Aydınlık geceler, ekosistemleri tehdit ediyor

  • 3/23/2019
  • 00:00
  • 1
  • 0
  • 0
news-picture

Araştırmacılar, 2017 yılında Almanya’daki uçan böcek türlerinin son otuz yılda yüzde 75 azaldığını belirtti. Omurgasız varlıkların sayısındaki bu şaşırtıcı kayıp, gazete manşetlerine taşındı ve bazıları böylesi bir düşüşün yeryüzündeki hayatın bitmesine dönük bir tehdit olabileceği konusunda uyardı. Herkesin zihnindeki soru şu: Bu kaybın sebebi ne? Toprak kullanımlarındaki değişim, iklim değişikliği ve böcek ilaçları sebepler arasında ancak bunların hiçbiri bu düşüşü açıklamaya yeterli değil. Pek çok araştırmacı bu felâkete uğramış bölgelerin yüksek düzeyde gece aydınlatmasına maruz kaldığını ortaya koydu. Bilmeceyi çözmek için gerekli yitik halka belki de bu kirliliktir. Yapay ışığın hayvanlar üzerindeki etkilerini araştırmak zor bir iş. Işık kirliliğinin etkisini değerlendirmek için en iyi yol son zamanlarda gece ışıklandırmasına maruz kalan yerler üzerine araştırma yapmaktır. Bu mümkün, zira yapay şekilde ışıklandırılan alanlar hızlı bir şekilde artıyor. 2012 ila 2016 yılları arasında özellikle de Güney Amerika, Afrika ve Asya’daki artış senelik bazda yüzde 2.2 civarındaydı ve bu yerler enerji tasarruflu ve ucuz lambalar sayesinde aydınlatılmış bölgelerde bir genişlemeye tanık oldu. Yakın zamana kadar uzak sayılan bölgelerde bile ışıklandırılmış alanların ne kadar genişlediğini gözlemlemek için bir gece havada iken bir uçağın penceresinden bakmak yeterli.Öldüren cazibe 1880’lerde Amerikalı-İsveçli bir bilim adamı Ludwig Comlin, kanatlı hayvanların akşamları ışıklandırılmış bir kuleye doğru yöneldiğini ve bu kanatlıların çoğunun kuleyi saran elektrik tellerine veya lambalara çarpar çarpmaz öldüğünü gözlemledi. Comlin’in gözlemleri ışık kirliliğinin canlı türlerine olan etkisine dair ilk raporlardan biriydi. O zamandan bu yana birçok bilim adamı öldüren cazibeye teslim olan canlı türlerini belirlemek için çalışmalar yürütüyor. En belirgin örnek belki de sokak lambaları, fenerler ve diğer gece aydınlatma cihazları etrafında toplaşan güve ve uğur böceği gibi türleri içeren böcekler krallığıdır. Her ne kadar ‘ışığa uçmak’ olarak adlandırılan tavrın arkasında yatan sebepler hala belirsiz olsa da yaralanma ve yorgunluk da dahil olmak üzere böcekler üzerindeki neticeleri, iyi belgelendirilmiştir. Bu ölümcül cazibe, hayvan habitatlarının parçalanması ve dağılmasına yol açabildiği gibi LED ışıkları da canlı varlıkların bir yerden bir yere hareket etmesini sınırlıyor. Saha çalışmalarından birinde Berlin’deki Leibniz Tatlısu ve İç Av Alanları Çevre Enstitüsü’nden bir araştırmacı ekibi, sokak lambalarının ışık kaynağının 23 metrelik yarıçapı içinde uçan güveleri çekebileceğini ortaya çıkardı. Bilindiği üzere lamba direkleri genellikle 20 ila 45 metre arasında değişen mesafelerle dikiliyor. Dolayısıyla komşu etki alanları iç içe giriyor ve böceklerin doğada yayılmasını engelleyen bir çekim duvarı oluşturuyor. Canlı varlıkların bir kısmı zaman içerisinde ışığa uyum sağlayabilir ve bu da olumsuz etkileri sınırlar. 2016 yılında İsviçreli araştırmacılar kentsel bölgelerde dolaşan bir güve türünün karanlık kırsal bölgelerde bulunan aynı türe kıyasla ışığa meyletme konusunda daha az etkilendiğini ortaya çıkardı. Görülüyor ki maruz kalma, ölüm ve yorgunluk oranlarının yükselmesine eşlik ederek devam etse de doğal seçilimin ışığa meyletmeye karşı baskısı oldukça yüksek. Şu ana kadar güve kelebeği, yapay ışıklara karşı uyum sağladığı belgelenen tek örnek. Bilindiği gibi ışık düzeyleri, kırsal bölgeleri kentsel bölgelerden ayırt eden özelliklerden biri. Gürültü, hava kirliliği ve diğer çevresel baskıların da bu türden bir uyuma itilmeye katkı sağlaması uzak bir ihtimal değil.Biyolojik saat düzensizliği Bakteriden insan türüne kadar canlı varlıkların çoğu, biyolojik saat olarak bilinen bir iç dengeye sahip. Bu denge, canlıların yaşamsal faaliyetlerini gezegenin kendi ekseni etrafında dönmesiyle meydana gelen gece gündüz akışına uydurmasına yardımcı olur ve aynı zamanda ışık başta olmak üzere çeşitli dış işaretlerden etkilenir. Yapay ışıklar nedeniyle gece karanlığı ortadan kalktığında biyolojik saat bozulabilir. Aydınlık geceler, biyolojik saatin yönettiği yemek arama ve uyuma gibi günlük faaliyetlerin zamanlamasını değiştirir. Böyle olunca fareler ve yarasalar gibi gece canlıları avlanma ve yemek bulma eylemine daha az zaman