İşgal bölgesindeki Filistin halkını meşgul eden ve gittikçe artan sorunları analiz edip çözmeye çalışmanın, artık bir faydası bulunmuyor. Her şeyden önce bu sorunlar, sınırlandırılamayacak şekilde artmaya devam ediyor. Her yeni gelişme, halkı ve ilgili tarafları meşgul ediyor. Diğer yandan bu sorunlar, sebepleri yok etmeden çözümün faydalı olamayacağı hastalık semptomlarından ibarettir. Filistin siyasi yönetiminin 3 organı (yasama, yürütme ve yargı) arasındaki denge bozukluğu, hem sokağa inerek hem de tepkilerini klasik-çağdaş medya organları aracılığıyla dile getirerek halkı öfkelenmeye ve protestoya sevk eden pek çok semptomun temel nedenidir. Bu organlar arasındaki denge bozukluğu, hastalıkların kaynağıdır. Bu durum, şeffaflığın ortadan kalkmasına, güvensizliğe ve yönetici ile yönetilen arasında karşılıklı şüpheye yol açıyor. Denge bozukluğu, yargılamanın kaybolmamasının nedenidir. Bu da politikaların, uygulamaların ve tutumların halk üzerindeki etkisinin azalmasına, temel hizmetlerin ve kamusal alana katılımın gerilemesine sebebiyet veriyor. Denge bozukluğu, herhangi bir siyasi rejimin yalnız kalmasının sebebidir. Bu da resmi kurumlarla halk arasındaki boşluğun büyümesine yol açıyor. Yönetim organları arasındaki denge bozukluğunun yanı sıra siyasi yönetimle ilgili diğer sorun ise meşruiyetin aşınmasıdır. Biraz daha incelediğimiz zaman bu iki sorunun, seçimlerin ya da seçim sonuçlarının mevcut olmamasından kaynaklandığını göreceğiz. Bu durum, yasama organının rolünü feshedip yürütmenin yasama adına müdahalede bulunmasına yol açıyor. Filistin Kurtuluş Örgütü, Filistin halkının mücadelesi için meşruiyetini yönetimden ve 60’lı-70’li yıllarda verdiği büyük kayıplardan aldı. Bu da Arap ve uluslararası toplumun Filistin Kurtuluş Örgütü’nü tanımaktan vazgeçmesine yol açtı. Aslında Filistin halkı, Kurtuluş Örgütü’nü kendisinin meşru ve tek temsilcisi olarak kabul etmişti. Daha sonraki süreçte aynı yönetim, meşruiyetini 1990’lı yıllarda art arda iki kez yapılan başkanlık ve parlamento seçimlerinden aldı. Zamanla mücadele rolünün azalmasıyla birlikte ve uzun süreden beri seçimlerin yapılmamasından dolayı yönetimin meşruiyeti geriledi ve ana organları arasındaki denge bozuldu. Filistinli siyasetçiler arasında siyasi yönetim krizinden kurtulma yollarıyla ilgili olarak 3 ana görüş bulunuyor. Bazıları, yavaş yavaş devlete dönüşebilecek bir kazanım olduğundan dolayı, yönetimin düzeltilip seçimlerin yapılmasını söylüyor. Çünkü yönetim, ortadan kaybolması halinde halk için büyük bir sıkıntı oluşturacak görevler ve hizmetler üstlenmektedir. İkinci görüşe göre yönetim, İsrail tarafından reddedilen, aslında geçici ve süresi dolan anlaşmaların bir parçasıdır. Bunun için onlar, yönetimin kurucu bir meclis ya da buna benzer bir konsey oluşturularak devlet kurumları aracılığıyla değiştirilmesine çağırıyor. Üçüncü görüş ise yönetimin meşru kaynağı olduğundan, Filistin halkını ve birliğini temsil ettiğinden dolayı Kurtuluş Örgütü’nün kurumlarını yeniden etkinleştirmeye çağrı yapıyor. Açıkçası bu üç ana görüş arasında pek çok karşılıklı etkileşim bulunmaktadır. Fakat söz konusu siyasetçiler, geçmiş tüm seçeneklerin seçim aracılığıyla meşruiyete gereksinim duyduğu konusunda hemfikir. Seçimlerin yapılmaması halinde çatışma, parçalanmaya kadar devam edecektir. Bu da bizi şu soruyu sormaya sevk ediyor: Siyasi yönetimimiz, seçim gibi büyük ve zorlu bir projenin altından kalkabilecek mi? Yoksa söz konusu yönetimin sorunlarından özellikle de meşruiyet probleminden dolayı seçimlerden bahsetmek için zaman geçti mi? Devlet Başkanı Ebu Mazen (Mahmud Abbas), son meşruiyetin hem Filistin halkı hem de uluslararası toplum tarafından tanındığını söylüyor. Fakat bu, sonsuza kadar devam etmeyecek. Bunun için Ebu Mazen tarafından yapılacak herhangi bir seçim girişimi, Filistin siyasi yönetiminin, Filistin oluşumunun ve Filistin ulusal projesinin devam etmesi amacıyla gerekli meşruiyeti yeniden kazanmak için son fırsat olabilir. Açıkçası seçimlerin yapılması kararlaştırıldığı zaman seçimlere hazırlanmak gerekecek. Aynı zamanda seçimler, krizi kapsamlı bir şekilde çözmek için yapılmalıdır. Dolayısıyla krizden kurtulmak için seçimler, tek başına bir çözüm yolu değildir. Aynı zamanda seçimler, çözümün bir parçası olmadığı sürece krizden kurtulmaya yönelik herhangi bir çözüm için başarılı olmayacaktır.
مشاركة :