Lübnan ve yeni hükümeti ABD merceği altında

  • 2/21/2019
  • 00:00
  • 8
  • 0
  • 0
news-picture

Zorlu 9 ayın ardından Hizbullah ve Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn, Saad Hariri’nin başkanlık ettiği hükümetin kurulması için yeşil ışık yaktı. Söz konusu hükümet oluşumunun İran’ın Lübnan rejimi içerisinde Hizbullah’ı en önemli bir güç haline getirmeye yönelik girişimlerini yansıttığını unutmamalıyız. Hükümetin güvenoyu almasının ardından şu an Hizbullah, tüm taleplerine karşılık verilmesi hususunda doruk noktaya ulaşan çetin müzakerelerden sonra derin bir nefes alabilir. Tahran, Hizbullah’ın durumunu iyileştirmede başarılı oldu. Zira Hizbullah, yaptığı hizmetlerden dolayı çok önemli olan Sağlık Bakanlığı dâhil ek bakanlıklar elde etti. Şöyle ki Sağlık Bakanlığı’nın Hizbullah’a verilmemesine yönelik uluslararası baskılara rağmen Hizbullah, Sağlık Bakanlığı konusunda ısrarını sürdürdü. Çünkü Hizbullah, Sağlık Bakanlığı sayesinde topluma yönelik hizmetlerini iyileştirerek genel imajını sağlamlaştıracak. Geçen hafta Hizbullah’ın Merkezi Konsey Üyesi Şeyh Nebil Kavuk, ABD’nin vetosuna rağmen Hizbullah’ın Sağlık Bakanlığı’nı aldığını söyledi. Yine Kavuk, ABD’nin Lübnan’daki rolünün ve nüfuzunun gerilediğine işaret etti! (Hâlbuki Amerikan silahları, Lübnan ordusuna gelmeye devam ediyor) Fakat Hizbullah, Lübnan’daki faaliyetlerini dizginlemek yerine, kulislerin arkasından etkisini artırdı. Büyük mali zorluklar yaşadığı bir zamanda Hizbullah, ekonomik ve sivil ihtiyaçları için devletin kaynaklarını kullanma konusunda kolay bir yöntem buldu. Hizbullah’ın Sağlık Bakanlığı’nı elde etmesinin yanı sıra Emel Hareketi’nin yönettiği Maliye Bakanlığı ile Marada Hareketi’nin yönettiği Kamu İşleri ve Ulaştırma Bakanlığı gibi diğer önemli bakanlıklar da yakın müttefiklerinin elinde bulunuyor. Üçte birlik karşıt blok adına Hizbullah ve Suriye rejimine yakın Sünnileri destekleyenlere bakanlık verilmesi için Cumhurbaşkanı Avn’a yönelik baskı, belki de Tahran’ın ve Hizbullah Genel Sekreteri’nin gerçekleştirdiği en önemli başarıdır. Üçte birlik karşıt blok, bir basın toplantısında bakanlığa girmeyi hak etmediklerini dile getirdi. Geçtiğimiz aylarda Suriye İstihbarat Şefi Ali Memluk, kulislerin arkasından Lübnan hükümetinde Suriye’yi destekleyen Sünnilerin temsil edilmesi için Hizbullah’a baskı yapmaya çalıştı. Böylece Beşşar Esed’in dostu Talal Arslan’a yakın Salih el-Garib, Mültecilerden Sorumlu Devlet Bakanı oldu. Bunun arkasındaki amaç ise apaçık ortada; Lübnan hükümetini Suriye rejimiyle kapsamlı ve meşru bir kanal açmaya zorlamak. Hasan Murad ise Dış Ticaret Bakanlığı’na atandı. Tüm bunlar, Lübnan’da Suriye nüfuzunun yeniden başladığıyla ilgili birkaç işarettir.    Suriye rejimine yakın Sünnilerin tayin edilmesiyle ilgili tartışma, hükümetin kurulmasını geciktirdi. Dışişleri Bakanı Cibran Basil başkanlığındaki Özgür Yurtsever Hareketi (ÖYH) bu kampanyayı kaybetti. Esed ve Hizbullah, müzakerelerde temel isteklerinden (11 bakanı doğrudan kontrol etmek) vazgeçmeleri için Avn ve Basil’e baskı yaptı. ÖYH ve üçte birlik karşıt bloğun başkanı, bu talebi elde edebilirdi. Bunun yerine Güçlü Lübnan Bloğu; Tahran, Suriye rejimi ve Hizbullah’tan etkilenmiş bağımsız bakanlar çıkartmak zorunda kaldı. Hasan Murad’ın tayin edilmesiyle birlikte Nasrallah’ın hükümet kurulması için getirdiği son engelin de ortadan kalkması dikkat çekici bir durumdu. Hasan Murad, tam olarak Esed ve Nasrallah tarafından seçildi. Çünkü Hasan Murad, Esed ve Nasrallah’a yakın olup Esed ve Nasrallah tarafından yönlendirmektedir. Basil, Hasan Murad’ın Güçlü Lübnan Bloğu’nun üyesi olduğunu açıklamasına