Arapça ve İngilizce, el-Hol’daki DEAŞ unsurlarının eşlerinin ortak dili

  • 7/26/2019
  • 00:00
  • 2
  • 0
  • 0
news-picture

‘Feyzu-l Muhacirat’ olarak adlandırılan el-Hasakah’ın doğusundaki el-Hol mülteci kampının girişindeki kuytu bir alanda, Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) mensup muhafızlar yer alıyor. Kamp yönetimi ve iç güvenlik güçlerinin izni olmadan içeriye kimsenin girişine izin verilmiyor. Burası, DEAŞ’lı unsurların eşlerine ve çocuklarına ayrılmış gibi görünüyor. Avrupa, Rusya, Asya ve Arap kökenli kadınlar; Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda, birçok Batı ülkesi, Rusya, Çeçenya, Endonezya, Malezya ve Türkiye’den gelen, yanılsama ve yaz bulutu olarak ortaya çıkan bir rüyayı gerçekleştirmek için uzun yollar kat etti.160 kadın ve çocuk Pek çok kadın öfke ve şaşkınlıkla sorular sorarken, tatmin edici cevaplar almak için yüzlerindeki hayret ifadesi göze çarpıyor. Kamp, örgüt unsurları tarafından terk edilmiş kadın ve çocukları ya da savaş cephelerine giden veya öldürülen, Deyr-i Zor’un Bağuz kasabasında savaşmayı sürdüren unsurların eşlerini barındırmakta. Söz konusu kadın ve çocuklar, ülkeleri tarafından terk edilirken, çoğu ülke de Kürtlerin ve müttefiki ABD’nin taleplerine rağmen, onları ülkeye kabul etmeyi reddediyor. Bir Alman kadın, 2015 yılı başlarında Suriye’ye geldiğini ve örgüte mensup bir Alman ile evlendiğini ve daha sonra da Rus bir savaşçıyla evlendiğini ifade etti. Kendisi ve iki çocuğu için yeteri kadar parası olmadığını belirten kadın, “Artık burada yaşamak için param yok. Ülkemde ailemden para isteyebilmem için iletişimde bulunduğum kimse de bulunmuyor. Buradan ne zaman çıkacağız? Hemen salıverilmemiz gerekiyor. Durumum her geçen gün daha da kötüye gidiyor” şeklinde konuştu. Bu kadın ile 160 kadın ve çocuk daha, ülkelerinin geri dönüşlerine izin vermesini bekliyor. Ancak ülkeleri ve birçok Batı ülkesi, el-Hol kampında olan ve SDG tarafından tutulan vatandaşları kabul etmeyi reddediyor. İki çocuk annesi bu Alman kadının ilk çocuğu, koalisyon uçaklarının gerçekleştirdiği bir saldırıda ölen Alman kocasından, diğeri ise Bağuz’da şu an hakkında hiçbir şey bilmediği bir Rus savaşçıdan. Kadın, “Ülkemin, beni kabul etmeyi reddetmesi üzerime bir yük bindirdi. Ben ne yaptım? Her zaman evdeydim, bir suç işlemedim ve herkes gibi kandırıldım” dedi. Irak sınırına yaklaşık 30 km mesafedeki Suriye’nin çöl bölgelerinde sıcaklıklar 45 dereceye ulaştı. En fazla 20 bin kişi barındırabilecek şekilde tasarlanan bu kampta, şu an 70 bin kişi bulunuyor. Ancak bazı kadınlar, bekleme durumuna teslim olmadı ve yerel bir pazar oluşturdu. Caddelerin iki taraflarına da yiyecek, sebze ve yaz meyveleri tezgahları kurdu. Dünyadaki tüm dilleri konuşabilen çocuk ve kadın sesleri arasında müşteri ve satıcı arasındaki ortak dil ise fasih Arapça ve İngilizce. Endonezyalı bir kadın yaptığı açıklamada, “Bunlar, yasaktı. Ama bugün sergilenebiliyor, satılabiliyor ve kadınların çoğu da bunları satın alıyor” dedi. Sebze ve meyve kasaları domates, patlıcan, soğan, kiraz, kayısı ve eriklerle dolu. Bu alanlarda yaşayanlar, kendilerini neyin beklediğini ise bilmiyor. Pazarın yakınında bir dondurma makinesinin önünde bir sıra kadın ve çocuk bulunuyor. Yüzünü kapamış ve sadece gözleri görünen bir Rus genç kız da yıllarca tadına bakmadığı bu şeyi satın almak için bekliyor. Ancak kameramızın farkına vardığında yüzünü tamamen siyah bir örtü ile gizledi. Yüksek sesle fotoğrafını çekmek için izin istedim. Bu genç kız ve diğer yüzlerce kadın, çocuklarıyla birlikte ülkelerindeki yetkililerin geri dönüşlerine izin vermesini bekliyor.