Bugün Irak’ta ortaya çıkan sahne 1991 yılını hatırlatıyor. Bugünkü ayaklanma ile o günkü ayaklanma birbirine benziyor. O dönem Saddam Hüseyin rejimine karşı ayaklanan coğrafya, bugün de Haşdi Şabi rejimine karşı ayaklanıyor. Bugünün yöneticileri, dünün devrimcilerinin adlandırdığı İntifada Eşşabaniye (Şaban Ayaklanmaları) ile ilgili haberleri bir gözden geçirin, bu devrimi yücelten söylemlere, Basra, Nasiriye, Maysan, Babil, diğer orta ve güney Irak şehirlerinde o gün ayaklananlara bir bakın. Bugün İslami Davet Partisi, Ulusal Hikmet Hareketi, Bedir Tugayı, yeni doğan Nuceba ve el- Khorasani vb. gibi örgütlere karşı ayaklanan coğrafya ile aynı olduğunu görürsünüz. Ekim ayının başında başlayan mevcut ayaklanmada, Şiilerin çoğunlukta olduğu orta ve güney Irak şehirlerinin gençleri, yaşlıları, kadınları ve erkekleri, Şiilerin uğradıkları zulümler ve haksızlıklarla ilgili sloganlar atmıyor, Humeyni kültürü ve Hamaney desteği ile bağlantılı dini partilerin söylemlerini benimsemiyorlar. Hayır, bugün Necef, Kerbela, Nasiriye ve Basra ve Bağdat’ın gençleri ve yaşlıları, ulusal, yolsuzluktan arınmış temiz bir mali yönetim, sağduyulu bir idare, ulusal birlik, gerçek bir bağımsızlık talep ediyorlar. Bu kez halkın öfkesi, Hadi el-Amiri ve Ebu Mehdi el-Muhendis gibi Iraklı yöneticilerin, ülkelerinin egemenliği pahasına savundukları İran’ı hedef aldı. Geçmiş yüzyılın başında, siyasi ve sosyal bir birim olarak modern Irak’ın varlığını ve gerçekliğini şüpheyle karşılayanlar olsa da Irak gerçek bir vatandır. Vatandaşlarının kolektif aidiyet duygusu da çok eskilere uzanmaktadır. Bu şüphelerin nedeni, modern Irak’ın bir İngiliz üretimi olduğu düşüncesiydi. Çünkü kuzeydeki Musul, Türk-Osmanlı coğrafyasının bir parçası sayılırken, batı ve güneydeki topraklarının bir bölümü ise ya Levant bölgesinin ya da Arap Yarımadası’nın bir parçası görülüyordu. Ancak gerçek, eski alimlerin kitapları, divanları, masum insanların duyguları, Fırat ve Dicle’nin yüzyıllar boyunca Iraklıların damarlarında akan suları, kısacası bütün bunlar güneyinden kuzeyine Irak’ı siyasi, duygusal ve sosyal bir gerçeklik haline getirmiştir. Geçmişte ve günümüzde birçok ulusun topraklarında yürüttüğü savaşlara karşın bu böyledir. Mevcut sınırları ile Irak bir devlet olarak 20’inci yüzyılın başlarında doğdu. Ancak sınırları bazen daralıp bazen genişlese de Irak devleti ezelden beri vardı. Modern Irak ise 1932 yılında İngiltere’den bağımsızlığını kazanmış ve özgür bir Arap ülkesi olarak Milletler Cemiyeti’ne katılmıştır. Yazının başında, içinde bulunduğumuz 2019 yılında yaşanan mevcut ayaklanmanın, akıllara 1991’deki ayaklanmayı getirdiğini söylemiştim. Devrimciler değişmediler ama kendisine karşı ayaklandıkları rejim değişti. Saddam rejimi tarihin mezarlıklarındaki yerini aldı. O gün haksızlığa ve adaletsizliğe maruz kaldıkları için ayaklandıklarını söyleyenler ise bugünün zalimleri ve devrimcilerin kendilerine karşı ayaklandıkları kişiler oldular. İki İşgal Arasında Irak, Iraklı tarihçi Abbas el-Azzavi’nin kaleme aldığı ve 1935 yılında yayınlanan tarih kitabının başlığıdır. Yazar, ‘iki işgal’ ifadesiyle, Moğol ve sonrasında Osmanlı işgalini kastetmektedir. Bugün ise Irak, iki ayaklanma arasında. Vay haline...
مشاركة :