Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), ABD’nin İran’a karşı yeni siyasetinin önceki altı Amerikan yönetiminden bu yana ilk kez kendi hedefleri ile örtüştüğünü duyurdu. Trump’ın İran’ı sınırlayan yeni politikasının Konsey’in uzun yıllardır talep ettiği çizgide olduğunu vurguladı. KİK Politika ve Müzakere İşleri Yardımcısı Genel Sekreter Doktor Abdulaziz el-Uveyşek “Görünen o ki ABD’nin İran’a karşı siyaseti net ve uzun bir dönemden sonra ilk kez büyük oranda Konsey’in politikası ile örtüşüyor” ifadelerini kullandı. El-Uveyşek, ABD’nin İran rejimine yönelik ağır yaptırımları uygulama konusundaki ciddiyetine işaret ederek bu yaptırımların uygulanması ve onu etkisiz hale getirmek için boşlukların doldurulması durumunda kısa vadede başarılı olacağını belirttiği açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Amaç, İran’ın dış siyasetini değiştirmektir. 6 yıldan bu yana ilk kez Beyaz Saray Yönetimi, böylesi kararlara ve yaptırımlara imza atıyor. Sorun, İran’ın çevresindeki ülkeleri kontrol altına almaya çalışmasıdır. Bu noktada Konsey’e İran’ın yaptırım çemberinden çıkışına izin vermenin bölge istikrarı açısından zararlı olduğunu açıklamak düşüyor.” Doktor Abdulaziz söz konusu açıklamaları KİK’in dün Riyad’da ABD’nin İran politikasına dair düzenlenen panelde yaptı. Panelde Kral Suud Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü Ali Kahtani ve Uluslararası İran Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Doktor Muhammed es-Silmi’nin yanı sıra önde gelen akademisyenler ve yetkililer de yer aldı. El-Uveyşek, ABD’nin petrol yaptırımlarının yanı sıra şimdiye dek 900’den fazla İranlının ve oluşumun yaptırıma tâbi tuttuğuna dikkat çektiği açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı: “Yaptırımların etkili olması ve İran rejimi tarafından bu durumun kötüye kullanılmasıyla ortaya çıkabilecek tüm boşlukların kapatılması gerekir. Amerikan yönetimi bu yaptırımların uygulanmasında ciddidir. Ve başkalarından önce dostlarından bu yaptırımları dikkate almalarını bekliyor.” KİK Sekreterliği Politika İşleri Yardımcısı olan el-Uveyşek, Körfez adına Kuveyt Emiri’nin 2016 yılında Tahran yönetimine göndermiş olduğu mektuba dair Körfez ülkelerinin halen İran’dan bir yanıt almadığını söyledi. Söz konusu mektupta İranlı yöneticilerin uluslararası ve komşuluk hukuklarını gözetmesi, vatandaşlarının mezhep mensubiyetinin devletine olan bağlılık üzerinde bir etki sahibi olmadığı gerçeğini kabul etmesi ve son olarak da sorunların çözümü için güç kullanmak yerine barışçıl yollara başvurmayı benimsemesi talep ediliyor. EL-Uveyşek konuya dair yaptığı değerlendirmede “İran, şimdiye kadar buna uymadı. Kendisinden istenen üst düzey bir açıklama ve net bir cevap. Biz bu konularda diyalog yürütmek için bir işaret bekliyoruz” ifadesini kullandı. Doktor el-Uveyşek’e göre Konsey’in şu an yüzleştiği en yakın tehlike, İran’ın terör ve mezhep merkezli hareketlere olan desteği. El-Uveyşek söz konusu tehlikeye ilişkin şunları dile getirdi: “Körfez ülkeleri, bu tehditlerin önünü almak ve İran’ın kötüye kullandığı mezhep merkezli fitne ateşini söndürmek için dostları ile birlikte çaba gösteriyor. Körfez İşbirliği Konseyi’nin İran rejimini değiştirmek gibi bir politikası yoktur. Bu, İranlıların kendilerinin karar vereceği bir iştir. Bizim savunma yapmaya ve İran’ın istikrarı sarsan davranışlarını durdurmaya çalışıyoruz.” Doktor Abdulaziz, Konsey’in İran’a yönelik politikasını açıklamada kusurlu davrandığını kabul ederek bunun Körfez bölgesinde, her düzeyde dile getirildiğini belirtti. Kral Suud Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü ve Amerikan Siyaseti Uzmanı Doktor