Son 10 yılda özellikle de Arap Baharı’ndan sonra en çok kullanılan terimlerden birisi ‘devrim’ sözcüğüdür. Bunun sebebi ise değişime olan ihtiyaçtan ve yeni bir yaşam arzusundan kaynaklanmaktadır. Bölgemizdeki tüm ‘Arap Baharı’ girişimleri başarısız oldu. Çünkü devrim ve devrimciler, amaçlarından saptı. Onlar, insanlığa yaraşır bir yaşam tarzı gerçekleştirmek için her şeylerini vermeye hazır halkların çıkarlarına zıt mihraklar tarafından kullanıldı. Suriye devrimi de böyle oldu. Halk, Dera’da sokağa çıktığı zaman bir süre sonra dış mihrakların kurbanı olmamak için sokaktan çekildi. Halkın hedefi, kendilerini ‘devrim liderleri’ olarak isimlendiren ve kendilerini koruyan güçlerin ajandalarına göre faaliyet gösteren savaş simsarlarını ortaya çıkartmak değildi. Halk, onurlu bir şekilde yaşamak, söz hakkına sahip olmak, sokakta güvenlik güçlerinden korkmadan ve onlara rüşvet ödemek zorunda kalmadan yürümek, dördüncü dereceden değil de birinci dereceden bir vatandaş olmak ve kimliğini, siyasi iradesini, dilini, dinini, mezhebini araştırmayan bir sistemde yaşamak için ayaklandı. Fakat devrime ve halka ihanet etmek, Suriye devriminin beşiği Dera’yı hayaletlerin dolaştığı bir şehre dönüştürdü. Zira devrim, kendilerini “devrimci” olarak isimlendirenler tarafından buraya gömüldü. Devrim, değişimle başlar ve devrimin ilkelerine inananlar varsa o zaman başarıya ulaşır. Devrim, başlangıçta kendi içerisinde eski özelliklere ve çağ dışı kalan şeylere karşı ayaklanan kimseler tarafından gerçekleştirilir. Devrimi gerçekleştirmek için her şeyini feda edecek hakiki devrimcilere sahip olmayan devrimler, başarıya ulaşamaz. Devrimci, kendi içerisinde düşünceleri ve fiilleriyle özlem duyulan toplum modelini temsil eden kimsedir. Bunun için devrim, Suriye’nin güneyinde ve batısında başarısız oldu. Çünkü buralarda halk hareketine öncülük eden gerçek devrimciler yoktu. Kendilerini “devrim liderleri” olarak isimlendirenlerin amacı, Suriye halkını yok eden idari, siyasi ve iktisadi sistemi değiştirmek değil, sadece hükümet üyelerini değiştirip yerlerine geçmekti. O yüzden “devrim ve halk hareketi güneyde başladı. Ancak hedeflerini kuzeyde gerçekleştirdi” demek yanlış olmayacaktır. Çünkü Suriye’nin kuzeyindeki siyasi güçler, devrimi gerçekleştirme unsurlarına sahipti. Teorik olarak onlar, net bir siyasi programa sahipti. Onlar, ulus devlet modeline karşı çıkarak, özerk yönetime dayanan âdem-i merkeziyetçi bir devlet modeli düşüncesi ortaya attı. Aynı zamanda bu siyasi güçler, kendi içerisinde devrimi gerçekleştirebilecek hakiki devrimcilere ve liderlere sahipti. Ayn el Arap (Kobani) şehrinde başlayan 19 Temmuz 2012 devrimini değerlendirdiğimizde –ki halk, gasp edilen devlet kurumlarına karşı ayaklanarak, bu kurumları halka yeniden iade etti- bu halk devrimi, demokratik millet projesine, kadının özgürlüğüne ve meşru savunma prensibine dayandığından dolayı başarılı oldu. Ayrıca liderler ve devrimciler, vefalıydı ve Suriye’deki halklara güvendiler. Aynı zamanda Suriye’nin kuzeyinde ve doğusunda siyasi güçlerin sahip olduğu bağımsız düşünce ve irade, son 7 yılda gerçekleşen tüm bu başarıların kazanılmasında ana faktördü. Kendi içerisinde Suriye’nin gelecek modelini temsil ettiğinden dolayı bu durum, tam bir devrim niteliğindeydi. Devrim, halklar arasında barışçıl ortak yaşamı gerçekleştirdi. Politik ve sosyal sistemde gelişmeler meydana geldi. Hâkim kültürel yapıda değişim yaşandı. Bu gerçeğe “devrim bitmiş” ve “devrim sonrası süreçteymişiz gibi” yaklaşanlar var. Onlar, bölgedeki en eski ülkelerin aciz kaldığı hizmet ve gelişim kriterlerini talep ediyorlar. Ancak onlar, son 7 yılda savaşta olduğumuzu unutuyorlar. Savaş, bazı bölgelerde bitse de savaşın maliyeti henüz bitmedi. Bir elimizle inşa ederken diğer elimizle savaşıyorduk. Bazılarının zannettiği gibi devrim bitmedi. Halen büyük tehdit ve zorluklarla yüzleşiyoruz. Tabi ki büyük kazanımlar ve başarılar gerçekleştirdik. Fakat bu kazanımların anayasal olarak bir çerçeve haline getirilmesi ve garanti altına alınması gerekiyor. Bunun için halen devrimin başında olduğumuzu unutmamalıyız. Çünkü devrimin gerçekleşmesi için düşünce tarzımızda, yaşam şeklimizde, kendimize ve diğerlerine bakışımızda, aile içi ilişkilerimizde, erkeğe ve kadına bakışımızda bir değişiklik meydana gelmelidir. Zira devrim, toplumsal kültüre dönüştüğü ölçüde hedefine ulaşır. Devrimimiz, 7 yaşındaki bir çocuk gibi hala ilgiye ve bakıma ihtiyaç duymaktadır. Çocuğun sağlıklı bir şekilde büyüyüp gelişmesi için hep birlikte çalışmalıyız. Unutmamalıyız ki biz, bu çocukla birlikte büyüyeceğiz. Umutlarımızı ve emellerimizi bu çocukla birlikte gerçekleştireceğiz. *Şarku’l Avsat özel
مشاركة :