ABD’nin son Şam Büyükelçisi Robert Ford: Kürtler ABD’ye güvenmenin bedelini ödeyecek…

  • 12/21/2018
  • 00:00
  • 3
  • 0
  • 0
news-picture

ABD’nin son Şam Büyükelçisi Robert Ford Londra’da Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, eski ABD Başkanı Barack Obamanın İran’ın Suriye’deki etkisini azaltma amacıyla oyunun kurallarını değiştirmek için Başkan Donald Trump’a fazla seçenek bırakmadığını söyledi. Ford, İranlıların, ABD’lileri 1983 yılında Beyrut ve Irak’tan çekilmeye zorladıkları gibi Suriye’nin doğusundan da çekilmeye zorladıklarını ifade etti. Ford, “Kürtler çoğunlukla ABD’lilere güveniyor. ABD ordusu onlar sadece DEAŞ ile savaşmak için kullanıyor. Suriye rejimine, İran’a ya da Türkiye’ye karşı onları savunmak için güç kullanmayacak. Kürtlerle yaptığımız şey ahlak dışı ve politik bir hatadır” diye konuştu. 2012 yılında Şam’dan ayrılsa da Ford, 2014 yılında istifa edinceye kadar bu görevini sürdürdü. Ford, Yale Üniversitesi’nde ders veren Ford, Washingtondaki Orta Doğu Araştırma Merkezinde çalışmalarda bulunuyor. İşte Ford’un Şarku’l Avsat verdiği röportaj….Haziran 2011’de Hama’ya yaptığınız ziyaretten başlayalım. Niçin gittiniz? Bunu akıllıca verilen bir karar olduğuna inanıyor musunuz? 2 haklı soru. Niçin gittim? Cevap kolay. Elimizde Hama’nın kuşatıldığına ve ordunun şehre gireceğine ilişkin bilgiler vardı ve biz bir sonraki gün gösterilerde çatışmanın patlak vermesinden endişe duyuyorduk. Bu çatışmalara tanık olmak için gittim. Çatışmaları kimin başlattığını bilmem gerekiyordu. Çünkü Washington’un sorduğu soru, “Çatışmayı kim başlattı? Hükümet mi göstericiler mi?” olacaktı. Washington bana sorduğunda, bilmiyorum ben Şam’daydım diyecektim ve onlar cevabımı kabul etmeyecekti. Büyükelçilikten diplomatlar gönderirsem kendim gitmiş gibi etkili olmaz diye düşündüm. Ziyaretim ayrıca Suriye hükümetine meseleyi ciddiye aldığımızı ve orduyu şehre girmemesi gerektiği mesajını da veriyordu. Bilindiği gibi Hamanın trajik bir geçmişi var. Ben ABD Dışişleri Bakanlığı’dan onay talep etmedim. Sadece gideceğimi söyledim. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Jeffrey Feltman’a Hama’ya gideceğimi gösterilere katılacağımı söyledim.Suriye hükümetini bilgilendirdiniz mi? 4 diplomatla birlikte diplomatik bir araç göndereceğimizi bildirdik. Diplomatlar arasında olacağımı söylemedim. Suriye Dışişleri Bakanlığı ile yapılan düzenlemelere göre bunları 48 saat önce bildirmemiz gerekiyor ve itiraz edilmediği takdirde ziyaretimiz uygulamaya geçiriyoruz. Bu nedenle Hama’ya giriş izni verilmesini beklemeden gittim.Fransanın Şam Büyükelçisi Sayın Eric Chevallier de mi sizinle geldi? Evet o farklı araçtaydı.Sizce bu akıllıca bir karar mıydı? Bunun iki cevabı var. Negatif ve pozitif. Ziyaretim, Suriyelilere insan hakları konularıyla ilgilendiğimizi gösterdi. Şimdiye kadar, görüştüğüm Suriyeliler bana Hama’ya gittiğim için teşekkür etti. Ziyaretimde muhalifler hakkında çok şey öğrendim. Önceden bu kadar organize olduklarını bilmiyorduk. Kendi güvenlikleri, birleşik komutaları ve aileler için ekonomik yardım heyetleri vardı. Gitmemizin sebebi bu değildi ama öğrendim. Gidişimin 2 negatif yönü