Libya topraklarını gezen Batılı gezginlerin yayınladığı birçok gezi kitabı, özellikle 18’inci ve 19’uncu yüzyıllarda Libya’daki yaşamın genel fotoğrafını resmetti. Yine İtalya’nın Libya sömürgeciliğinden önce ve sonra da İtalyan tarihçiler, yaşamın birçok yönleriyle ilgili yazı kaleme aldı. Tarihçi ve araştırmacı Henrico de Augustine ‘Libya Halkı’ kitabında Libya’nın sosyal oluşumları ve dağılımları hakkında ayrıntılı bir harita çizdi. Son yıllarda eski ve modern tarih aracılığıyla objektif bir şekilde Libya’nın politik ve sosyal yapısını inceleyen önemli bilimsel çalışmalar yayınlandı. Libya Üniversitesi’nde eğitim veren Tunuslu Sosyoloji Profesörü Dr. Mouldi Lahmar’ın ‘Libya’da Modern Devletin Sosyal Kökeni’ adlı kitabına yoğunlaşalım. 400 sayfayı geçen bu eser, Libya’nın siyasal ve sosyal tarihi coğrafyasını inceleyen temel bir kaynaktır. Eserin başlığındaki ‘modern devlet’ ifadesi birden fazla soru şeklinde sorulabilir: Bilimsel siyasi kriterlere göre Libya’da modern bir devlet var oldu mu? Modern devletle hangi dönem kastediliyor? Araştırmacı, büyük çalışmasının önsözünde şu soruları sordu: Devletin modern olması ne anlama geliyor? Devlet ne zaman modernleşir? Bir devlete modern diyebilmemiz için devletin taşıması gereken şartlar nelerdir? Araştırma, 19’uncu yüzyıldan 20’inci yüzyıla kadar nüfus yapısını, ekonomik faaliyeti, bedevi ve medeni oluşumları, siyasi ve sosyal liderlik olgusunu ve liderlik yapısını detaylı bir şekilde anlatıyor. Eserin başlığı, bilimsel çalışmanın gidişatını (sosyal köken) yani Libya’da modern devleti oluşturacak siyasi yapının sosyal kaynağını belirledi. Sosyal yapı, Libya topraklarında genişleyen ve daralan bölümler aracılığıyla siyasi harekete öncülük eden liderleri ortaya çıkarttı. Araştırmacı, araştırma kapsamında belirlediği kriterlere göre lider şahsiyetleri seçmek için tarihi, coğrafyayı, siyasi ve askeri gelişmeleri ve dini davet sürecini inceledi: -Savaşçı; kabile merkezli sosyal oluşuma liderlik etti. Düşman kabilelerle ve aynı şekilde Trablus’taki hâkim otoriteyle mücadele eden bir nevi askeri ve mali güç merkezi oluşturdu. Trablus’un batısında bulunan Cefera ovasında ve Nafusa Dağları’ndaki Gomah el-Mahmudi ve Sirte, el-Cufra ve Fizan illeri arasında hareket gücüne sahip Abdulcelil Seyfünnasr bu tarz lider şahsiyetleri temsil etmektedir. -Fakih; siyasi ve askeri gücünü dini-fıkhi bilgisinden almaktadır. Libya’nın farklı bölgelerinde birçok kabileyi bir araya getirdi. Ülkenin güneydoğusunda yer alan Kufra Vahası’nı merkez edindi ve nüfuzu Sirenayka bölgesine kadar genişledi. Afrika’da Fransa ve Libya’da ise İtalya sömürgeciliğine karşı mücadele etti. Bu lider şahsiyet ise Muhammed bin Ali es-Senusi ve ailesidir. -Başkent Trablus’ta ikamet eden medeni, bürokrat ve askeri lider; ilk kez Libya’da doğrudan Osmanlı Devleti’ne bağlı olmayan bir devlet kurdu. Akdeniz’de korsanlık yaptı. Kendi otoritesine karşı gelen kabilelerle savaştı. Nüfuzu tüm ülkeye yayıldı. Bu lider kişi ise Karamanlı Yusuf Paşa’dır. Prof. Dr. Mouldi Lahmar, araştırmasında Libya coğrafyasını inceledi ve doğuya, batıya ve güneye uzanan beşeri sayfalar üzerinde ülkenin tarihini analiz etti. Savaş, barış, politik ve ekonomik bakımdan beşeri etkileşimleri çözümleyerek sahada ortaya çıkan liderleri ele aldı. Söz konusu analiz, üç lideri ortaya çıkartan faktörleri ve liderlerin birbirinden farklılık gösteren özelliklerini belirlemeye doğru gidiyor. Hiç şüphesiz yerel şartlar, özel değişimlere neden oluyor ve liderlerin özelliklerini belirleyen özel ortamın oluşmasına bir ölçüde katkı sağlıyor. Örneğin; barış zamanında grubun işlerini yönetmek, savaş zamanında yani hem kabileyle hem de yabancı düşman tarafla mücadele ederken işleri yönetmekten