Ali Kahtani de İran’ın politikalarına ilişkin şu açıklamalarda bulundu: “İran’ın yayılmacı politikası, ister mollaların ister bir başkasının yönetiminde olsun değişmez bir yaklaşımdır. Molla rejiminin ortadan kalkması, İran’ın bölgeye yönelik yayılmacı politikasında bir değişiklik yaratmayacaktır. ABD’nin farklı yönetim dönemlerinde İran’a yönelik politikası ağırlıklı olarak siyasi ve ekonomik açıdan sınırlama doğrultusundaydı ancak başarılı olamadı. ABD’nin istediği; petrol temini, Hürmüz başta olmak üzere su geçiş yollarının güvenliği, nükleer silah bulundurmaya dur demek, terör ve füze programı ile mücadele etmek ve bölgede İran’ın etkinliğini sona erdirmektir.” Kahtani açıklamasının devamında sınırlama politikasının Körfez açısından en iyi seçenek olduğunu söyledi: “Trump’ın mevcut politikası sınırlamaya yöneliktir. Ancak başarısız olma ihtimali, 90’lı yıllarda olduğundan daha fazladır. Zira uluslararası sistem, çok kutuplu bir yöne doğru gidiyor. İran’ın yanında Çin ve AB var. Hal böyleyken onu sınırlamak oldukça zor.” Uluslararası İran Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Muhammed es-Silmi de Amerikan yaptırımlarının şimdiye kadar ülke içindeki etkilerini değerlendirdiği açıklamasında şunları söyledi: “ABD’nin İran’a karşı gerçek bir stratejisinin var olup olmadığı şüpheli. Belki bir planı vardır ancak Amerika tarafında bir geri çekilme görüyoruz. Plan iddialıydı ama İran’ın gücünden dolayı değil. Uluslararası etkileşimler dolayısıyla gerçeği tam anlamıyla okuyamadı. İran’ın Ortadoğu’daki hareket tarzına ilişkin Amerikan stratejisinde yedi madde mevcut. Bu demek oluyor ki yeni bir okuma söz konusu.” Es-Silmi’ye göre ikinci yaptırım paketinin uygulanmasından sonra İran’dan Körfez ülkelerine karşı bir ılımlı yaklaşım söz konusu. Ancak Es-Silmi, Körfez’in bu durumu kabul etmesini uzak bir ihtimal olarak görüyor. Zira İran’ın şu aşamada sadece fırtına önünde eğilerek onu lehine çevirmeye çalıştığını belirtiyor. Doktor Muhammed, İran’ın bütçesinin yüzde 75 oranında petrol gelirlerine dayandığını ve bu sebeple İran ekonomisinin hızlı bir şekilde etkileneceğini düşünenlere ilişkin de şunları söyledi: “Petrol ihracatında yüzde 16 oranında bir gerileyiş var ve büyük şirketler, İran’dan petrol ithalatını durdurdu. Nakliye şirketleri de İran petrolünü taşımayı reddediyor. İran her ne kadar farklı ülkelerin bayrağının salındığı gemiler ve petrol tankerleri kullanıp bazen navigasyonu bozarak birtakım oynamalar yapma girişiminde bulunsa da ABD, bu gemi ve petrol tankerlerini tespit etmeye yarayacak gelişmiş bir teknolojiye sahip. Takip araçları kapalı olduğunda bile bunu başarabilir. Peki ya bunu istiyorlar mı?!”. Doktor es-Silmi, Amerikan dolarının tümen karşısındaki değerinin yüzde 110’luk bir sıçrama gerçekleştirdiğine dikkat çekerek Avrupalı büyük şirketlerin varlıklarının yüzde 40’ının ABD’de bulunduğunu söyledi. 150 büyük şirketin İran’dan çekilmesine rağmen İran ile başa çıkmak adına ABD ile doğrudan ilişki kurmamak için yaptırımlar listesinde yer almayan küçük ve orta büyüklükteki şirketlerin merkeze alındığına dikkat çekti. Es-Silmi, İran’ın yaptırımlarla başa çıkmak için uygulaması muhtemel üç senaryoya dikkat çekti. Bunlardan ilki, İran’ın yaptırımlara karşı uzun süre direnişi. İkincisi, mart ayından itibaren İran ekonomisindeki çöküşle birlikte 8 ülkenin İran petrolüne ilişkin muafiyetinin sona erecek olması. Üçüncü senaryo ise iki şarta bağlı bir direnişe işaret ediyor… Bu şartlardan ilki yaptırımlardan muaf olan ülkelerin tepkisinin boyutu ve ithalatı sürdürme olasılığı. Diğer ise ABD yönetiminin değişmesiyle İran’ın 2020 yılına kadar vakit kazanması.
مشاركة :