var. İlki, Suriye hükümetinin, Suriye devriminin dış güçlerin komplosu olduğu propagandası için ziyaretimi kullandı. İkincisi, Yale’deki öğrencilerimden biri bu konuda tez yazıyor: 2011 yılında Suriye’deki ziyaretim ve diğer işlerim. Protesto hareketi büyümesi için teşvik ettim fakat ABD  Suriyelilere yardım etmek için orduyu göndermeye hazır değildi. Bu, Suriyelilere yanlış boşa umut verdiğimiz anlamına geliyor.Boşa umut vermek 1956’daki Macaristan hikayesini bilir misiniz? Soğuk savaş. Eski ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower ve eski Sovyetler Birliği Başkanı Nikita Kruşçev. O dönemde Macarlar Budapeşte’de gösteri yapıyor. Bundan önce Macaristan’da dahil olmak üzere Doğu Avrupa’daki komünizme karşı halka ve göstericilere yardım edeceğine dair propaganda yapıldı. Batı onlara sempati duyuyordu. Macarlar, Kasım 1956da Süveyş Kanalı krizi sırasında ayağa kalktı. Tabii ki ABD hiçbir şey yapmadı. Sovyet ordusu Macarlara müdahale etti. Kurbanlar verildi, gözaltına alınanlar ve kaybolanlar oldu. Macarlar için korkunç bir deneyimdi. Bazı insanlar benim ve Chevallier’in ziyaretinin Macaristan’da yaşanan durum gibi, ümit vererek onları terk ettiğimizi söylüyor. Amacımız asla bu değildi. Bildiğiniz gibi Şam’dayken daima ABD ordusunun gelmeyeceğini söyledim. Muhaliflerle sık sık görüştüm. Herkese, Irak savaşından sonra ABD ordusunun yardımlarına gelmeyeceklerini söyledim.  İnsanlara hep barış içinde kalmalarını, eğer şiddete başvururlarsa ABD ordusunun gelmeyeceğini söyledim. Bazıları beni dinledi fakat hepsi değil. Amaç bu olmasa da herkesi cesaretlendirdi. Cevabım, Suriyelilerin ABD’nin yardımını istedikleri için ayaklandığını düşünmüyorum. Esed yönetimin iktidardan düşmesi için gösteriler düzenlediler. ABD nedeniyle değil, Mısır ve Tunus’ta gördükleri nedeniyle sokaklara döküldüler.Bundan sonra Ağustos ayında Beyaz Saray’da bir görüşme oldu. Sonrasında Başkan Barack Obama, Esed’in görevden çekilmesi gerektiğini söyledi. Ne oldu? Toplantıdan emin değilim. Fakat Şam’dayken beni bilgilendirmek için Washingtondan aradılar. Görüşmeler haftalarca sürdü. Ben Obama’nın açıklamasına karşıydım.O neydi? Eğer kayıtlara giderseniz, Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppenin Temmuz ayı sonunda, Ağustos başlarında Washingtonda olduğunu ve ABDli mevkidaşı Hillary Clinton ile basın toplantısı düzenlediğini görürsünüz. Feltman bana e-posta ile Clinton’ın Esed’in istifa etmesi gerektiğini açıklayacağını bildirdi. Ben bunu yapmaması gerektiğini ve bunun Şam’da hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini söyledim. Benim işim Şam’da ve yeterince karmaşık. Ayrıca göstericiler ABD’lilerin bir şeyler yapacağını düşünecek ve onlar hiçbir şey yapamayacaklar. Feltman’a böyle bir şey yapmaması için bakanı bilgilendirmesini istedim ve gerçekten de bunu söylemedi. Basın toplantısından bir saat önce konuşmasını değiştirdiler. Fakat Washingtonda Obamaya yapılan siyasi baskı korkunçtu. Cumhuriyetçiler, demokratlar, Suriye kökenli ABD vatandaşları, Arap ülkeleri, Avrupa ülkeleri ve ABD medyasından eleştiriler aldı. Obama’nın sözcüsü Victoria Nuland’a her gün Esed rejiminin meşru olup olmadığını