Sudan en tehlikeli virajda

  • 6/6/2019
  • 00:00
  • 1
  • 0
  • 0
news-picture

Sudanlı birkaç sitede dün okuduğum en anlamlı şey Suriyeli aktivist Bassam El-Kuvvetli’nin; Hartum’daki Genelkurmay Başkanlığı önünde yapılan oturma eylemlerini hedef alan, onlarca kişinin hayatını kaybetmesine, yüzlerce kişinin yaralanmasına yol açan ve kasıtlı bir şekilde aşırı şiddetin kullanıldığı müdahalenin ardından aşırı hüzün ve öfke atmosferinde yaşayan Sudanlılara yönelttiği öğüttü. El-Kuvvetli, yayınlanan bu mesajında; Suriye devriminin ilk yıllarında Esed rejiminin, kasıtlı olarak aşırı şiddet kullandığını, kadın, yaşlı ve gençlerin küçük düşürüldüğü videolar yayınladığını, silahların yayılmasına izin verdiğini, devrimi silahlanmaya yöneltmek için cezaevlerindeki radikalleri serbest bıraktığını belirtti. Bu tür yönetim sistemlerinin; silahsız göstericiler karşısında zamanla gücünü ve dayanaklılığını yitireceği için ayakta kalabilmek için silah kullanımının meşrulaştırılmasına ihtiyacı olduğunu, göstericileri silahlanmaya itmesinin nedeninin ‘birçoklarının gözünde devrim ile yönetimi aynı ahlaki düzeyde yer almasını sağlamak’ olduğunu, Sudanlılara hatırlattı. Suriye gibi acı ve yıkıcı bir savaş yaşandığı bir ülkenin vatandaşı olarak El-Kuvvetli, bu anlamlı kısa mesajının sonunda Sudanlılara, ‘bedeli ne kadar büyük olursa olsun, yakın bir zamanda bitmesine izin verilmeyecek kapsamlı bir savaştan daha az olacağı’ için devrimlerinin barışçıl yanını koruma çağrısında bulundu. Doğrusu devrimin geçtiğimiz yılın Aralık ayında başlamasından bu yana Sudanlılar, bazıları kendisine karşı sevgi ve muhabbet dolu bazıları da cesaret kırıcı birçok uyarı duydu. Ama Sudanlılar, direnerek ve insanlara evlerinde saldırmak, gençleri dövmek ve kızlara tecavüz etmek için üniversitelere baskınlar düzenlemek, mescidlere saldırmak, hastanelerde ve mahallelerin ortasında ateş açmak gibi rejimin kullandığı bütün baskı ve kışkırtma yöntemlerine rağmen şiddete sürüklenmeyi reddetmeleri ve devrimlerinin barışçıl olmasında ısrar etmeleri ile dünyayı kendilerine hayran bıraktılar. Gösterilerde ‘barışçıl... barışçıl’ sloganı, kurşunlara ve baskıya rağmen daha yüksek çıkmayı ve güçlü kalmayı sürdürdü. Sonunda sarsılan rejim; kurtarılabilecekleri kurtarmak, devrimi kuşatmak ve kendisini farklı bir yüzle yeniden üretmeye çalışmak için El-Beşir’i kurban olarak sundu. Ramazan’ın 29’unda yaşanan şokun ardından silahlanmaya ve devrimi korumak için siyasi olarak Özgürlük ve Değişim Güçleri çatısı altında toplanan bazı silahlı hareketleri göreve çağıran sesler yükseldi. Ama bu sesler sınırlı ve yalıtılmıştı. Hatta bazıları devrimi bozmaktan ve şiddet bataklığına çekmeye çalışmaktan hiç vazgeçmeyen derin devletin propagandası gibi göründü. Sudan devrimi güçlerinin hemen harekete geçmeleri, barışçıl yaklaşımı sürdürmenin önemini vurgulamaları, grevler, gösteriler ve sivil itaatsizlik ile temsil edilen ve üzerinde uzlaşmaya varılan seçenek olan barışçıl sivil direniş temelinde kızgın göstericileri bütün provokasyonlara ve artan baskılara rağmen şiddete sürüklenmemeleri çağrısında bulunmaları, doğrusu övgüye değerdi. Bu durum, işlerin durgunlaşacağı ya da patlayacağı anlamına gelmemektedir. Bilakis diyalog kapısının kapanması, Ramazanın 29. günü gerçekleşen olaylar ve kendisine eşlik eden aşırı şiddet nedeniyle hesapların