İranın her geçen gün, 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmadaki taahhütlerine yönelik ihlallerine bir yenisini daha eklemesi, genelde Avrupa, özelde ise bu konuyla doğrudan ilgilenen Fransa, İngiltere ve Almanya’nın ‘çifte yetersizliği’ olarak görünüyor. Avrupa, ABD yönetimini, Tahran üzerindeki baskısını hafifletmeye, petrolünün bir kısmını ihraç etmesine izin vermeye ve küresel mali döngüden yararlanmasını sağlamaya ikna edemedi. ABD yaptırımlarını aşmak için kurulması planlanan finansal mekanizmaya yönelik çabalar karşısında Tahran’ın taahhütlerinden vazgeçmeye devam etmesi, Avrupa çabalarının İran’ın nükleer anlaşmada kalması noktasında yetersiz gibi görünüyor. Bu gerçeklikle karşı karşıya kalan Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, İran’ın attığı her adımda, bu adımların nükleer anlaşmanın aşamalı olarak terk edilmesine benzediği belirtilen açıklamalar yapmaktan başka bir yol bulamıyor. Tahran ise, Avrupalılara daha fazlasını yapma konusunda baskı politikasını izlemeye devam ediyor. Ancak Avrupa, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macronun Eylül sonunda New Yorkta yapılan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul görüşmeleri oturum aralarında gerçekleştireceği diplomatik girişimle ilgili bir takım beklentiler içerisindeydi. Macronun planı, ABD Başkanı Donald Trumpı İran’ın nükleer anlaşmaya bağlı kalması ve 2025 sonrası nükleer faaliyetleriyle ilgili yeni müzakereler yapmayı kabul etmesinin yanı sıra balistik füze programını kısıtlaması ve bölgesel politikasını değiştirmesi karşılığında Tahrana uyguladığı petrol ihracatı kısıtlamaları ve ekonomik baskıyı hafifletme konusunda ‘ikna etmeyi’ hedefliyordu. Ancak Macronun çabaları başarısız oldu. Ne ABD Başkanı ne de İran Dini Lideri Ali Hamaney’den bu çabalara yeşil ışık yakılmadı. O tarihten bu yana Avrupa’nın diplomatik çabalarının yanı sıra Paris, Berlin ve Londra’nın konuya olan ilgisi de azaldı.İran’ın 3 nedeni Avrupalı diplomatlar, ‘Tahran, nükleer anlaşmadaki taahhütlerini her azaltışında Avrupalıların duyduğu utancın arttığını’ söylediler. Pazartesi günü Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar, Tahran’ın üç nedenden dolayı Avrupa’nın tavsiyelerine uymadığına işaret ettiler. Birinci neden, Tahran’ın ABD yaptırımlarından kaynaklanan zararlarını telafi etme konusundaki Avrupa’ya yönelik beklentilerinin, Washington’ın izlediği politikayla orantısız bir şekilde oldukça yüksek olması. İkincisi, İran’ın anlaşmayı bozan ve anlaşmadan çekilen ABD yerine, kendisine baskı uygulanmaya devam edildiğini düşünmesi. Üçüncüsü ise İranlı yetkililerin, siyasi, güvenlik ve olası askeri müdahaleler karşısında ülkedeki nükleer programlara hız vermesi ve anlaşma kapsamında kabul ettikleri ‘taahhütleri’ tamamen ihlal etmesi halinde anlaşmanın sürdürülememesi ve çökmesinden korkan Avrupalılara baskı uygulamaktan ‘başka seçeneklerinin’ olmaması. Bu çerçevede İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhaninin ülkesinin anlaşmadaki taahhütlerini azaltmaya yönelik ‘dördüncü aşamaya’ geçeceğini açıklamasından sonra Avrupa ülkelerinden gelen tepkiler gayet anlaşılabilir. İlk tepki AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini’nin Sözcüsü Maya Kociyançiç’in açıklamalarıyla geldi. Ruhani’nin açıklamalarından duydukları ‘ciddi endişeyi’ dile getiren Kociyançiç, “İran’ı, artık savunulması daha da zorlaşan nükleer anlaşmaya zarar verecek adımlar atmaktan, anlaşma taahhütlerini ihlal eden eylemlerde bulunmaktan ve yine anlaşmayı bozacak herhangi bir (ek) eylemde bulunmaktan kaçınmaya çağırıyoruz” ifadelerini kullandı. İran ile ilişkiler konusunda sert bir görüntü çizmeye çalışan Sözcü