İtalya, Avrupa’nın ayrıcalıklı bir siyaset laboratuvarı olmakla kalmayıp aynı zamanda siyaset literatüründe ve biliminde yeri olmayan garip siyasi pehlivanlıklar, acayiplikler ve mucizeler ülkesidir. Bu durumun sırrı yalnızca, İtalyan şahsiyetinde kökleşen ve Akdeniz insanındaki sabırsızlığın, manevra kabiliyetinin ve en yüksek tezahürüyle Makyavelciliğin bir karışımından oluşan özelliklere başvurarak anlaşılabilir. Geçtiğimiz hafta İçişleri Bakanı Matteo Salvini’nin ortaya çıkardığı hükümet krizi, Başbakan Giuseppe Conte’un istifasıyla sonuçlandı. Bu durum, İtalyan siyasi gemisinin sadece büyük dalgalarda ve vizyonsuzluk denizinde yüzdüğünün bir başka göstergesidir. İtalya siyaseti alanında uzman olan kimselerin bir süreden beri dile getirdiğine göre yükselen yıldız Matteo Salvini, selefleri Silvio Berlusconi ve Matteo Renzi gibi büyük hataya doğru hızla yaklaşıyor ve bu hata ile birlikte yavaş yavaş unutulma kuyusuna doğru düşüyor. İlk bakışta İtalyanlara hitap ediyor gibi görünen büyük projeler ve fikirlerin, disiplin, kurallar ve temel davranışlarının dışına çıkmaya başlayan bir toplumda sürdürülmesi gittikçe imkânsızlaşıyor. Önümüzdeki cumartesi günü Atlas Okyanusu kıyılarında yer alan Biarritz kasabasında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un masasında toplandıklarında, İçişleri Bakanı’nın talebiyle Senato’daki güvenoyunun çekilmesinden sonra düşmüş olmasına rağmen popülerliğinin zirvesinde olan ‘eski’ İtalya Başbakanı’nı aralarında otururken görmek, G6 ülkesi liderlerini şaşırtmayacaktır. Söz konusu İtalyan krizinde şimdiye dek olanlar gösteriyor ki şu an sahilde yaz tatilinde olan Salvini’nin zararına Conte’un yıldızının yükseldiğine tanık olunacak. Salvini, Kuzey Birliği Lideri’nin açıklamalarının gölgesinde şimdiye kadar hep ikincil bir rol oynayan Başbakan’ın güvenoyunun çekilmesi için ileri sürdüğü talebin Senato’da tartışılması esnasında bir kereden fazla kontrolünü kaybeder gibi oldu. Salvini, herkesin gerçekçi ve uygulanabilir olmadığının farkına vardığı sloganları dillendirerek alışıldık müziği yeniden çalmaya başladı. AB’nin yeniden kurulması, İtalyan iradesinin Macron ve Merkel’in isteklerine boyun eğdirilmemesi ve gururlu ve özgür İtalyan halkını mutlu kılacak şekilde büyüme gerçekleştiren dev kalkınma projeleri yoluyla İtalyan ekonomisinin canlandırılması, Salvini’nin söz konusu sloganlarına konu olan maddeler arasında yer alıyor. Salvini, Şair Vergilius’tan Meryem Ana’ya kadar çeşitli kaynaklardan alıntı yapmaya başladığında bir komedyen edasındaydı. Bu komedi oyunu, eliyle Haçı kaldıran Salvini’nin Aziz II. Jean Paul’a şöyle yakarmasıyla doruk noktasına ulaştı: “Biz bir anne-babaya sahip olan bir aileye inanıyoruz. Yaptıklarım için pişman değilim; bana fırsat verilirse yine aynılarını yapacağım”. Bununla beraber Senato’daki konuşmasını, Başbakan’dan güvenoyunun çekilmesi yönündeki talebini geri alıp yeni bir biçimde hükümet koalisyonuna geri dönmeye hazır olduğunu açıklayarak bitirdiğinde yenilgi hissini ve pişmanlığı gizleyemedi. Bu, ağırbaşlı Conte’un Salvini’ye alışılmadık bir sertlikle ateş açmak için bir süredir beklediği fırsattı. Conte bu fırsatı şu sözlerle değerlendirdi: “Şimdi söyleyeceğim şeyleri size karşı daha önce hiç dile getirmedim. Bu kriz, sizin marifetiniz; tek sorumlusu da sizsiniz. Zira Avrupa seçimlerinden bu yana tek bir hedefe odaklandınız, o da kişisel çıkarlar uğruna hükümeti düşürmek. Tavırlarınız, hükümette bir bakan olarak taşımanız gereken sorumluluk duygusundan uzaktı. Siyasi sloganlar ve dini sembollerin bir hükümet bakanı tarafından kullanılmasının dinî inanç özgürlüğü ile bir ilgisi yoktur. Aksine bu, inananların duygularını ve modern İtalyan devletinin temel özelliklerinden biri olan laiklik ilkesini rahatsız etmesi bakımından bir nevi dinî bilinçsizliktir.” Conte, İçişleri Bakanı’nı ayrıca, basında çıkan haberlerden sonra Moskova ile olan ilişkisinin iç yüzünü açıklamak üzere parlamentoda gözükmekten kaçındığı için de suçladı. Yakın zamanda basında, Rusların, Başbakan’a tepkisini, “Herkes bana karşı. Herkes başımı istiyor. Ama Salvini’den öyle kolay kurtulamayacaksınız” sözleri ile gösteren Salvini’nin yakınları üzerinden Kuzey Birliği Partisi’ne finans desteği sağladığına dair haberler yayınlandı. Kuzey Birliği Lideri, herkesin kendisine karşı olduğunu söylerken abartmıyordu. Nitekim partisinin çevreleri, bir süredir onun davranışlarından ve karar tekelciliğinden rahatsız. O kadar ki kendisine yakın bakanlardan biri şu ifadeleri dile getirmekte tereddüt göstermedi: “Her şeye, kimseye danışmaksızın karar veriyor.” Bu esnada edinilen bilgilere göre yeni bir hükümet çoğunluğu oluşturmak üzere Beş Yıldız Hareketi ile Demokrat Parti arasındaki görüşmeler başladı. Işığın, Cumhurbaşkanı’nın parlamentoyu dağıtarak genel seçimler için çağrı yapmasıyla sonuçlanması gereken anayasal sürenin öncesinde görülmesi uzak bir ihtimal değil. Aynı şekilde bu oluşumdan bir kez daha Conte’un sorumlu olması da oldukça muhtemel. Nitekim herhangi bir partiye üye olmayan Conte’un önümüzdeki seçimlerde Beş Yıldız listesinin lideri olacağına dair düşünce kökleşiyor.
مشاركة :