Lübnan, Cebelitarık kayasını ve Tarık bin Ziyad’ın “Önünüz deniz, arkanız düşman” sözünü hatırlatan bir yol ayrımında bulunuyor. Zira Lübnan, bir yandan reform yapıp yolsuzlukla mücadele ederken, diğer yandan da iflas ve çöküşün eşiğine geldi. Ağır faturalar, Lübnan’ın eline toplu halde ulaştı. Üçüncü dünya ülkesini bu hale getiren borçlardan dolayı değil, aksine Sedir(CEDRE) Konferansı ve Dünya Bankası’nın yardımları aracılığıyla Lübnan’ın yapacağı reform girişimleri tek bir şarta bağlı. Devletin yolsuzlukla mücadele eden, israfa ve hırsızlığa son veren kapsamlı bir reform programına gerçek anlamda odaklanması gerekiyor. Cumhurbaşkanı Elias Hrawi’nin dediği gibi israf ve hırsızlık, uzun süreden beri devleti sütten kesilmiş bir ineğe dönüştürdü. Bugün Beyrut’ta tüm yetkililer, “Yolsuzlukla mücadele ve reform süreci acı önlemler almayı gerektiriyor” sözü üzerinde hemfikir. Doğal olarak bu söz, Lübnan halkının şu soruyu sormasına yol açıyor: “Efendiler! Acı önlemler kim için alınacak? Zaten insanlar, acı çekiyor. Eğer acı kaçınılmazsa bu acı, hırsızlık, komisyonculuk ve kamu parasını gasp etme politikalarıyla halka acı çektirenleri kapsamalıdır.” Lübnan’da yolsuzluk dağının görünmeyen kısmı, görünen kısmına göre elbette daha büyük. Devlet kurumlarında neredeyse her gün yolsuzluk, sahtecilik, rüşvet ve hırsızlık işlemlerinin ortaya çıkması feci ve dikkat çekici bir durumdur. Yolsuzluğun, yolsuzluk yapanlarla mücadele ettiği varsayılan makamlara kadar ulaşması, durumları daha feci hale getirmektedir. Tabi burada yargı ve emniyetteki bazı kişileri kastediyoruz. Çünkü dürüstlüğü muhafaza eden, adaleti ve sosyal düzeni sağlayan caydırıcı bir faktör olması bakımından emniyet kontrol ediyor, yargı da denetliyor. Acı önlemlerden konuşmaya geri dönelim. Lübnan halkı şunu soruyor: Bu acı önlemleri hangi yetkili alacak? Zira Lübnan’ı bu sorunun içine onlar sürükledi. Liderler, partiler ve aileler, peş peşe yönetime geldi. Kaderin cilvesine bakın ki şimdi de onlardan bazıları, yolsuzluğu çözeceğini, hırsızlığı yok edeceğini ve israfı önleyeceğini iddia ediyor. Dolaylı olarak bu, şu anlama geliyor: Vergileri artırarak ve yeni vergiler koyarak halkı sıkıntıya sokmadan önce söz konusu tedbirler, yetkilileri sıkıntıya sokması gerekiyor. Sedir Konferansı’ndaki donör ülkeler beklemeye devam ederken, 9 aylık siyasi çekişmenin ardından yeni hükümetin kuruluş arifesinde Meclis Başkanı Nebih Berri; “Kanunları uygulamak suretiyle yolsuzlukla mücadele edilir. Kanunları uygulayın ki yolsuzluk kalmasın. Kanunları tatbik edin ki enerji gemilerine (elektrik üreten gemiler) ihtiyaç duyulmasın. İhaleleri, İhale Kurumu aracılığıyla yapılacak şekilde kanunları uygulayın. Durumun bu şekilde sürmesi, daha tehlikelidir. Uzun süre ekonomi, böyle devam etmez” dedi. Bu sözler, yaklaşık 4 ay önce dile getirildi. O dönemde eski Meclis Başkanı Hüseyin el-Hüseyni, bir TV programında, “Devlette biz yokuz. Aksine devletin parası üzerinde çekişen çeteler var” açıklamasında bulundu. Öte yandan Maliye Bakanı Ali Hasan el-Halil, “Demir almaya bir lira para yok” diyerek hazinenin boş olduğuna dikkat çekti. Şu an İletişim Bakanı olan Ekonomi Kurulu Başkanı Muhammed Şukayr