Kociyançiç, Avrupalıların ekonomik ve mali yaptırımların üstesinden gelmelerine yardımcı olmak için ‘taahhütleri yerine getirme yönündeki kararlılığının’ halen Tahran’a yardım etmeye çalışıldığının bir işareti olduğunu söyledi. Kociyançiç, ancak İran’ın mevcut politikasını sürdürmesi halinde bu çabaları bir kenara bırakacağını ima ederek İran’a anlaşma taahhütlerine uyması uyarısında bulundu. Bununla birlikte Avrupalılar, her halükarda Tahran’ın nükleer faaliyetlerini izlemekle görevli Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) sunacağı raporlara güveniyor.Avrupa arada mı kaldı? Artık AB’nin ABD çekici ile İran örsü arasında kaldığı gün gibi ortada. Brükselden çıkan ses, Paris ve Berlin’de olduğu gibi Moskova’da da yankılandı. Fransa Dışişleri Bakanlığı Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Agnes von der Mol tarafından yapılan açıklamayla Paris, İran’ın 5 Kasım’da uranyum zenginleştirme çalışmalarını artırdığını duyurmasına karşın bu alandaki faaliyetlerin Viyana Anlaşması’na aykırı olduğunun altını çizdi. Bakanlık Sözcüsü, Fransa’nın ortaklarıyla birlikte UAEA’dan İranın açıklamaları ve eylemleriyle ilgili bir sonraki raporunu beklediğini de sözlerine ekledi. Bakanlık açıklamasında UAEAnın çalışmalarına verilen ‘destek’ vurgulanırken, Tahran’ın nükleer anlaşmadaki yükümlülüklerini yerine getirmesini takip etmesine ilişkin ‘tarafsızlığı ve bağımsızlığı’ konusunda duyduğu ‘güvenin’ altı çizildi. İranlı yetkilileri aldıkları son kararlardan ‘geri döndürmeye’ çağıran Paris, nükleer anlaşma olan bağlılığını yineleyerek, İran’a nükleer anlaşmadaki taahhütlerini tam olarak yerine getirmeye ve UAEA ile nükleer anlaşma ve diğer nükleer yükümlülükler altında tam olarak işbirliği yapmaya çağırdı. Fransa’nın İran dosyasına odaklanması ve Paris’in diplomatik girişiminin başarısız olmasına, başta İran’ın iki Fransız akademisyeni casusluk suçlamasıyla gözaltına alması olayı olmak üzere Tahran’la Paris’in aralarında bekleyen olağanüstü dosyalar eşlik ediyor. Londrada ise İngiltere Dışişleri Bakanı Dominic Raab, İranın nükleer anlaşmadaki taahhütlerini azaltmaya yönelik yeni bir adım daha atma kararının, ülkesinin ulusal güvenliği için bir tehdit oluşturduğunu söyledi. Raab dün yaptığı açıklamada, “İranın son eylemleri açıkça nükleer anlaşma ile çelişiyor ve ulusal güvenliğimiz için bir tehdit oluşturuyor. Yapıcı uluslararası diyalog yoluyla bir çözüm bulmak istiyoruz. Ancak bunun için İran, taahhütlerine uymalı ve acilen anlaşmaya uymaya geri dönmesi gerekiyor” şeklinde konuştu. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Tahranın 6. nesil santrifüjleri çalıştırarak uranyum zenginleştirme çabalarını artırma kararını eleştirdi. Ruhani’nin açıklaması öncesinde Pazartesi günü Budapeşte’ye gerçekleştirdiği resmi ziyaret sırasında yaptığı açıklamada Maas, böyle bir gelişmenin ‘kabul edilemez’ olduğunu belirtti. İran’a, ‘attığı adımların nükleer anlaşmanın geleceğini tamamıyla tehlikeye atacağı’ uyarısında bulunan Maas, bu tehlikenin Tahran’ın anlaşmadaki taahhütlerini azaltmaya yönelik atacağı tüm adımlar için geçerli olduğunun altını çizdi. Bu nedenle Maas, Tahran’dan, anlaşmada imzası bulunan diğer taraflar gibi, anlaşmanın şartlarını yerine getirmesini istedi. Moskova ise Tahranla olan özel ilişkilerine rağmen Avrupa tabanından kaymadı. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya’nın ‘gelişmeleri endişeyle izlediğini, çünkü nükleer anlaşmanın çökmesinin hiçbir şekilde iyiye işaret olmadığını’ söyledi. Nükleer anlaşmanın taraflarından biri olan Rusya’nın anlaşmaya yönelik bağlılığını yineleyen Peskov, İranın ABD yaptırımlarına karşı yaklaşımını anlayışla karşıladıklarının da altını çizdi.
مشاركة :