rağmen Hasan Murad’ın Esed ve Nasrallah’ın direktiflerine göre hareket etmesi bekleniyor. Hasan Murad’ın Hizbullah’a ve Suriye’ye bağlılığı, babasıyla Esed ailesi arasındaki uzun ilişkilerden kaynaklanmaktadır. Böylece Lübnan rejimi, saatin akreplerini Şam’ın siyasi oyuncuları tayin ettiği ve kendilerine direktif verdiği zamana geri döndürdü. Şu an Şam, Hizbullah aracılığıyla Lübnan’ı kontrol ederek bazı politikacıların koltuk zafiyetini istismar ediyor. Hizbullah, etkisini, meşruiyetini ve özgürlüğünü iyileştireceğini düşündüğü özel konumuyla gurur duyuyor. Bu durum, hükümete güvenoyu verme oturumlarında net bir şekilde ortaya çıktı. Hizbullah Milletvekili Nevvaf el-Musevi ile Şehit Cumhurbaşkanı Beşir Cemayel’in oğlu Ketaib Milletvekili Nedim Cemayel arasında parlamentoda meydana gelen hararetli tartışmalarda Musevi, “Mişel Avn’ın direniş silahıyla seçilmesi her Lübnanlı için bir şereftir” açıklamasında bulundu. Lübnanlılar, şeref duymak yerine Cumhurbaşkanı’na hakaret edildiğini ve 2006 savaşından beri Avn’ın Hizbullah’a verdiği Hıristiyan desteğini Hizbullah’ın inkâr ettiğini hissettiler. Tam etnik bir kriz çıkacakken, Hizbullah’ın müttefiki Direnişe Vefa Bloğu Başkanı Muhammed Rad, duruma müdahale ederek Temsilciler Meclisi’nde Musevi’nin davranışı nedeniyle özür diledi. Zira Musevi’nin sözleri, rahatsız edici olup Hizbullah’ın sırrını deşifre etti. Ardından bir Hizbullah üyesi de Lübnanlıların en büyük partinin en küçük partiden özür dilemesini takdir etmeleri gerektiğini ifade etti. Fakat her Lübnanlı, Musevi’nin ifşa ettiği sırrı ve Hizbullah’ın Lübnan sahasında kendisinden başkasını görmediğini hatırlayacak. Hizbullah, hükümetteki yeni konumu sayesinde hiç kimsenin kendi yoluna engel koyamayacağını hissetmesine rağmen gerçekler farklı bir duruma işaret ediyor. Şöyle ki 14 Mart Cephesi’ndeki iki ana kampın oyuncularının zayıflatılmasına rağmen onlar, daha da bütünleştiler. Bu sayede onlar, veto haklarını muhafaza edebilecekler. ÖYH’nin üçte birlik karşıt bloğu gerçekleştirmede başarısız olmasına rağmen; Dışişleri, Adalet, Enerji ve Ekonomi bakanlıklarını elinde tutmaya devam ederken, Hariri de İçişleri ve İletişim bakanlıklarını muhafaza etti. Çetin müzakerelerin ardından hükümetin kurulmasına yönelik uluslararası toplumun pozitif tepkileri, farklı anlamlara işaret ediyor. En önemlisi de Lübnan’ın ekonomik ve siyasi istikrarı muhafaza edecek bir vizyona ihtiyacı var. ABD, Sağlık Bakanlığı’nın Hizbullah’ın ve savaşçı ailelerin finanse edilmesi için kullanılması halinde güçlü bir şekilde karşılık verileceği konusunda Hizbullah’ı uyardı. Lübnan, mercek altına alındı. Lübnan hükümeti, devlet yönetimi konusunda gerçek bir sınavla karşı karşıya kalacak. Ali Memluk ve Kasım Süleymani’nin Lübnan’ı kontrol etme girişimine katılmalarıyla birlikte Lübnan’ın Arap kucağından uzaklaşmayacağını görmemiz dikkat çekici olacaktır. İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, İran’ın askeri uçaklarından aspirine kadar Hizbullah Genel Sekreteri’nin Lübnanlılara sunduğu teklifleri desteklemek için Lübnan’ı ziyaret etti. Fakat tüm bu teklifler, masada kalacak. Çünkü Lübnan, kimliğini değiştirmesi konusunda İran’a müsaade etmeyecek. Bir de hangi devlet, İran’ı ABD’ye tercih eder ki? Buna karşılık Suudi Arabistan Kraliyet Divanı Müsteşarı Nizar Alula’nın Lübnan ziyareti, gerçekten olumlu bir adımdır. Alula’nın Lübnan’a seyahat uyarısını kaldırmayı vaat etmesi, Suudi Arabistan’ın bundan sonra Lübnan’da herhangi bir boşluk bırakmamaya karar verdiğine bir kanıttır. Aslında bu, İran’ı büyük ölçüde rahatsız etti. Zira Lübnan sahası, İran’ın olmadı ve olmayacak da.

مشاركة :