soruyorlardı. Onlarca görüşme yapıldı. Obama’nın konuşmasından önce bana toplantının gündemini gönderdiler. Toplantıdan sonra üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi beni aradı. Güvenli bir telefonla aramaya çalıştı fakat telefon Şam’da çalışmadı, bozuktu. Sonra beni güvenli olmayan normal bir telefondan aradı. Robert, seninle görüştüğümüz konuyu sürekli düşünüyor musun diye sordu, evet dedim. “Başka görüşmelerimiz oldu ve özel karar hakkındaki konuyu düşünüyoruz ve bunu uygulayacağız. Neyden bahsettiğimi biliyorsun değil mi?” dedi, “Evet” dedim. Ne düşündüğümü sordu. Hükümette hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini, protesto hareketini değiştirebileceğini fakat kesinlikle büyük siyasi değişimlere yol açmayacağını söyledim. Esed’in görevi bırakmayacağını söyleyemedim çünkü Suriye istihbaratının beni dinlediğini biliyordum. Bunu yaparsak güvende olacak mısın diye sordu, “Elbette iyi olacağım” dedim. Sözlerini tekrarlayarak, emin olup olmadığımı sordu. Rus vetosu nedeniyle sorun olmayacağını ve hayatımın tehlikede olmayacağını söyledim. “Biliyorsunuz, bu konumda hedefimi gerçekleştirip hükümetle konuşacağım” dedim. “Bunu anlıyoruz” dedi. Bu hatayı yaptım. Ona hayır Obama bunu yapmamalı demeliydim fakat Washington’da siyasi baskı olduğunu biliyordum. Ona güvende olacağımı ve kararı imzalamasını söyledimABD’li yetkili bana toplantıda olduğunu ve Obama’nın Esed’in istifa kararını uygulaması gerektiğini söylemesine engel olduğunu söyledi? Üst düzey yetkiliye, “Açıklamayı uygulamaya gücünüz yoksa, sessiz kalmanız gerekir” demem gerekirdi.6 yılın ardından, ülkede tüm olan bitenlere rağmen Esed’in yönetimde kalmasını bekliyor muydunuz? 2013 yılının sonunda. Bu yıpratma savaşının rejim açısından sert olacağını ve bir anlaşma için müzakerelerde bulunacaklarını düşünüyordum. Bazılarının af talep edip Cezayir, Rusya veya Küba’ya gitmelerini bekliyordum. Belki de muhalif ve bağımsızlarla birlikte Eski Başkan Yardımcısı Faruk eş- Şer’ yönetiminde Ulusal Güvenlik Ofisi Başkanı Ali Memlük, Genel İstihbarat Başkanı Muhammed Dib Zeytun’u da içine alan bir koalisyon hükümeti kurulur diye tahmin ediyordum.  Suriye rejimine ait ordu zayıflayacaktı. Bu nedenle de rejim Esed ve Mahluf ailelerinden vazgeçilmesi karşılığında kendini kurtarmayı kabul edecekti.Rejimin en nihayetinde müzakere masasına oturacağına gerçekten inanıyor muydunuz? Evet. Bu yaptığım en büyük siyasi hatadır. İran ve Hizbullah’ın binlerce savaşçı göndermesini beklemiyordum. Hizbullah’ın Arap Dünya’sındaki şöhretini Esed uğruna feda etmesini ummuyordum. İlk önce bir siyasi koalisyon konusunda görüşeceklerini düşündüm. Bu yaptığımız en büyük politik hata oldu. Böyle olmasını kesinlikler beklemiyorduk.Askeri hareketin doğru bir karar olduğunu düşündünüz mü? Mart ayında Şam’dan ayrılıncaya kadar siyasi diyalog istiyordum. 