‘Medya propagandası’ mağdurları Suriye’deki savaşın korkunç sahneleri, sempati ve destek duygularını da güçlendirdi. Bu sahnelerin sosyal paylaşım sitelerinde paylaşılması da çok sayıda ülkenin vatandaşlarının duygularını birbirlerine yaklaştırdı. Ancak nihayetinde, 2013 yılı sonlarından bu yana yabancı savaşçıları ve kadınları Suriye’ye getirmek amacıyla gizli ağlarda çalışan DEAŞ’ın medya propagandasının tuzağına düştüler. 2014 yılı sonunda Suriye’ye geldiğinde 15 yaşında olan bir Belçikalı, hala Suriyeli kadın ve çocukların, iktidar rejimden yardım aldığı yanılmasına kapılmış durumda. Savaşın yerle bir ettiği bu ülkede 6 yıl geçirdi ve sosyal paylaşım sitelerinde yayınlanan görüntülerin etkisinden korkmadı. 2016 yılında ülkesinde meydana gelen intihar saldırısı kendisine sorulduğunda kendisinin de kurban olduğunu ifade etti. Belçikalı kadın, ülkesindeki makamların, kendisinin ve 3 çocuğunun (her birinin babaları farklı milletlerden) geri dönüşünü kabul etmesini sabırsızlıkla beklediğini belirtti. ABD ve Belçika önderliğindeki koalisyonun desteğiyle SDG tarafından kovulmadan önce DEAŞ kontrolünde olan bölgelere dikkati çeken kadın ayrıca, “Evet, bu benim kararımdı. Ülkem Belçika’da başörtüsü bağlayamıyordum, bu yüzden buradayım” dedi. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) amblemi taşıyan çadırlar, tozlu kuru rüzgarlar, çöp yığınları ve kamp sakinlerini su sağladığı büyük kırmızı depolarla dolu. Tanklar, tuvaletler, banyolar ve mutfaklar, Kızılhaç tarafından sağlandı. Her ipte ve çadır duvarında bu kampta yaşayan kadınların ve çocuklarının giydiği elbiseler bulunuyor; yeni yıkanmış pembe, mavi, kırmızı, yeşil ve sarı elbiseler, pijamalar, tişörtler ve bebek çorapları. Bir Fransız kadın ise Rusya uyruklu kadınların ve Kuzey Afrika ülkelerinden gelen Arapların, Bağuz’dan en son çıkanlar olduğunu ifade etti. Ailesine bu cehennemden kurtulmaları için kaçmalarına yardım etmeye çalıştığını söyleyen kadın, “Bir kaçakçıyla anlaştık. Ancak güvenlik güçleri onu yakaladı ve öldürdü. Bir ay hapsedildim. Tüm belgelerime el koyuldu. Daha sonra birkaç defa daha kaçmayı denedim, ama başarısız oldum” ifadelerini kullandı. Bu alanın sakinleri, çoğunlukla kamp nüfusunun üçte birini oluşturan, farklı diller konuşan çocuklardan oluşuyor. Aralarındaki ortak dil ise fasih Arapça. Bazen utangaç görünürler ve gözlerinde merak belirtileri belirir. Ancak bu koşullar, kesinlikle çocukları büyütmek için uygun bir yer değil. Bazıları Suriye’de ve Irak’ta DEAŞ’ın kontrolündeki alanlarda bu örgütün safları arasındaydı.Kadın göçmenler Dünya Gıda Programı ve bir ABD kuruluşu tarafından sağlanan depolar ve yiyeceklerin önünde sonu görünmeyen kadın yığını oluşmuş durumda. Bir Rusya uyruklu kadın ve kendisine eşlik eden Ukraynalı bir kadın, kozmetik ürünü satın almak için dolaşıyor. Genç Rus kadın, şu an 20 yaşında olduğunu, Suriye’ye gittiğinde ise yaşının 15 olduğunu belirtti. Ukraynalı kadın ise, bir dolandırıcılık kurbanı olduğunu, yüksek maaşla bir insan hakları kuruluşunda çalışmak üzere kandırıldığını ifade etti. Rusyalı kadın, kendi ülkesinden gelen savaşçılarının veya diğer unsurlarının evlilik tekliflerini kabul etmediğini belirtirken, “Evlenmeyi kabul etmem için baskı yaptılar ama ben reddettim” dedi. Daha önce rejim bölgelerinden kaçmaya çalıştığını, ancak başarısız olduğunu söyleyen Ukraynalı kadın, “Buranın coğrafyası hususunda habersizdim. Ne zaman bir kaçakçı ile anlaşma sağladıysam, beni kandırdılar ve paramı çaldılar” dedi. Diğer kadınlar gibi Ukraynalı kadın da sabrının tükendiğini, bekleme aşamasının bir kabusa dönüştüğünü vurguladı. El-Hol kampında 134 kadın ve çocuk bulunuyor.

مشاركة :