Yemen: Griffiths, Husilere baskılarını sürdürüyor

  • 5/6/2019
  • 00:00
  • 1
  • 0
  • 0
news-picture

Stockholm Anlaşması’nın başarısızlığı ve Birleşmiş Milletler’in (BM) Husi milisleri 5 aydır anlaşmayı uygulamaya ikna edememesine ilişkin Yemen çevrelerinde oluşan şüphelere rağmen BM’nin Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths, hala kararlılığını koruyor. Bu bağlamda Özel Temsilci Griffiths, dün (5 Mayıs) anlaşmanın uygulanması karşısında grubun ortaya koyduğu engelleri aşmak, özellikle de Hudeyde şehri ve üç limanda (Hudeyde, Ras İsa ve el-Salif) yeniden konuşlanma sürecine başlama umuduyla Husi grubun liderleriyle görüşmede bulunmak için Husilerin işgali öncesindeki Yemen’in başkenti olan Sana’ya ulaştı. Aynı zamanda BM, Yemen’in sahil şehri Hudeyde’de depolanan tahıllara dün erişimin sağlandığını ve çürümeden milyonlarca kişiye yetebilecek yiyecekleri koruma sürecine başladıklarını açıkladı. Dünya Gıda Programı (WFP) sözcüsü Arve Verheusel’in Fransız Haber Ajansı’na (AFP) aktardığına göre, WFP ekibi, Kızıldeniz Değirmenleri Şirketi’ne bağlı küçük bir teknik ekibi içeren bir göreve başlamak için dün değirmenlere girdi. Sözcü, buğdayın una dönüştürülmeye başlanması ve daha sonra dağıtılmasına hazırlık amacıyla, söz konusu teknik ekibin buğdayın sterilize edilmesi ve depoların temizlenmesi için alanda kalacağını söyleyerek, sürecin haftalar alabileceğine de dikkati çekti. Geçen Şubat ayında WFP ekibi, çatışmalar nedeniyle bölgeye ulaşamazken, Eylül ayından bu yana ilk defa Kızıldeniz Değirmenlerini ziyaret etti. Ekip, buğdayın böcekler tarafından istila edildiğini ve milyonlarca kişiye dağıtılmadan önce sterilize edilmesi gerektiğini gösteren çeşitli laboratuvar testleri gerçekleştirdi. Retuers’un kaynaklardan aktardığına göre, WFP liderliğindeki ekip, hükümet tarafından kontrol edilen güneydeki Aden şehrine de ziyarette bulundu. Aynı şekilde bir bilgi kaynağı, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Yeniden Düzenleme Koordinasyon Komitesi (RRC) Başkanı Michael Lollesgaard tarafından ortaya koyulan anlaşmanın ilk aşaması uyarınca Griffits’in bu kez Hudeyde’de konuşlanma sürecini uygulamaya başlamaya çalıştığını vurguladı. Kaynak, Husi grup ve hükümetin de bu ayın ortalarında Yemen’de özel Güvenlik Konseyi (BMGK) oturumu düzenlenmeden önce sürecin uygulanmasını kabul ettiğini belirtti. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), İngiltere ve ABD dışişleri bakanlarını içeren Yemen konulu dörtlü komite de son toplantıları sırasında, gelecek BMGK toplantısı öncesinde Hudeyde ve limanlarında yeniden konuşlanma sürecinin uygulanması gerektiğini vurgulamıştı. Bir hükümet kaynağının Şarku’l Avsat’a aktardığına göre Griffiths ve Lollesgaard, geçen ay yeniden konuşlanma sürecinin ikinci aşamasının bir kısmını ve idari ve güvenlik meseleleri de dahil şehir ile limanlarına ilişkin son düzenlemeleri meşru hükümete taşıdı. Martin Griffiths’in Sana ziyareti sırasında Husileri, konuşlanma sürecini hızlandırmaya teşvik etmesi ve uygulamayı engellemeye devam etmemesi konusunda uyarması bekleniyordu. Husilerin, BM planı uyarınca el-Salif ve Ras İsa’da yeniden konuşlanmayı kabul ettiği iddia ediliyor. Ancak