2011 sonbaharındaki pozisyonumdan dolayı kongrede sorun yaşayacağımı düşündüm. Ordu hakkında nasıl konuşmaya başladığımı anlatacağım. Büyükelçilik kapatıldığında ve Mart 2012’de ben Washington’a döndüğümde dahi, “Diyalog, diyalog, şiddet değil” diyoruz. Biz eski uluslararası elçi Kofi Annanın girişimlerine bağlı kaldık. Bu girişimler, müzakereleri durdurmak için şiddet çağrısı yapmamaktı. Elbette başarısız olduk. Sonra Suriye Özel Temsilcisi Fred Hof ABD Kongresinde açıklamalarda bulundu. Konuşması sırasında bir kongre üyesi ona şiddet hakkında bir soru sordu. Üye “Suriyelilerin, protesto hareketinin ve muhaliflerin güç kullanmasını haklı buluyor musunuz?” dedi. Fred, “Biri sizi almak için evinize gelse sonra işkence edecek ve öldürecek olsa, ailenize yönelik saldırıya karşı şiddet kullanmanız gayet normal bir durum olur. Bu anlaşılır.” İlk kez bir ABD’li yetkilinin rejime karşı şiddete ‘okey’ dedi. Onu duyduğumuzda şaşırdık. Kırmızıçizgiyi aşmış gibiydik. Bu Kongreyi mutlu etti çünkü istediklerini duydular. Ama öte yandan, gerilim yükselirken, kimyasal ve patlayıcı varil kullanılırken şiddete hayır demeye devam etmek mümkün olamazdı.Şubat 2014’ün sonunda görevinizden istifa ettiniz. İstifadan önce Washington’da 2012’nin sonunda Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve muhalefeti silahlandırma konusunda bir tartışma oldu mu? Fred Hoff çizgiyi aştığında rejime baskı yapmak için mümkün olan her şeyi yapmamız gerektiğini düşündüm. Özellikle de Annan’ın planı başarısız olduktan sonra. Mayıs ayında General Robert Mood’un Suriyedeki BM gözlemci misyonu başarısız oldu. O dönem Mayıs 2012’de Washington’a giderek, CIA Direktörü General David Petraeus’u ziyaret ettim. Onu Irak’tan tanıyordum ve birlikte çalışıyorduk. Petraeus’a Suriyede daha fazla çaba gösterilmeli ve teröristlerin Iraktan sızmasına dikkat edilmesi gerektiğini söyledim. Ilımlılara yardım etmeyi, rejime baskı yapmayı ve radikallerin ilerlemesini durdurmayı düşünmemiz gerektiğini belirttim. Petraeus bana baktı. Sadece "CIAdeki grubumla bunun hakkında konuşmama izin ver” dedi.Muhaliflerin silahlanması için bir teklif sunuldu mu? 2 ay sonra Clintonla konuştum ve CIA ile görüştüm. Ne yapılacağı konusunda bir anlaşma vardı. Ilımlı muhaliflere yardım edilmeli.Silahla? Evet silahla. Haziran ve Temmuz aylarında Clinton ile konu hakkında konuştum. Bunu reddetmesini ve muhaliflerin silahlandırılmamasını bekledim. Çünkü bu politikamızda büyük bir değişim olur ve biz diyalog, Cenevre Bildirgesi, müzakereyle çözüm ve ulusal geçiş heyeti istiyoruz. Clinton ile görüşmenin zor olacağını düşünmüştüm fakat gerçek şu ki Nusra Cephesi’ni sona erdirmeyi, Cenevre Bildirgesi’nin kabul edilmesi amacıyla vatandaşlara rejime baskı yapmaları için yardım etmeyi ve ılımlılara destek vermeyi hemen kabul etti. Ve ne dedi biliyor musun?Ne dedi? “Muhalefet konusunda siyasi müzakereyle bir çözümü kabul etme konusunda daha fazla etkiye sahip olacağız” dedi. Clinton ile görüşmek kolaydı. Ayrıntıları bilmiyorum. ABD’li bir gazeteci, Clinton ve Petraeus’un bu konuyu görüşmek için Haziran ayında ile bir araya geldiğini söyledi ama ikisi de bana bundan bahsetmedi.Obama, Clinton ve Petraeusun muhalefeti silahlandırma önerisini reddetti mi? Reddetmedi. Rafa kaldırdı. Bu da Amerikan kültüründe reddetmek anlamına geliyor.CIA’ın gizli programı bundan sonra mı başladı? Program hakkında konuşamıyorum fakat görüşmelerin 2013’te birkaç kez yapıldığını söyleyebilirim. O dönemde rejimin