farklılık gösteriyor. Grubun sahip olduğu mali, beşeri ve askeri güç, liderin ortaya çıkış şartlarını güçlü bir şekilde etkiliyor. Araştırmacı, her üç liderin özelliklerini ve şartlarını belirlemeye çalışıyor. Savaşçı bedeviye göre liderlik, liderin sahip olduğu kişisel özelliğe odaklanıyor ve eşsiz bir liderlik tecrübesinden ortaya çıkıyor. Tabi liderleri ortaya çıkartmak için ailelerin sahip olduğu maddi ve sembolik tekelcilik aracılığıyla şiddet ya da geleneksel faktör göz ardı edilmiyor. Fakat bedevi liderlik dinamizmi, klasik kurumsal yönetim organlarını ortaya çıkartmıyor. Bedevi lider, sınırlı sayıda taraftara sahip olup genelde devamlı olarak vazgeçilebilecek ittifaklara güveniyor. Buna karşılık dini lider, büyük taraftarın ortaya çıkmasını sağlayan tecrübe aracılığıyla elde ettiği karizmaya güveniyor. Dini liderin karizması, savaşçı bedevi liderin karizmasından farklıdır. Öte yandan geleneksel faktör, bedevi liderin tecrübesinde zayıf kalırken dini liderlik dinamizmi ise taraftarlarının dini liderle olan bağını güçlendirerek geleneksel faktörü sağlamlaştırır ve sembolik şiddetin maddi şiddete üstün gelmesini sağlar. Medeni, bürokratik ve askeri lider ise faaliyetinde bürokrasiye, siyasi otoritesini kesinleştiren ve siyasi otoriteyi yeniden yapılandıran bazı klasik mekanizmalara güvenir. Bu özetlerin üzerinden durulması gerekiyor. Ancak bunlar, Libya’da ve diğer ülkelerdeki yönetimlere uyan genel kriterler midir? Libya örneğinde bile bu liderler, üç isimle sınırlandırılabilir mi yoksa uzun tarihi dönüşümde üç ismin ötesine geçebilir mi? Halk arasındaki ortak payda ve kimlik yönünden Libya’nın ulusal kimliğini inşa etmede, Libya’nın geleceğini çizmede ve bağımsızlıktan sonra kurulan Libya devletinin yapısını tasarlamada bu liderlerin faaliyetleri arasındaki ilişki nedir? Savaşçı bedevi liderle medeni, bürokratik ve askeri lider örneğinde bu iki liderin yerel ve ulusal düzlemde değişken verilerin ürünü olduğunu görürken, dini liderin ise geçmişe uzanan, yaşam sürecinde devam eden köklere dayandığını gözlemliyoruz. Bu liderler, kabilesel ve bölgesel oluşumların ötesinde sosyal oluşumları birbirine bağlıyor. Dini liderlikte şiddet büyük ölçüde geriler. Dini değerlendirmelerden ve fırsatçılıktan dolayı diğer birçok liderin kendi sancakları altında toplanmasını sağlayan bir güce sahip olur. Genellikle hâkim ve savaşçı liderler, siyasi ve askeri tutumlarını haklı çıkartmak için dini liderlerden yararlandı. İtalyan sömürgeciliğine karşı Libya’da yürütülen cihat süreci, Libya kimliğinin oluşmasında önemli bir rol oynadı. Müslüman olmayan yabancı düşman, insan ve toprakla birlikte tüm ülkeyi alıp kendi topraklarına ve kültürüne katmak istedi. Libyalılar, İslam’dan güç alarak sömürgecilikle mücadele etmek için birleştiler. Cihat, Libyalı savaşçıları ülke toprakları içerisine farklı bölgeler arasında hareket etmeye ve tek bir komuta altında İtalyanlara karşı savaşa katılmaya sevk etti. Birçok durumda bölgelerdeki savaş yönetimi farklılık gösterdi. Ancak faşist askeri zulüm ve vahşetle birlikte dini söylem yükselişe geçti. Senusi’nin etkisi, farklı şekillerde diğer bölgelere yayılmakla birlikte özellikle Sirenayka bölgesinde genişledi. İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasının ardından siyasi direniş faaliyetinin artmasıyla birlikte sosyal ya da eski bürokratik askeri liderlerin özelliklerinden farklı özelliklere sahip yeni liderler ortaya çıktı. Örneğin; Kral İdris es-Senusi, bünyesinde eski dini liderlik mirasını taşıyan yeni yönetimin sancağı altında bağımsızlık devletinin kurulmasına katkı sağladı. Yeni devlet kurulmasına rağmen ulusal kimlik, yeni çağda tarih, coğrafya ve siyaset rüzgârları arasında gidip gelmeye devam ediyor.
مشاركة :