Fransa’nın başkenti Paris’te yaşananlar, Fransız hükümetinin tahminlerine göre devletin temellerini daha önce eşi benzeri görülmemiş bir şekilde sarsmış ve hükümetin seferber olmasını sağlamıştır. Fransız jandarma komutanı; güvenlik güçlerinin geçen cumartesi günü olayların boyutunu ön göremediğinden dolayı istenmeyen olaylar yaşandığını ancak bu hafta benzer olayların yaşanmasını engellemek için gerekli önlemleri aldığına işaret etti. İçişleri Bakanı ise göstericilerin arasına karışan radikal unsurlara karşı uyarıda bulundu. Paris sokaklarında ise “Diktatör Macron” sloganları yükseldi. Elbette Macron bir diktatör değil. Çünkü modern dünyada liberal “devrimin” temeli olan bir ülkede köklü demokratik ve cumhuriyetçi sisteme göre düzenlenen seçimlerle devletin bir numaralı koltuğuna oturmuştur. Hükümetin vergi politikası nedeniyle Fransız halkının patlayan öfkesine eşlik eden bu slogan, bizlere Fransa’da halkın ulaştığı heyecanın boyutunu gösteriyor. Fransız makamları, hükümetin kırmızı alarma geçtiğini belirtirken Fransa halkına “cumhuriyet ruhuna” sahip çıkma çağrısında bulundu. Fransızların mütevazı taleplerle, hükümetin vergi ve sosyal politikalarını kınamak için “Sarı Yelekler” hareketinin başlattığı gösteriler çok geçmeden farklı taleplerin yükselmesine ve çeşitli grupların –ki bunların sonuncusu lise öğrencileridir- katılımına tanıklık etti. İçişleri Bakanı Castaner ise gelişmelere dair ilginç bir yorumda bulundu: “Fransa son üç haftalık süreçte yaratıcılarının kontrolünden çıkan bir canavarın doğuşuna şahitlik etmiştir”. Olaylar çoğu zaman belirli ekonomik taleplerle başlar. Ancak diğer halk kitlelerinin de katılımı ile genellikle sınırlı ve küçük bir su kaynağından yıkıcı, sürükleyici bir ırmağa ve ekonomik çıkmazdan doğan politik öfke ile bir nevi halk devrimine dönüşür. İşler çoğu zaman bu şekilde gelişir ve Fransız Bakan’ın dediği gibi kontrol edilmesi imkansız bir “sarı canavara” dönüşür. Bazı “liberal” yanlısı Arap aktivistler ise tam bir şaşkınlık ve telaş içinde Fransa’da yaşananları anlamaya çalışıyor. Bu Arap liberalizm savunucuları acaba demokrasi ve liberalizm hakkında “Tüm dünyada herhangi bir rejim, halk ya da devlet için Batı liberalizminden başka bir seçenek yoktur. Bu kesin, mutlak, açık ve eksiksiz bir gerçektir” diye mi düşünüyor? Doğrusu yönetimler arasında Batı deneyimi öncü, zengin ve ilham vericidir. Ama ne son çare ne de tüm sorunları çözecek sihirli bir değnektir. Önemli olan, devletin ne şekilde olursa olsun vatandaşlarına adalet, onurlu bir hayat, ekonomik başarı ve elbette güvenlik sağlamasıdır. Doğrusu liberalizm savunucularımızın affına sığınarak söylemek isteriz ki Fransa’da yaşananlar ve belki de Belçika’da da yaşanacak olanlar dünyanın tüm sorunlarını çözmek için tek bir doğru reçete ve yönetim şekli bulunmadığını kanıtlıyor.
مشاركة :