Hükümet mi Lübnan boks ringi mi?

  • 12/22/2018
  • 00:00
  • 8
  • 0
  • 0
news-picture

Lübnan’da, bakanlık kotaları üzerinden yaşanan kaostan yedi ay sonra, yeni hükümetin kurulması üzerinde anlaşmaya varıldığı ilan edildi. ABD mesajı ise Beyrut’a sıcağı sıcağına ulaştı. Mesaj gayet net ve açıktı. Ancak mesaj şöyle demiyordu: “Washington, ortak ilgi alanları açısından, yeni Lübnan hükümeti ile birlikte çalışmaya isteklidir.” Bilakis şunu söylüyordu: "Hizbullah’ın Lübnan’daki etkisi, endişeleri artırıyor." Buna paralel olarak Güvenlik Konseyi, İsrail’in Hizbullah’ın güneyde inşa ettiğini söylediği tüneller hakkındaki şikâyetini tartışmak için bir toplantı yapıyordu. BM bu tünelleri,  "sınır ötesi bir saldırı" olarak nitelendirirken, 1701 sayılı kararın da ihlal edilmesi şeklinde değerlendirdi. Bu arada Nikki Haley: “Hizbullah, Lübnan, İsrail ve bölgesel güvenlik için bir tehdit olduğunu” söyledi. Washington’ın, Lübnan ordusunu tek bir meşru güç olarak desteklediğini de ilave eti.  Bu alelacele yapılmış Amerikan ikazı, Lübnan siyasi çevrelerinde ya da gazeteler tarafından yayınlanan analizlerde şaşırtıcı bir gelişme olarak görülmedi. Özellikle hükümet boşluğuna son verecek bir uzlaşmaya dair bir anlayış ilan edildikten sonra bu mesele zaten bütün netliği ile ortaya çıkmıştı. Zira “Hizbullah”, hükümetin uzlaşma ile kurulmasına engel olmak suretiyle kendi şartlarını rahatlıkla dayatmıştı, bunu da şu dört cepheden muzaffer çıkmak için yaptı: Bunlardan ilki, ABD’nin Tahran’a yaptırımlarının artırılmasını engellemeye yöneldi. İçte ve dışta şunu söyleme cüretini gösterdi:”bu işi bana bırakın.” Daha önce değindiğimiz gibi Lübnan, bu engellemeler nedeniyle iki buçuk yıl hükümet boşluğu yaşamak durumunda kaldı, ayrıca yedi ay boyunca hükümetin kurulması engellendi. Böylece Hizbullah kendisinin hem düğüm hem de çözüm olabileceğini ispat etmiş oldu. İkincisi, Başkan Saad Haririnin gücünü kırmaya yöneldi. Hükümetin açıklanmasının hemen arifesinde kendi yandaşı Sünni bir milletvekilinin bakan olmasını dayattı.  "İstişare Buluşması" adı altında 8 Mart hareketini organize etti. Kendi istedikleri Sünni bakan hükümette temsil edilmedikçe diğer bakan adaylarının isimlerini vermeyi reddettiler! Üçüncüsü, Cumhurbaşkanı Avn ve "Özgür Yurtsever Hareket" inin, hükümet içinde oluşan üçte bir oranındaki boş bakanlık kadrosundan faydalanmasını engellediler. Bunu da kendi çıkarlarını garanti altına yapmak için yaptılar. Zira bu konuda varılacak bir mutabakatın daha önce konuşulan konuları tetikleyeceğinden korktular. Yani devletin herhangi bir savunma stratejisinin geliştirilmesi çağrısında bulunmasını istemediler. Zira bu durum silahların sadece devletin elinde olmasını öngörüyor. Dördüncüsü, iktidar dengelerinde yeni bir denklem dayatmak istediler. Yani Sünni Maruni işbirliğiyle hükümet oluşturulmasını imkansız hale getirdiler. Şia’yı hükümetin kurulmasında olmazsa olmaz hale getirdiler. Bunu oldubittiye getirdikleri gibi, silahlar konusunu da kendi lehlerine çevirdiler. Bu, Lübnan Anayasasının ruhuna ve hükümetlerin kurulması için konulan kurallara aykırı bir durumdur. Hizbullah’ın, hükümet kurma pazarlıklarında takip ettiği yol, başbakan adayı Saad Hariri’ye rakip takımın oyuncusu muamelesi yapmak olmuştur. Normalde Hariri, Anayasanın öngördüğü şekilde, Cumhurbaşkanı ile işbirliği içinde hükümet kurulma sürecini yöneten bir hakem mesabesindedir! Her halükarda, daha birkaç gün önce Hariri Londra’da “Lübnan, hükümete sadece birkaç metre uzaklıkta” demişti. Şimdi ise yeni bir hükümet kurulmuş durumda. Ancak en önemli soru şudur: Şu anda çatışmalar ve engellemeler arasında savrulup duran Lübnan devleti ve iktidarının önü açılmış mıdır? Meclis Başkanı Nebih Berrinin temenni ettiği gibi uyumlu bir hükümetle mi karşı karşıyayız? Devletin durmuş tekerleklerinin yeniden yürümeye başladığını söylemek zordur. Söz konusu bakanların yetki ve pozisyonlarına dair düğümler dahi çözülebilmiş değildir. Lübnanlı yöneticilerin şu ana kadar siyasi, ekonomi, güvenlik alanlarında ve yolsuzlukla mücadelede eylem planlarını ortaya koymuş olması ve bu arada bakanlar kurulu bildirisinin yayınlanmış olması gerekiyordu. Bilindiği üzere Lübnan Sedir Konferansında belirlenen yardım ve krediler, bunların yürürlüğe konmasına bağlı kılınmıştı.  