Halep ve Şamda küçük miktarlarda kimyasal silah kullandığına dair haberler ortaya çıktı. Bu haberleri El Kaide ve Nusra Cephesi daha yaygın hale getirdi. John Kerry ile  2013 yılında konuştum. Muhaliflerin silahlandırılması ve Obamanın kararını onunla konuştum. Kerry bunun yapılması gerektiğini söyledi. Bunu başkanın onaylamadığını söylediğimde Obama’ya gitti ve konu hakkında konuştu. Döndüğünde bana, Obama’dan muhaliflere silah dışında gıda, giyim ve kıyafet gibi yardımların sunulması için onay aldığını söyledi. Silah hakkında ne dediğini sordum. Kerry, “Silah, hayır. Fakat benden yardımlara hemen başlamamı istedi. Sonra Kerry, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu eski başkanı Muaz Hatip ile birlikte Suriye Halkının Dostları Grubu’yla toplantı yapacağını açıkladı. İlk yardımlar Mart ayı sonunda Kuveyt’ten geldi.Silah hakkında ne dedi? Ne zaman başladı? CIA programı hakkında ilk haber Eylül 2013te Washington Post gazetesinde çıktı. Sadece gazete kaynaklarının mükemmel olduğunu söyleyeceğim. Makalede hatalı bir şey okumadım. Daha sonra ki makaleler Eylül ayından sonra çıkmaya başladı. Sonra Beyaz Saray sorumlusu Ben Rhodes 2013 yılında kimyasal kullanımdan sonra ayrıntı sunmadan Başkan Obama’nın ek adımlar atmaya karar verdiğini söyledi.Fakat Esed görevde kaldı? Hayır. Düzenli ordunun küçülmesini, savunma hatlarına geri dönmesini ve savaşta yıpranmasını bekledim. Bazı askerler ayrılacak sonra da müzakereler gerçekleşecekti. Bazıları gerçekleşti. 2012’de sınırı terk ettiler. Askeri durumun daha da kötüye gittiğine ve rejimdeki bazı kişilerin müzakerelere başlayalım diyeceğine inanıyorduk.Herhangi bir çözümü kabul edenlerin listesini çıkardınız mı? Evet, dar daire, 2. daire ve 3. daire olarak listeledik. Muhalefetin bir liste hazırlamasını istedim. ABD’lilerin listesinin olması mühim değil. Önemli olan muhalefetin bir listeye sahip olması. Muhalefetle sınır dışı edilmesi gerektiğine inandıkları kişilerin ‘kara listesini’ sunmaları için konuştum. Liste istediğimizde bize “Sizin müdahale etmenizi ve hava ambargosu uygulamanızı istiyoruz” dediler. Onlara hava ambargosu hakkında değil rejimle müzakere yaparak çözüme ulaşmanın yolları hakkında konuştuğumuzu söyledim.Washington rejimin değişmesini istemedi ama müzakere ile mi çözüme ulaşmak istedi? 2013 yılında Suriye muhalefetine Esed’e karşı açık olmaları gerektiğini söyledim. Esed’i maliye bakanı ve merkez bankası ve istihbarat başkalarını değiştirmeye ikna edip, Esed’in kontrolü dışında onların yerine bağımsız kişiler görevlendirilirse Esed’in kalması kabul edebilir. Bunun imkansız olduğunu söylediler.Öyleyse açıklamalara aykırı olarak 2013’te Esed’in kalmasını kabul mu etti? Evet. Çünkü Cenevre müzakerelerinde ilerleme kaydedilmiyordu. Özellikle İranın desteğinden dolayı Cenevre müzakerelerinin başarısızlığa uğramasını bekledim. Rus desteği beklemiyordum. Esedin İran desteğiyle kalmasını bekledim, bu yüzden görevimi bıraktım.Eylül 2013’te Kerry, kimyasal anlaşma üzerine Cenevrede Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile birlikte müzakerelere katıldı. Anlaşma Esed’in kalması karşılığında kimyasal silahların bırakılması mıydı? Hayır, aksine. Kerry ve Lavrov arasında kimyasallar hakkında yapılan toplantıda ben de vardım. Toplantının konusu kimyasal silah değil, Cenevre müzakereleri ve siyasi geçişti. Biz toplantı yapmak istedik ve Ruslar bunu kabul etti. Kerry “Devletin çökmesini istemiyoruz.  