DEAŞ’a karşı gerçekleştirilen savaş bitti ya da neredeyse bitmek üzere. Fakat Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) desteklenmesinde ve toprakların geri alınmasında önemli bir role sahip olan Uluslararası Koalisyon ülkeleri için savaşın etkileri halen devam ediyor. Şu anki sorun, Suriyenin kuzeyindeki ve kuzeydoğusundaki SDG hapishanelerinde ve kamplarında bulunan binlerce yabancı ve Arap mahkumun akıbetinin ne olacağıdır. Yabancı ülkeler, örgüte katılan vatandaşlarının ülkeye geri dönmelerini istemiyor. Kimi zaman bunun önüne geçmek için engeller koyuyor. SDG, YPG ve ABD Başkanı Trumpın bu konudaki ısrarlarına ve çağrılarına rağmen ülkeler, söz konusu kişilerin geri dönmesini reddetmeye devam ederken Kürtler ve müttefikleri olan güçler, Türkiyenin bu bölgede askeri operasyonlar gerçekleştirmesi durumunda söz konusu kişileri kontrol altında tutamayacaklarından endişe duyuyor. Bununla birlikte konuyla ilgili yasal bir sorun da var. SDG’nin, kontrolü altındaki bölgelerde yasal bir varlığı ve tanınmış mahkemeleri bulunmuyor. Bu nedenle aşırılıkçı unsurları yargılaması zor görünüyor. İlgili ülkeler, savaşa gönüllü olarak giden örgüt mensuplarının yargılanmalarını istiyor. Söz konusu ülkelerdeki kamuoyu, topluluklar için terör riski oluşturdukları gerekçesiyle bu kişilerin geri dönmelerinin engellenmesi için hükümete baskı yapıyor. Sorunun bir diğer yönü de sayıları yüzlerce olan masum çocuklar. Söz konusu ülkeler bugüne kadar insani yardım kuruluşları ile çocuklarının ve torunlarının ülkeye geri dönmelerini talep eden ailelerin çağrılarına rağmen çocukların geri dönmelerini reddetti. İktidarı karar almak konusunda iki arada bir derede bırakan bu dosyaya ilişkin karmaşıklığın yaşandığı ülkelerden biri de Fransa... Fransa Dışişleri Bakanlığı tarafından 15 Martta yayınlanan resmi bir açıklamaya göre şu ana kadar hükümet, vaka bazında çalışma ilkesi doğrultusunda hareket ediyor. Cumhurbaşkanı Macron, Doğu Afrika’daki 3 ülkeye gerçekleştirdiği ziyaretler sırasında da buna atıfta bulunmuştu. Macron, çocuklar söz konusu olduğunda bunun Uluslararası Kızılhaç ile irtibat halinde, duruma uygun bir yaklaşım doğrultusunda hareket edildiğini belirterek çok dikkatli, insani bir yaklaşım benimsediklerini dile getirdi. Dışişleri Bakanlığı’nın açıklaması, Parisin kuzeydoğu Suriyeden 5 yetim çocuğu, askeri nakliye uçağı ile çıkarma kararı almasından sonra geldi. Açıklamaya göre annelerini kaybeden bu çocukların babalarının akıbeti ise bilinmiyor. Söz konusu 5 çocuk, buzdağının sadece görünen yüzünü oluşturuyor. Hâlihazırda anneleriyle ya da tek başına Suriyenin kuzeyindeki ve kuzeydoğusundaki kamplarda yaşayan yaklaşık 200 çocuk bulunuyor. Bu durum, Paris’in çocukların anneleri ile birlikte dönmesini kesinlikle reddettiğinin bir işareti olarak değerlendiriliyor. Şubat ayının sonunda yapılan bir ankete göre Fransızların yüzde 89u aşırılık yanlılarının geri dönmesinden endişeli. Yüzde 67si de çocukların Suriye ve Irakta kalmasını istiyor. Ancak bu yöndeki politikalar insan hakları örgütlerinin öfkesine sebep oluyor. Paris’teki bir grup siyasi ve sanatçı, Suriyedeki Fransız uyruklu aşırılık yanlılarının ailelerini savunan avukatlar, Marie Dose ve Henri Leclerc’den dilekçe sunmalarını talep ettiler. Dilekçe, aralarında sivil toplum aktivistleri ve sanatçıların da bulunduğu 3 bin kişi tarafından imzalandı. Dilekçede, söz konusu çocukları kamplarda bırakmanın Fransız değerlerine aykırı olduğu konusunda uyarıda bulunuluyor ve savaş mağduru olan çocukların hiçbirinin bölgede doğmayı veya örgüt saflarına katılmayı tercih etmediği vurgulanıyor. Fransız aileler, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komisyonu’na hükümet aleyhinde şikâyette bulundu. Son şikâyet, altı çocuğuyla birlikte Suriyenin kuzeydoğusundaki bir kampta gözaltında bulunan iki anne adına yapıldı. Davadan sorumlu olan Fransız avukatlar, gözaltındaki çocukların yaşam haklarının açık bir şekilde ihlal edilmesinin önüne geçmek için yargıyı bu ailelerin geri dönüşünü sağlamaya yönlendirmeye çalıştıklarını belirtti. Avukatlar William Bourdon ve Fansan Bringart, aralık ayında idari mahkemeye başvurmuş fakat dilekçeleri mahkeme tarafından reddedilmişti. Daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruda bulundular fakat bu teşebbüsleri de sonuçsuz kaldı. Yapılan yorumlar idari yargıdan beklenen kararın, hükümetin oldukça karmaşık bu meseleyle nasıl ilgileneceğine dair önemli bir etkiye sahip olacağı yönünde. Nitekim hükümetin bir yandan yasal metinleri ve insani ilkeleri dikkate alması gerekirken diğer yandan da mayıs ayının sonlarında gerçekleştirilecek seçimlerden önce kamuoyu taleplerini karşılamak zorunda olduğu belirtiliyor.
مشاركة :