammed en-Numeyri ile uzlaşma sağladınız. Mevcut Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir ile bir dizi anlaşma (Nida el-Vatan ve Ulusal Konsensüs anlaşmaları) imzaladınız. Bu anlaşmalar birçok insanın askeri rejimlerle uğraşırken sizi eleştirmesine neden oldu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Prensipte tüm denetimi elinde tutan sistemlerle diyalogun ilke olarak reddedilmemesi hata olur. Ulusal mücadeleciler yabancı işgal devletleriyle diyaloga öncülük ettiler ve bağımsızlık konusundaki değişikler bu diyalogun meyvesiydi. Eski Cumhurbaşkanı Cafer Muhammed en-Numeyri ile diyalogumuz, hedeflerine ulaşmasa da, önemli bir rol oynadığımız Nisan 1985teki ayaklanmanın başarısına yol açan bir ortam yaratarak o dönem mevcut sistemle başa çıkmamızı sağladı. İnsanların meşru taleplerine yanıt vermeye özen gösterdik. Birçoğu taleplerini dile getirdi. Biz de sağlam ve barışçıl bir demokratik geçişin önünü açacak, yol haritasına öncülük ettik. Eğer bu mümkün değilse, Sudan’da üçüncü bir bahar seçeneği var. Nelson Mandela, “Siyasi güçler diyaloga zarar veremez” der. Asıl acı veren teslim olmaktır.-Bu içsel, bölgesel ve uluslararası karmaşık durumlarla Sudanın geleceğini nasıl görüyorsunuz? Sudanın insan gücü mükemmel. Doğal kaynakları da bol. Sudan’da siyasi güçler iki önemli açıdan gruplandırılır: Sertlik ve özgünlük ile “İslami, sosyalist, dirilişçi ve Afrikalı” ideolojilerin yönlendirdiği hoşgörü niteliklerine sahiplik. Bu unsurlar CODESA ya da Ekim 1964teki barışçıl ayaklanma gibi bir anlaşmaya yol açabilir. Sudan’ın siyasi hareketi, bölgedeki en olgun siyasi harekettir. Çünkü özgürlükleri için liberal bir yola çıkan bu hareket, solcu, sağcı, komünist ve İslamcı deneyimlere sahip. Sudan bu deneyimlerdeki başarısızlıkların yanı sıra gelecekte tüm bunlardan edinilen tecrübeye dayalı bir ulus inşa etmesine yardımcı olacak zengin bir siyasi kültüre sahip oldu.
مشاركة :