İktidar ve İslami Davet Partisi sonrası süreçte İbadi

  • 1/30/2019
  • 00:00
  • 6
  • 0
  • 0
news-picture

Haydar İbadi, 4 yıllık görev süresinin sayfalarını yavaş yavaş çevirerek ziyaretçilerine, gerçekleştirilen başarıların tamamlanması gerektiğini söylüyor. Zira Irak, DEAŞ zaferinin, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) bağımsızlık krizinin ve son parlamento seçimlerinin ardından siyasetçilerin ulusal çıkarlara hizmet etmesi için gerçek tavizler vermesini ve yabancı devletlerin yerel düzlemde meydana gelen dönüşümleri kabul etmesini empoze eden yeni bir kuruluş sürecine girdi. Öyle ki devlet ve toplum çerçevesinde ulusal kimliği biçimlendirmek Irak’ın önceliği haline geldi. Zayıf, ihlal edilmiş ya da eli kolu bağlanmış kurumsal Irak devleti, Iraklılar için bu geçiş sürecinde her şeyden daha önemli. Tüm oluşumlarıyla birlikte toplum,  ulusal değerlere sırtını çevirebileceğini düşünen siyaset sınıfı için şu an ve gelecekte gerçek bir tehdit teşkil ediyor. Sivil toplumun söylemlerinin çatısı, geçmiş yıllarda izlenen yöntemlere bağlı kalmakta ısrar eden bazı siyasetçilerin verebileceklerinin ötesine geçti. Bu da hizmet ve yaşam taleplerini asgari düzeyde karşılamakta başarısız olması halinde hükümet çalışmasını kontrol eden güçlerle şimdiden gelecek parlamento seçimlerinde bu güçleri cezalandırmak için bir araya gelen toplum arasında sokakta açık bir çatışma çıkabileceği ihtimalini pekiştiriyor. Eylül 2014’te alınan ilk değişim kararının tamamlanması,  sokak ve seçim sendromudur. Haydar İbadi söz konusu tarihte başbakan olarak görevlendirildi. DEAŞ, Irak’ın yaklaşık yüzde 35’ini kontrol etti. Musul yenilgisinin ardından ordunun maneviyatı çöktü. Terör örgütleri, başkent Bağdat’a 70 km uzaklıktaydı. Devlet hazinesinde yaklaşık 700 milyon dolar vardı. Sadece maaşları ödemek için bile 3,5 milyar dolara ihtiyaç duyuluyordu. Irak petrolünün varil fiyatı 30 doların altına düştü. IKBY ile yaşanan kriz, Kürtlerin bağımsızlık referandumu yapma ısrarına kadar gitti. Bu süreçte komşularıyla ilişkileri kopuk olan Irak, Araplar tarafından soyutlandı ve ABD tarafından da ihmal edildi. İbadi, kıskanılacak bir durumda değildi. Fakat iç ve dış mayın tarlasından geçerken engellerle karşılaşmasına rağmen başarılı oldu ve Irak’ın yıkılmasını engelledi. İbadi, 2 Ekim 2018 tarihinde yönetimi teslim etti. Irak şu an devleti ve toplumu yeniden inşa etme gücüne ve iradesine sahip bulunuyor. İbadi Beyrut ve Londra arasında gidip gelen bir muhalifken tanıştığı eski arkadaşlarıyla yaptığı sohbette geleceğe yönelik projelerinden açık bir şekilde bahsetmedi. Fakat ılımlı olduğunu, komşularla sıfır sorunun Irak’ın yararına olacağını, Irak’ın bölgesel ve uluslararası hesapların görüldüğü bir alana dönüşmemesi gerektiğini, derin devletle mücadeleye ve reforma inandığını vurguladı. İbadi, sokağın partilerden ve mezhep merkezli hareketlerden üstün olduğunu belirtti. Askeri kurumun –ki askeri kurum, İbadi döneminde ulusal birliğin sembolü haline geldi- koruduğu güçlü bir Irak inşa etme yolunda yargıya, yürütmeye, yasama organlarına ve devlete yeniden güvenmenin gerekli olduğunu düşündü. Diğer yandan Irak halkı, kendisini koruyabilecek tek gücün ordu olduğu konusunda hemfikir. İbadi, İslami Davet Partisi’nin iktidardaki dönemine son verilmesinin gerekliliği konusunda alınan toplu kararın bedelini ödemesine ve bazı parti mensuplarının kendisinin görevden uzaklaştırılması için anlaşmasına rağmen misafirlerinin zorlayıcı sorularına cevap verirken hem içeride hem de dışarıda hiç kimsenin suçlanmaması gerektiğini dile getirdi. İbadi’nin rolünü kabul eden ve reformların ilk dayanağı olmasından dolayı onun döneminde gerçekleştirilen başarıları korumaya çağrı yapan bazı siyasetçiler, İbadi’yi suçluyor. Şöyle ki geçmiş dönemin sorumluluklarını İbadi’ye yüklemek adil değildir. Fakat birçoklarına göre İbadi, kendisine verilen olanakları değerlendirmedi. İbadi, bu olanakları aşılması imkânsız bir başarıya dönüştürebilirdi. Ancak DEAŞ’a karşı zafer kazanan, orduyu yeniden yapılandıran ve Kerkük’ü merkezi yönetime bağlayan İbadi, Sadr’ın ve Hakim’in yaptığı gibi cesur adımlar atmadı. Sadr ve Hakim, güç dengelerini değiştiren kararlar aldı. Öyle ki Sadr, solcularla ve komünistlerle ittifak yapma kararı alarak sivil bir açılım gösterdi. Hakim ise bir sezaryen operasyonu gerçekleştirerek Yüksek İslam Konseyi’nin boyunduruğundan kurtulup ulusal sahaya geçiş yapmaya karar verdi. İbadi ise ideolojik bağlılığın esiri oldu. Partisine karşı gelmekte tereddüt etti. İbadi bu nedenle iki kayıp yaşadı. İlk kayıp, kendisine karşı komployu boşa çıkartmak için partiye düşmanlık beslediğinde, ikinci kayıp ise partiden ulusal tarafa geçiş yapma konusunda sokağı hayal kırıklığına uğrattığında meydana geldi. İbadi, iktidar sonrası süreçte tarafını seçme özgürlüğüne sahip. Ancak İslami Davet Partisi sonrası süreçteki seçimlerinde halen tereddüt yaşıyor. Bu, kendi çıkarına da olsa düşüncelerinde samimi olan birinin sorunudur. İbadi sanki ilerlemesini engelleyen geçmişine bağlı gibi.

مشاركة :