değişmesiyle gelecek gün ve haftalarda baskı ve provokasyonların artması beklenmektedir. Askeri Geçiş Konseyi’nin (AGK) kendisi bile Batı kaynaklı baskıların artması ve Afrika yaptırımları beklentisi karşısında, başkent ya da eyaletlerdeki kışlalarda, ordu içerisinde hoşnutsuzluk olduğuna yönelik bilgiler ışığında açıklamalarında ve tutumlarında şaşırmış gibi görünmektedir. AGK Başkanı Abdulfettah El-Burhan, ÖDBG ile müzakarelerin durduğunu ve geçmişte kendisi ile varılan anlaşmaların iptal edildiği, devlet işlerini yerine getirecek geçici bir hükümet kurmaya yöneleceği ve 9 ay içerisinde seçimlerin düzenlenmesi çağrısında bulundu. Bunun üzerinden 24 saat geçmeden bu kez diyaloğun ‘koşulsuz’ devam etmesi çağrısında bulunarak, can kayıpları yaşanmasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Sorun şu ki; ortam zehirlendi ve taraflar birbirlerine olan güvenini kaybetti. Bu da diyaloğa dönme ihtimalini çok düşük hatta neredeyse tamamen uzak bir hale getirmektedir. ÖDBG içerisinde müzakarelerin devam etmesini isteyen ve çekingenlikle de olsa bunun için çabalayacak olan tarafların olduğu doğrudur. Ama sokaklardaki ve Meslek Odaları Birliği’ndeki genel hava, kitlesel grevleri ve sivil itaatsizliği sürdürmek ve gösterileri tekrar başlatarak, mücadeleyi sürdürme metoduna daha yakın görünmektedir. Aynı şekilde El-Burhan’ın açıklaması, diyalog önerisinin ‘şartsız ve koşulsuz’ olmadığına da işaret etmektedir. Hatta içerisinde AGK’nin ÖDBG’ni devrimin ana temsilcisi olarak görmediğine yönelik gizli işaretler barındırmaktadır. Açıklama incelendiğinde, ÖDBG’yi eski rejimin rahminden doğan İslami partiler ya da sözde diyalog formlarına katılan, rejimi destekleyen birçok farklı gücün bulunduğu izlenimi vermek için El-Beşir rejimi tarafından kurulan küçük partilerin aralarında bulunduğu çeşitli güçler arasında yer alan bir grup olarak gördüğü anlaşılmaktadır. AGK Başkanı El-Burhan; hüzün ve gerginliğin hakim olduğu, şiddet ve zulümlerin sürdüğü bir ortamda kutlamalardan tamamen uzak bir atmosferde geçen Ramazan bayram münasebeti ile yaptığı açıklamada, uzlaşı ve geçmişin acılarını aşmak için Ruanda ve Güney Afrika modellerine işaret etti. Bu, eski rejim güçlerini affetmek, onlarla yeni bir sayfa açmak hatta onları siyasi ortama dahil etmek istediği şeklinde yorumlandı. Sudan mevcut durumda ve özellikle de göstericileri dağıtma sırasında yaşanan trajedi ve bunun yol açtığı öfkenin ardından uzlaşı bahsinden çok uzak, baskı ve çatışmaların körüklenmesine ise çok yakın bir noktadadır. Önümüzdeki birkaç gün ve hafta çok önemli ve belirleyici olacaktır. Çünkü devrimcilerin açıklanan planına göre; El-Beşir ve İslami Hareket’in 30 Haziran’da gerçekleştirdiği darbenin 30’uncu yıldönümü ile eşzamanlı olarak devrimciler, başkent ve diğer bölgelerde en büyük gösteri için toplanma ve bir araya gelme hazırlığı yapmaktadır. Devrim güçlerinin en önemli güvencesi ise dünyanın sempatisini kazanmasına yol açan, Sudan’ın Suriye, Libya ve Yemen’de tanık olduğumuz şiddete sürüklenmesini engelleyen ve her şeyden önemlisi ordunun kendi safında yer almasını sağlayan devrimin barışçıl özelliğini korumaktır. Bilhassa sivillere karşı şiddet görüntüleri devam ederken ve bugün ordu içerisinde hoşnutsuzluğun arttığından bahsedilirken, bu durum tekrarlanabilir ve ordu bir kez daha halkın yanında yer alabilir.

مشاركة :