Bizim amacımız bu değil. Sadece bir geçiş hükümeti istiyoruz ve müzakereye hazırız” dedi. Lavrov, Kerry’e çocuk muamelesi yaparak ve küçük düşürücü bir şekilde, “John, istediğimiz şey Suriye ordusunun ve ÖSO’nun Nusra gibi teröristlerle savaşmak için birlikte çalışması” dedi. Kerry de “Sergey. Biz de öyle istiyoruz” dedi. Lavrov’un bu durumda anlaştıklarını söylemesi üzerine Kerry, “Ama bu Esed varken yapılamaz. Müzakere yoluyla bir geçiş heyeti olmalı. ÖSO hükümette değişiklik olmadan Suriye ordusunda katılması kabul etmez. Bu imkansız” dedi. Lavrov ise Esed’in değiştirilmeye çalışılması durumunda rejimin tamamı çökeceğini söyledi. Bu durumun müzakereleri hedefimizin dışında tuttuğuna karar verdik. Lavrov, “Eğer Esed’i alacağımızı ve sığınma teklif edeceğimizi düşünüyorsan, yanılıyorsun” dedi. Kerry de “Bunu istemiyoruz, ancak müzakere ve geçişin olduğu bir çözüm istiyoruz” dedi.Lavrovun Kerryyi kullandığını düşünüyor muydun? Evet. Kerry’e kimyasal silah anlaşmasını imzaladıktan sonra “Suriye hükümeti hile yapacak Bizi kandıracaklarını biliyorsun. Şamdakiler dürüst değil, her zaman hile yaparlar” dedim. Kerry, “Bu Rusları da etkiler. Ruslar rejimi durduracağı en önemli şey, soruşturma ve kontrol sistemi. Ruslar şeffaf bir soruşturma sürecini kabul etti” dedi. Ben de Kerry’e incelemenin detaylarının önemli olduğunu ve Suriye rejiminin hile yapacağını söyledim.Ne değişti? 2013’ün başında Esed’in gitmesi bekleniyordu. Kısa bir savaş oldu. Hizbullah büyük ve dinamik olmayan bir şekilde savaşa girdi. Sonra askeri bir baskının işareti olarak kimyasal silah kullandılar. 2013ün sonunda ne oldu? ÖSOnun lideri konumundaki General Salim İdris ve diğer komutanlar dağıldılar. Ortaya Ahraru’ş Şam ve Nusra Cephesi çıktı. Güneydeki ÖSO hiçbir ilerleme göstermedi. Kimyasal silah kullanıldı. İranlılar daha fazla milis gönderdi. Iraklılar Suriye’ye geldi. Büyük bir durgunluk yaşandı. Buna karşılık ABD’de gerilim tırmanmadı. Bu nedenle İran ilerledi. Esed geri çekilebilir fakat Şam’da ve sahilde kalabilirdi. Biz bu durgunlukta, Esedin Şamı, sahili, Humusu ve Hamayı koruyacağına fakat Halep’i alamayacağına ve doğuya ilerleyemeyeceğine inanıyorduk. Yani gerçek bir bölünme bekliyorduk. 2014- 2015 yıllarında beklemediğimiz bir şekilde İranlı, Iraklı, Afgan ve Hizbullah sayısı arttı. Sonra Rusya hava kuvvetlerini gönderdi.Hesap hatası yaptınız? Evet. Büyük bir hataydı. Esed’in lehine olması nedeniyle bu beklenmedik bir durgunluktu.Washington durgunluğu neden değiştirmedi? Esed kar etti. Kazandı. Ya da buna inanıyordu. Belki de on yıl içinde tüm ülkeyi alacağına inandı. Kimyasal silahları, savaşı, işkenceyi, varil bombalarını, mültecileri ve göçmenleri düşünmedi. Belki de Esed Paris ya da Londra’ya da gitmeyecek. Fakat kimse rejim yetkililerini alıp Lahey mahkemesine götürmek için Şam’a gitmeyecek. Kimse. Dera’nın alınması rejimin biraz vaktini alacak. Er