Büyük İran küçük Rusyanın hizmetinde!

  • 10/24/2022
  • 00:00
  • 2
  • 0
  • 0
news-picture

Uluslararası sahne son zamanlarda İranı Rusyaya yüzlerce insansız hava aracı sağlamakla suçlayan iddialarla dolup taşıyor. Rusya bu araçları Ukraynadaki şehirleri ve sivil altyapıyı hedef alan hava saldırıları düzenlemek için kullandı. Moskovanın silah temini için Tahrana başvurması birçok soruyu gündeme getirdi. Birincisi, dünyanın en büyük silah üreticilerinden biri ve İran dahil birçok ülkeyi kanatları altında koruyan bir süper güç olan Rusya’nın askeri sanayisinin gerilemesiyle ilgiliydi. İkincisi, bu yeni gelişmenin Rusyanın Ukraynaya karşı savaşını yönetme stratejisi açısından sonuçlarıyla bağlantılıydı. Üçüncüsü, İranın Ukraynada Rusların yanında savaşmaya devam etmesinin ve desteğini artırmasının, Ortadoğu ülkeleri ve özellikle de İranın Moskova ile ittifakından tedirgin bazı ülkelerinin ilişkileri üzerindeki yansımaları ile ilintiliydi. Rusyanın İran İHAlarına başvurmak zorunda kalması, yerli silah üreticilerinin ihtiyaçlarını karşılayamadığını açıkça gösteriyor. Sekiz ay önce, savaşın başlamasından bu yana Rus ordusunun askeri ekipman eksikliği kaynaklı sorunlarını gözden geçirmek, bunu doğruluyor. Burada Rus Albay Igor Ishukun devlete ait TASS haber ajansına yaptığı “Savunma Bakanlığı insansız hava araçları için taktik ve teknik standartlar belirledi ve ne yazık ki çoğu Rus üretici bunları karşılayamıyor” açıklamasını hatırlatalım. Sorbonne Üniversitesi’nden araştırmacı Pierre Grasser de "İran İHA’larının Ruslar tarafından kullanılması, onların endüstriyel başarısızlıklarını kabul etmeleridir” diyor ve İHA kullanımı ile Rusyanın tasarruf yaptığını ve pahalı seyir füzeleri kullanmaktan kurtulduğunu sözlerine ekliyor. Özetle tarihsel olarak büyük bir silah ihracatçısı olan Rusya, şimdi İran ve Kuzey Koreden silah talep ediyor. Bu, Ukraynayı işgal etmesinden bu yana -ABD istatistiklerine göre- 6000 askeri teçhizatını kaybettikten sonra maruz kaldığı muazzam baskının yanı sıra ekonomisindeki bocalamayı tekit ediyor. Burada Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskinin "Rusyanın İrandan böyle bir yardım talebinde bulunması bile Kremlinin askeri ve siyasi iflasını kabul etmesinden başka bir şey değildir" sözleri aklımıza geliyor. Rusya’nın İran İHA’larını kullanma yoluna gitmesi birkaç gerçeği ortaya çıkarıyor. Birinci gerçek, Rusya Devlet Başkanının ordusunun yaşadığı gerileme ve Ukrayna ordusunun elde ettiği zaferlerin ardından Ukraynaya karşı savaşını tırmandırdığı, savaşı her ne pahasına olursa olsun kazanma konusunda direttiğidir. Bunun ilk sebebi doğası gereği geri adım atmaması, ikincisi de mağlubiyetin içeriye yansımalarından korkmasıdır. Tırmandırmanın işaretleri, kısmen işgal altındaki Ukrayna topraklarında yapılan dört referandumla başladı. Ardından Ukraynanın son haftalarda kaydettiği ilerlemeye karşılık üstü kapalı bir nükleer tehdit geldi. Sonra Rusyanın modern tarihindeki ilk seferberlik kararı ile kısmi seferberlik deklare edildi ve her asker için aylık 3 bin dolara varan maaşlar tahsis edildi. Putin, Rusya Güvenlik Konseyinin güçlü Sekreteri Nikolay Patruşev başta olmak üzere en radikal yakın çevresi dahil her yönden artan iç baskıları giderek daha fazla hissetmeye başladı. Patruşev, savaş yönetimini eleştirmiş, tam seferberlik ve devletin ekonomiyi tamamen kontrol etmesini gerektiren kapsamlı bir savaşın başlatılması çağrısında bulunmuştu. Diğer aşırı milliyetçi sesler de seferberlik çağrılarına katılarak, Rusya Savunma Bakanlığının işgalin başlangıcından bu yana savaşı yönetme yöntemini eleştirdiler. Bunlar arasında, "Kremlin’in yaşlıları taktiklerini değiştirmezlerse feci yenilgilere tanık olacağız" diyen Igor Girkin ile savaş stratejisinde "sınır bölgelerinde sıkıyönetim duyurusu ve küçük nükleer silahların kullanımına" varan bir değişiklik çağrısında bulunan Çeçen diktatör Ramazan Kadirov da var. Savaşın yönetimine yönelik bu hoşnutsuz sesler, Putini onları yatıştırmak için kısmi seferberlik deklare etmeye sevk etti. Bu hamle, rejim içindeki