milisler, idari, finansal ve güvenlik görevlerini devretmeyi reddediyor. Bu durumsa, meşru hükümet tarafından İsveç Anlaşması’nın özüne aykırı olarak nitelendirilip reddediliyor. Griffiths ve General Lollesgaard, meşru hükümet ve Husilerin Hudeyde ve limanlarının idaresi ve güvenliği hususunda uzlaşı sağladığı bir formüle ulaşamaması halinde gözlemcilere göre, bu durum, çözüm yolunda bir kilitlenmeye yol açacak ve askeri çözümlere geri dönüş korkusu baş gösterecek. BM ve uluslararası toplum, 13 Aralık’ta İsveç Anlaşması’na ulaşma amaçlı baskılarında başarılı oldu. 18 Aralık’ta hassas bir ateşkes sağlandı, hükümet güçleri askeri operasyonlarını Husi milislerin ihlalleri karşısında durdurduğunu açıkladı. Meşru hükümet, İsveç Anlaşması’nın özünün, “Husi milislerin Hudeyde ve limanlarından geri çekilmesi, idari ve güvenliğini 2014 yılındaki Husi darbesi öncesinde yerel yönetimin varlığındaki sürece döndürmesi olduğunu” savunurken, Husiler ise bu durumları reddediyor. Yemenli askeri yetkililer, hükümet güçlerinin sabrının, şehre yönelik tekrarlı Husi ihlalleri karşısında süresiz olmadığını belirtirken, özellikle de siviller arasında bu ihlaller dolayısıyla ölenlerin sayısının Hudeyde sahil şeridi boyunca yaklaşık 140 olduğuna dikkati çekti. Resmi hükümet kaynakları, Husileri, ateşkese rağmen çukurlar ve tüneller kazmayı sürdürmenin yanı sıra milislerini Sana’dan, Rayima’dan, el-Mehvit’ten ve Amran’dan el-Hudeyde’ye seferber etmekle suçluyor. Öte yandan BM Özel Temsilcisi Griffiths, Sana’ya sürpriz ziyaretinin gündemini açıklamadı. Ancak Sana’daki kaynaklar görüşmelerin, yeniden konuşlanma sürecine, esir ve tutuklu takası anlamasına odaklanacağını belirtti. Husilerin patlatmakla tehdit ettiği Ras İsa’daki yüzer petrol deposunun yanı sıra ekonomiye ve Sana Havalimanı’na ilişkin Husilerin önerdiğini diğer meselelerin de gündemde olacağı ifade edildi. Diğer taraftan Yemen Dışişleri Bakanı Halid el-Yemani, daha önce batılı büyükelçilerle görüşerek dörtlü komitenin son toplantısı ışığında Yemen’deki siyasi gelişmeleri ele almıştı. Toplantının, 15 Mayıs öncesinde Hudeyde Anlaşması’nın uygulanması için bir takvim belirlenmesi başta olmak üzere güçlü ve net mesajlar ortaya koyduğu belirtildi. El-Yemani, yaptığı resmi bir açıklamada, Yemen Hükümetinin anlaşmanın uygulanmasına dair tüm taahhütleri yerine getirdiğini ve uluslararası toplumun, Husilere limanlardan derhal geri çekilmeleri, barışı sağlamaları ve halkın acılarını hafifletmeleri için yeterli baskıyı uygulamasını beklediğini duyurdu. Yemen meşruiyeti, İsveç Anlaşması’nın üç kriter (Hudeyde anlaşması, esir ve tutuklar anlaşması ve Taiz kuşatmasının kaldırılması) ile uygulanmadan önce yeni bir müzakere turuna girmeyi reddediyor. Bir bütün olarak anlaşma, uygulanması halinde, Husi grubun iyi niyet göstergesi olarak nitelendirilecek. BM’ye göre durum, güvenlik, askeri ve politik yönleri uyarınca barış çerçevesinin görüşülmesine de kapıyı açacak. Birçok Yemenli politikacı, Stockholm Anlaşması’nın mazi olduğuna inanıyor. Bazıları, anlaşmanın ölü olarak doğduğunu belirtirken, batılı ve uluslararası çevreler de belirlenen sürenin sona ermesine rağmen hala uygulanabileceği görüşünde.

مشاركة :