Bakanlar Kurulu bildirisine dair hatıralar acıdır. Eylül 2008’de, Fuad Sinyora’nın hükümeti, Hizbullah’ın rolü ve devletle olan ilişkilerine işaret eden metnin içeriğine dair tartışmaların içinde tam 6 ay kalmışlardı. Tartışmalar o dönem milletvekili Nesib Lahoudun önerisi etrafında dönüp durmuştu. Lahoud şunu söylemişti:”Direniş devletin kontrolünde yürütülmelidir.” Pek tabii ki Suriye ve İran’ın desteğiyle Hizbullah bu öneriyi reddetmişti. Anlaşmazlıklar ve siyasi boykotlar uzun süre devam etti ve nihayetinde Bakanlık bildirisine “ordu, halk ve direniş” cümlesi eklendi. Bu, şimdi iki nedenden dolayı tartışma konusu olabilir: Birincisi, İsrail’in Güvenlik Konseyi’nde gündeme getirdiği sınırdaki tüneller meselesi var. Silahların sadece Lübnan devletinin elinde bulunmasını öngören 1701 sayılı BM kararı yeniden gündeme gelmiş durumda. Bu gelişmeler, Hizbullah da dâhil olmak üzere bölgedeki İran ve uzantılarına uygulanan yaptırımların arttığı bir dönemde geldi. Söz konusu karar BM Lübnan Geçici Görev Gücü’nün (UNIFIL) kara, hava ve deniz geçişleri yoluyla silah erişiminin önlenmesini sağlama misyonunu belirlemektedir. Tel Aviv şimdilerde İran’ın Beyrut havaalanını Hizbullah’a silah göndermek için kullanması konusunu Washington, Moskova ve Paris ile birlikte gündeme getirip duruyor.  İkincisi, Ağustos’ta yayınlanan 2433 sayılı Güvenlik Konseyi Kararı, UNIFIL kuvvetlerinin yenilenmesini, devlet otoritesinin kendi toprakları boyunca yayılmasını öngörüyor. 12 Mart’ta Cumhurbaşkanı Avn’ın Lübnanı destekleyen ülkeler grubunun elçileri önünde tanımladığı savunma stratejisinin yeniden görüşülmesi gerektiğini karar bağlıyor. Avn o gün, hükümetin kurulmasından sonra bu stratejinin geliştirilmesi için çalışacak ulusal bir diyalog kurumu oluşturacağına söz vermişti. Birleşmiş Milletlerin Lübnan hükümetini sınırdaki sorumluluklarını yerine getirmeye, tünelleri yıkmaya davet ettiği bir tarihte Bakanlar Bildirisinde "ordu, halk ve direniş" şeklinde bir cümlenin yeniden yer alması mümkün müdür? Hele bir de Lübnan hükümetinin, hava ve su sahasının İsrail tarafından ihlal edildiğinden şikâyet ettiği bir dönemde bu hiçbir şekilde mümkün olmayacaktır. Siyasi meselelerdeki diğer düğüm ise, Hizbullah’ın kampanya ve suiistimallerinden sonra Körfez ülkeleriyle ilişkileri gerilemiş olan Lübnan, bundan sonra kendini dış etkilerden koruma politikasına bağlı kalabilecek mi? Özellikle de Batı-Amerikan yaptırımlarının Tahran ve askeri kolları üzerinde uygulandığı bir zamanda bunu gerçekleştirebilir mi? Yeni hükümet, Avn ve Hizbullah’ın sorunu çözmek için doğrudan Suriye rejimiyle koordine etme eğiliminde olduğu Suriyeli mülteciler konusunda ne yapacak? Hemen hatırlatmak gerekir ki Arap dünyası ve uluslararası toplum Suriye’de siyasi bir çözüm sağlama konusunda ısrar ediyor ki Başbakan Hariri’nin de desteklediği bir tutumdur. Hizbullah ise aksi bir tutum benimsiyor. Hükümetin karşı karşıya olduğu zor ve belki de çözümü imkânsız ekonomik sorumluluklardan şimdilik bahsetmeyeceğim. Sadece on gün önce Nebih Berri, ekonomik durumun son derece tehlikeli olduğunu söylemişti. Ekonomik organlar çaresizlik içindeler. Ülkedeki ekonomik durumun kurtarılması için acil bir eylem planı yapma çağrısı yapmışlardı. Belki de en önemli soru şudur: Dünyanın en yozlaşmış ülkeler sıralamasında Lübnan üçüncü iken, Yeni hükümet,  Sedir Konferansında taahhüt edilen yardım ve krediler için konulan şartlara nasıl cevap verecektir? Bu soruyu niçin soruyoruz? Basit ve çok açık bir nedenden dolayı soruyoruz, zira bir dizi farklılığın ve çatışmanın rahminden sezaryenle dünyaya gelen bu hükümetin, Lübnan ve dünyanın geri kalanının beklediği bir savunma stratejisi üreten, işbirliğine açık, anlayışlı ve silahı sadece devletin eline bırakan bir takıma dönüşmesi zordur. Boğucu ekonomik zorlukların üstesinden gelmesi, mezhepsel ve siyasal bölünmeden beslenen yolsuzlukla mücadele etmesi de aynı şekilde çok zordur!

مشاركة :