radikal müttefiklerinden duyduğu korkunun, savaş karşıtı muhaliflerinden duyduğu korkudan daha fazla hale geldiğini gösteriyor, zira onun aleyhine dönme ve egemenliğini tehdit etme kudretine sahipler. Görünüşe göre Kremlin, Ukraynadaki savaşın yönetim şeklini eleştirenleri uyarırken ve onları "aşırı dikkatli olmaya" çağırırken de bu müttefiklerini kastediyordu. Yaptırımlar nedeniyle servetlerinin büyük bir bölümünü kaybeden iş inanlarına büyük baskısı da unutulmamalı. İkinci gerçek ise Moskovanın Ukraynadaki savaş yöntemini değiştirmiş olması. Şimdiye kadar Rusya, en azından yarı geleneksel, düzenli bir ordu tarafından yürütülen ve çatışmalarla ilgili uluslararası anlaşmaları gözeten bir savaş yöntemini takip ediyordu. Fakat 2019 yılında İdlibe yönelik saldırı sırasında işlediği ihlaller sonucunda "Suriye Kasabı" olarak bilinmeye başlanan General Sergey Surovikinin yakın zamanda Ukrayna’daki kuvvetlerin başına getirilmesiyle, Wagner Grubu gibi paralı askerlerle yürütülen savaş biçimini benimsedi. Bilindiği üzere paralı askerler düzenli ordunun aksine, yerleşim yerlerini, hastaneleri, okulları, enerji merkezlerini ve sivil altyapıyı bombalamak ve sivilleri korkutmak, mahkumları savaştırmak, çok kısa bir eğitimin ardından gönüllüleri ön saflara göndermek gibi diğer taktikler gibi uluslararası olarak yasaklanmış uygulamaları benimserler. Bütün bunlar, Rus ordusunun savaşmaktan aciz olduğunu ve Moskovanın Ukrayna savaşında “her yol mubahtır” başlıklı yeni bir aşama başlattığını gösteriyor. İranın Ukrayna savaşına müdahil olmasının bölge ülkeleri ve özellikle de Moskova ile ilişkileri üzerindeki yansımalarına gelince; Tahranın savaşa dahil olduğunu inkar etmesine rağmen, istihbarat servisleri Kamikaze İHA’ların İran yapımı olduğunu ve Kırım Yarımadası’ndaki İranlı eğitimcilerin saha rehberliğinde çalıştırıldığını bildiğine şüphe yok. Bu, Tahranın yayılmacı gücüne ve Rusların, yıllar önce envanterlerinde olması gereken bir teknolojiyi İrandan talep etme noktasına vardıran şaşırtıcı zayıflıklarına en büyük örnektir. Burada bizi ilgilendiren, ABD yaptırımlarına rağmen İranın askeri ve teknolojik gücünün ulaştığı boyut ve halen birden fazla yerde İran saldırganlığına maruz kalan bölgemize etkilerinin incelenmesidir. İranın Ukrayna savaşına Moskovanın yanında müdahil olmasına karşı soğuk Amerikan tepkisine de dikkat çekmekte fayda var. Bunun arkasında, Barack Obamadan Joe Bidena kadar birbirini izleyen Amerikan Demokrat yönetimlerinin alıştığımız politikası duruyor olabilir. Bu politika, İranı normal devletler safına geri dönmeye teşvik etmeye yönelik safça kanaatin ortasında nükleer anlaşmaya geri dönmeyi önceleme, dolayısıyla uygulamalarına açıkça göz yummaktır. Washingtonın, Mahsa Amininin “başörtüsünü uygun şekilde takmadığı için” Ahlak Polisi tarafından tutuklandıktan sonra öldürülmesini müteakip İranda patlak veren ve devam eden kitlesel kadın ve gençlik devrimine karşı görüntüyü kurtarmayı amaçlayan rutin ve tereddütlü tutumu, bu görüşü pekiştiriyor. Tahran’a yönelik tereddütlü tutumu nedeniyle ABD’yi eleştirirken ve bilhassa OPEC+ ülkelerinin petrol üretimini azaltma kararına verdiği gergin tepkinin ardından ilişkilerde soğukluk yaşanırken, Arap ve özellikle de Körfez bölgesinin Moskova ile ilişkilerinin güçlendirilmesi ikilemi öne çıkıyor, zira Rusya da İran ile entegrasyonunu birden fazla düzeyde ve yönde derinleştiriyor. Ukrayna savaşı devam ederken değişkenler ve riskler de hızlanıyor. Putinin parmağı nükleer silah düğmesine yaklaşabilir. Öte yandan nükleer bir saldırı durumunda "ikinci vuruş" yapabilme gücünü güvenceye almak için ABD Donanmasının sahip olduğu en ölümcül silahlar arasında sayılan "Ohio" sınıfı Amerikan balistik füze denizaltıları, gerginliğin yüksek olduğu Umman Denizine ulaştı ve herhangi bir olası çatışmada çok önemli bir rol oynayabilirler. Denildiği gibi "özgür ve özgür olmayan iki dünya" arasındaki rekabet uzun vadeli, şiddetli ve tehlikeli. Bölgedeki çıkarlarımızı ve değerlerimizi korumak için bu saflaşmanın dışında kalmamız mümkün mü?

مشاركة :