harcarken serçeler gibi bazı gündüz canlısı türleri, kendisi için belirlenen uyku zamanından sonra da yemek aramaya devam edebilir. Işık kirliliği, üreme ve göçe özgü biyolojik olaylar da dahil olmak üzere mevsimsel ve ayın hareketlerine bağlı dengeleri de bozabilir. Wageningen’deki Hollanda Çevre Enstitüsü araştırmacılarının bulgusuna göre sabit ve düşük ışıklandırma düzeyleri, Avrupalı ‘blackbird’ kuşlarını, karanlık gecelerde yaşayan türdeşlerinden bir ay önce üreme döngüsüne başlatıyor. Aynı şekilde başka araştırmacılar, ışık kirliliğinin kanguru gibi keseli hayvanların doğum zamanının gecikmesine, ötücü kuşların erken vakitte yumurtlamasına ve somon balıklarının göç türlerinin değişmesine sebep olduğunu belirtiyor. Gece ışıklandırması, canlı varlığın bedenindeki melatonin seviyesinin değişmesinde de etkili bir rol oynuyor. Melatonin hormonu, temelde gece salgılanır ve yaşam dengesini düzenlemekten sorumludur. Elektronik cihazlar ve ışık yayan diyotlardan (LED) yayılan mavi ışık tayfının varlığından ötürü bu kimyasal maddenin salgılanmasının azaldığı biliniyor. Düşük maliyeti ve enerji tasarrufundan dolayı dünya çapında LED cihazları oldukça yayılıyor. Nitekim araştırmalar, mavi ışığa maruz kalan insanlar üzerinde yapılan ölçümlerde melatonin seviyelerini düşük olarak kaydediyor. Laboratuvar deneyleri geceleri ışığa maruz kalmanın kuşlar, balıklar ve böcekler gibi çeşitli canlı türlerinde melatonin salgısını azaltabileceğini gösteriyor. Örneğin sürekli ışık altında yaşayan hamam böceklerinin melatonin seviyesi düşük oluyor ve bu durum günde 12 saat boyunca ışığa maruz kalan benzerlerine kıyasla onların bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açıyor. Işık kirliliği, canlı türlerini bir fayda ve zarar karışımı ile yüzleştirebilir. 2018 yılında yayımlanan bir araştırmada araştırmacılar, Avustralyalı dokumacı örümceği geceleri ışığa maruz bırakmanın onu daha erken yetişkin seviyesine eriştirdiğini söylüyor. Nitekim büyüme esnasında daha az deri döker ve erişkin döneminde hacmi küçülerek daha az sayıda yumurtlar. Buna karşılık araştırmacıların gözlemlerine göre laboratuvar dışında yapay ışık altında yaşayan örümceklerin bir telafi ayrıcalığı var. Şöyle ki ışığın bol sayıda av çekmesinden ötürü günlük gıda payları artıyor.  Karmaşık etkiler zinciri Gece ışıklandırmaları iç içe geçmiş olaylar zincirine sebep oluyor. 2018 yılında Nature dergisinde yayımlanan bir araştırmada araştırmacılar, gece ışıkları ile bitkiler ve güve, uğur böceği gibi gece tozlaşan canlılar arasındaki etkileşime yönelik gözlem sonuçlarını sundu. Bulgulardan biri gece tozlaşan canlıların ışık altındaki bitkileri ziyaret etmekten kaçındıkları idi. Nitekim ziyaretlerin sayısı yüzde 60’tan fazla azaldı ve bu, ışık altındaki bitkilerin meyve veriminde yüzde 13’lük bir düşüşe yol açtı. Üretimdeki bu eksiklik, temel gıda kaynağı olarak bitkilere bağımlı arılar gibi gündüz tozlaşan canlıların sayısında bir azalmaya sebep olabilir. Işık kirliliği, ekosistem verimliliğinde bir değişime yol açıyor. Gözlemlerin neticesinde canlı varlıkların yapay ışık altında daha az karbondioksit ürettiği ortaya çıktı ki bu durum, geceleri fotosentez işlemine devam edilmesine bağlanıyor. Araştırmacılar bu olgunun uzun bir süre devam etmesi halinde zaman içerisinde tatlı su sistemlerinden yayılan karbon miktarını azaltabileceğine işaret ediyor. Bilim adamları aydınlık gecelerin verdiği zararlara dair daha çok kanıt keşfederken ışık kirliliğinin etkisini sınırlamaya dönük çözümlerin bulunması için küresel bir eğilim söz konusu. Hollanda’da yarasa sayılarının azalmasını önlemek için bazı bölgeler, beyaz ışık yerine kırmızı ışıkla aydınlatılıyor. Ancak bu sorun yalnızca tayfın rengini değiştirmekle çözülemez. En uygun seçenek yollara harekete duyarlı cihazlar yerleştirerek sokakların aydınlatıldığı sürelerin azaltılması ve ışığın gökyüzüne ya da komşu ormanlara sızmasını önlemek için yansıtıcı kapaklar kullanılmasıdır. Bu çözümler de dünyanın dört bir yanında artan aydınlık gecelerin etkisine karşı koymak için yeterli değil. Üstelik hayvanlar da insanlığın bu gezegende meydana getirdiği değişimlere yeterli hızla ayak uydurabilecek güce sahip değil. Yapay ışıklandırmayı sınırlamak için bireysel ve kitlesel kararlar almamız dünyamızı şimdi olduğundan daha az kirli bir hale getirmede belirleyici bir adım olabilir. - Çevre ve Kalkınma dergisi ile eş zamanlı

مشاركة :