ise, “Lübnan ekonomisinin ne hale geldiğini biliyor musunuz? şeklinde hükümetin kurulmasını engelleyenlere bir soru yöneltiyoruz. Ölüm fermanını hazırlayalım” dedi. Güzel, hükümet kuruldu. İsrafı önleme ve yolsuzlukla mücadele çalışmaları başladı. Bu şekilde Pandora’nın kutusunu açmaya başladığımızı söyleyebiliriz. Meclis Başkanı Berri, devleti kemiren şahıslar hakkında şunu dile getiriyor: “Maalesef en büyük yolsuzluluğu yapan, Lübnan devletinin kendisidir. Çünkü devlet, kanunları uygulamıyor.” Politikacılara giden ödenekler ile Lübnan gümrüklerinde hayali ve dini kurullara yönelik imtiyazlar hakkında peş peşe çarpıcı açıklamaların geldiği bir zamanda bu, buz dağının görünen tarafıdır. Din adamları ne ithal edebilir anlaşılmış değil. Milletvekilleri, vergiden muaf otomobil ve başka şeyler ithal ediyordu. Sonra devletin gümrük vergilerini denetlemediği ve milyarların yıllardır ceplere gittiği ortaya çıktı. Bunlar, komisyonculuk ve imtiyazla ilgili birkaç örnektir. Herkes, Lübnan’daki yolsuzluğun büyüklüğünü biliyor. Lübnan, toplam 197 ülkenin yer aldığı yolsuz ülkeler sıralamasında 193. sıraya yerleşti. Çünkü, önceki birçok politikacı ve yetkili bu felakete neden oldu. Şimdi de onlar, yolsuzlukla mücadele etmekten, hırsızlığı ve israfı önlemekten bahsediyor. Fakat Lübnan halkı da neredeyse hep bir ağızdan şu soruyu soruyor: “Bu attarlar, zamanında bozdukları şeyleri nasıl düzeltebilecek?” 2018’in Ocak aynın sonunda Fransa merkezli L’Observateur dergisi, aralarında 4 uzman iktisatçının olduğu 5 muhabirini Beyrut’a gönderdi. Bu kişiler, iki hafta süren bir saha araştırması yaptı ve Lübnan’da önemli bankaların sorumlularının yanı sıra Lübnanlı finans uzmanlarıyla görüştü. Yine bu kişiler, görevlerinin resmiyetten uzak ve gizli olmasına dikkat etti. Dergi, “En büyük mali skandal: Lübnan’ın borcu, 80 milyar dolar” başlığıyla 8 sayfalık bir rapor yayımladı. Raporda, paraların çalınıp nasıl çarçur edildiğine ve yetkililerin 30 yıl boyunca sürekli artan ve 2018 sonunda 86 milyar dolara ulaşan kamu borcu sorununu çözmediklerine işaret edildi. Yine raporda, politikacıların ve siyasi güçlerin milyarlar kazandığına ve önemli görevlere gelenlerin çoğunun yaklaşık bir milyar dolar elde ettiğine dikkat çekildi. Fransa’nın şefkatli bir anne olduğu söylenilen Lübnan’da, Fransızca okuyup bu skandal raporu inceleyecek kimse yok. Acı önlemler ne olursa olsun yolsuzluk skandalları, yolsuzlukla mücadele ve yolsuzluğu yok etme konusunda kopan bu kadar gürültüye rağmen şu ana kadar bu rapora, hiç bir önem atfedilmedi. Fakat şimdilik acı, sadece parmak uçlarına ulaştı. Bedenin diğer tarafı gerçek acıyı hissedecek mi belli değil. Beyrut’taki birçok yetkili, ne gazeteleri okuyor ne de haberleri takip ediyor. Örneğin onlar, Cezayirli yetkililerin şu an özel uçakların ve şüpheli zenginlerin ülkeden ayrılmasına izin vermediğini bilmiyor. Yine onlar, Mahathir Muhammed’in Malezya’yı ekonomik krizden kurtardığını kesinlikle duymadı. Malezya’da hapishaneler büyük hırsızlarla dolup 8 günde 50 milyar devlete iade edilmişti. Lübnan’da acı önlemlerden bahsediyorlar. Fakat bu acı önlemlerin küçük balık dışında büyük balıklara ulaşıp ulaşmayacağı bilinmiyor.
مشاركة :