Birkaç gün içerisinde Suudi kadınını ilgilendiren iki haber yayımlandı. Bunlardan biri Batı basınında ses getirirken diğeri ise Batılıların etrafında çember oluşturmayacağı denli yumuşak bir şekilde geçti. Suudi uyruklu, bilinmeyen bir sebepten ötürü öfkeli ve Kuveyt ile Suudi Arabistan’ın Hail şehri arasında yaşayan bir genç kız, Tayland’a giderek ailesinden eziyet gördüğünü söylüyor ve dikkat çekici bir asilikle tweet atarak Batı medyasının konuşma konusu haline geliyor. Bunun üzerine kuruluşlar ve devletler, kıza sığınma vermek için yarışa giriyor. Taylandlı yetkililer, genç kız Rahaf’ın macerasını duyduklarını ancak ikna olmadıklarını söyledi. Genç kız, böylece Washington Post’un Cemal Kaşıkçı makalelerinden de sorumlu olan editörü Karen Atiye’nin özel ilgisine mazhar oluverdi! Bu birinci haberdi. Gelelim ikincisine… Suudi Danışma Meclisi, geçen çarşamba günü ilgili yönetmeliklerin çoğunluk tarafından onaylandığını duyurarak reşit olmayan kızların evliliğine dair dosyayı karara bağladı. Buna göre 18 yaşından küçük kız veya erkeklerin evlenmesi yetkili mahkeme iznine bırakılırken 15 yaşın altındakilerin evlenmesi ise yasaklandı. Bu, reşit olmayan kızların evliliğine dair dosyada büyük bir atılım mahiyetindedir. İnsan Hakları Ulusal Konseyi Üyesi Halid el-Fahiri, bu yönetmelikle ilgili Şarkul Avsat gazetesine şu yorumda bulundu: “Suudi Arabistan’da imzalanan Çocuk Hakları Sözleşmesi, ülkede yürütülen çocuk koruma sistemine uygun düşüyor.” Soru şu: Batı basını, spot ışıklarını genç kız Rahaf’ın Tayland’a kaçış macerası üzerine çevirdi de niçin Suudi Arabistan’da reşit olmayan kızların evliliğine dair çıkarılan yönetmelik haberini kutlamadı? Madem Suudi kadınına dair tüm meseleler Batı basınının, sivil toplum kuruluşlarının ve Karen Atiye gibi aktivistlerin ilgisini çekiyor o zaman reşit olmayan kızların evliliğine dair haberin Rahaf’ın macerasından daha çok ilgi görmesi gerekmez mi?! Biz Rahaf’a ilişkin haberin çerez olduğunu söylemiyoruz elbette. Ancak toplumu ilgilendirenler tek bir genç kız etrafında dönen ve detayları henüz açığa çıkmamış bireysel bir hadiseden daha önemli değil midir? Genç kızların kaçış öyküsü ve onlara yönelik vurgular, erkek hakimiyetinin adaletsizliği sebebiyle özellikle bu dönemden önce anlaşılabilir doğal bir tepkiydi. Ancak kadın dosyasında büyük bir açılıma tanık olduğumuz mevcut durumda bu vurguların sıklaşması, bunun yalnızca Suudi Arabistan’a yönelik medya ve siyaset kışkırtması olduğuna dair şüphe uyandırıyor. Suudi Arabistan’da kadının araba kullanması meselesi, Batı medyasının ve STK’larının Suudi Arabistan’ı yermesi için bir bahaneydi. Ama şimdi bu silah değerini kaybetti. Zira Suudi kadınının sürücülüğü konusunda alınan mevcut tarihi karar dolayısıyla bir anlamı kalmadı. Üstelik bu karar Batılıların rızasını almak için değil kadınların doğal haklarından birini gerçekleştirmek amacıyla çıkarıldı. Bu mücadele sürecek. Ancak bu basın fitnesinin Suudi kadınına doğal haklarını verme sürecini engellememesi gerekir.
مشاركة :