Filistin tarihinin gidişatını değiştiren Birinci İntifada’nın doruk noktaya ulaştığı bir dönemde başta ABD ve Avrupa medyası olmak üzere dev medya organları coplarla ve silahların dipçikleriyle Filistinli bir gencin üzerine atlayan ve kemiklerini kıran İsrailli askerlerin görüntülerini yayınladı. Söz konusu görüntüler, uluslararası kamuoyunda köklü bir değişikliğe neden oldu. Ortadoğu’daki en güçlü orduyla mücadeleyi tanımlamak için popüler bir başlığa dönüştü. Bu değişiklikle birlikte İsrail, Ortadoğu çöllerinde kendisini medeniyet ve modern demokrasi vahası olarak göstermek için milyarlar harcadığı saygınlığını kaybetti. Aynı zamanda bu değişiklik, İzak Rabin’e “Kameralardan uzak bir şekilde istediğini yap” diyerek nasihatte bulunan dönemin Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ı da öfkelendirmişti. 33 yıl önce Birinci İntifada’da darp edilen gençten daha sert gerçekleşen şiddetin ardından, gazete manşetlerinde roman yazarı ve direnişçi Atıf Ebu Seyf’in fotoğrafına bakarken siyasetçilerin ve gazetecilerin hafızasından silinmesi mümkün olmayan bu gerçek geri döndü. Kaynak belgeler konusunda Atıf Ebu Seyf’le tartışan bir kardeşin yumruğu dışında cop aynı coptu. Şu an Ramallah’taki bir hastanede tedavi gören Atıf’ın fotoğrafı daha az iğrenç olmasından dolayı değil, aksine Filistinli biri tarafından yapılmasından dolayı eski versiyonunun uyandırdığı yankıyı uyandırmadı. Bu olaya karşı mantıkla harekete geçen birçok kimse, Filistinlileri birbirlerini cezalandırmaya çağırdı. Bu, “Bunu yapanlar, devlete uygun değildir” düşüncesini yaymaya yönelik kararlı ve kesin bir ifadededir. Gazze’deki bir arkadaşımla telefon görüşmesi gerçekleştirdim. Arkadaşımın herhangi bir grup ya da oluşumla hiçbir bağlantısı bulunmuyor. kendisi, bizi şu anki krize ulaştıran iğrenç, cahil ve asabi bağlılıkların kıskacından kurtulduğunu yazıyor ve anlatıyor. Arkadaşıma Atıf’a ne olduğunu sordum. Arkadaşımın cevabı bana korkunç geldi. Bana “Atıf’ın vücudunda gördüklerim, kameranın çekebildiği görüntülerdir. Kameraların arkasında daha ağır ve daha katı şeyler meydana geliyor” dedi. Niçin? Daha doğrusu açlık ve susuzluğa karşı bağıran “yaşamak istiyoruz” sloganı atan vatandaşın en basit haklarına yönelik tüm bu şiddetin ve baskının bir amacı var mı? 33 yıl önce işgalcilerin yaptığını geri getirmek zorunda kaldığımızı görmek ne kadar da acı verici! İşgal araç-gereçlerinin insanlara karşı muamelede işgal direnişine bürünmesi karşı karşıya kaldığımız en tehlikeli durumdur. İşgal ve bölünmenin etkisiyle üzerimize çöken zifiri karanlık ortamında yüzümüze bulaşan kara lekeler, Filistinlilerin üzerinden eksilmiyor.
مشاركة :