ya da geç İdlibe gidecek. Ruslar ona yardım edecek ve Kamışlı’ya gidecek, Kürtleri yok etmek için İran ve Türkiye ile bir anlaşma yapacaktır.ABD’liler ne olacak? Kürtleri korumayacaklar mı? ABD’lilerin Kamışlı’da savaşacağını mı düşünüyorsun?Kürtleri sadece Rakka’yı DEAŞ’tan kurtarmak için mi kullanıyorlar? Evet. Kürtlere yaptığımız sadece politik bir aptallık değil aynı zamanda ahlaksızca. ABD’liler, Saddam Hüseyin döneminde uzun yıllar Kürtleri kullandı. ABD’lilerin PYD ve YPG’ye ABD Eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın Iraklı Kürtlere davrandığından farklı mı muamele göstereceğine inanıyorsun. Açıkça söylemek gerekirse ABD’ye güvenen Suriyeli Kürtler, en büyük hatayı yapıyor.ABD’li yetkililerin Kürtleri kullandığını düşünüyor musunuz? Evet taktiksel ve geçici olarak. Yetkililer, Suriye’nin geleceğinde bağımsız bir bölge olması için ABD ordusunu Kürdistan’ın batısını savunma amacıyla kullanmayacak. İlk defa ABD ordusu Suriye çölünde ve el-Tanf askeri kampında müttefiklerini İran’a karşı savunduBunu neden yaptılar? Esed’in siyasi ve müzakere yoluyla bir çözüme ulaştırmak için değil, aksine DEAŞ ile savaşan muhalif savaşçıları savunmak için yapıldı. DEAŞ savaşı ve Suriye’nin geleceği konusunda Esed’den imtiyaz istemek arasında bir fark var. Bu son seçenek. Trump hükümeti bunu yapmayacak. Trump yönetiminin iki önceliği olduğu söyleniyor. DEAŞ ile savaşmak ve İran’ın etkisini azaltmak için Suriye’nin doğusundaki kontrolü sağlayarak mı gerçekleştirecek? Washingtondaki bazı yetkililer buna inanıyor. Ama ABD’liler yakında İran’ın gerilimi tırmandıracağını ve bunun karşısında durmak için ABD’nin sabrı ve askeri gücü olmayacağını yakında öğrenecekler.Bu ne anlama geliyor? ABD’liler çekilecek. 1983 yılında Beyrut’tan çekilen ABD daha sonra Irak’tan çekildi. Suriye’nin doğusundan da çekileceklerİran Hilal’inin etkisinin azalacağını düşünüyor musunuz? İran Hilali var ve bunun Suriye’nin doğusunda hezimete uğraması mümkün değil. İran’ın Suriye’deki etkisi Şam ve Tahran arasındaki ilişkiden ve İran’ın Şamda rejime sunduğu destekten geliyor.İran Hilali nasıl hezimete uğrar? Esed ve muhalifler müzakere yoluyla bir çözüm bulurlarsa İran’ın bölgedeki nüfuzu azalır. Fakat İran ve Rusya, Halepi alıp, onu yok ederek rejime destek sağlıyor. 2012den beri ilk kez Esed güçleri Irak sınırında Kürtlerin olmadığı değil hakimiyet kurdu. . Rejim kuvvetleri İran’a mı bağlı? Evet. Afganlar, İranlılar, Iraklılar…İran’ın hedefi nedir? İranlılar Suriye muhalefetini tek seferde ve sonsuza dek sonlandırmayı istiyor. Sadece askeri çözüm. Onlar Batı Kürdistan, Rakka, Halep ve Lübnan’dan geçen bir yolu tercih ediyorlar. Eğer Suriyeli Kürtler teslim olsaydı bu kabul edilecekti. Lakin ya Kürtler Esedde tamamıyla teslim olacaklar ve Şamdan emir alacaklar ya da yok olacaklar. Bu duruma Türkler sevinecek, Kürtlere karşı İranla beraber işbirliği yaparak hedeflerine ulaşacak.Trump’ın nihai amacı nedir? Trump’ın bir danışmanından birkaç hafta önce aldığım habere göre İran’ın etkisini azaltmak. Ama Trump oyunun bittiğini bilmiyordu. Çok geç kaldılar. Obama, hedefe ulaşmak için Trump yönetimine fazla seçenek bırakmadı.

مشاركة :